Yılmaz Özdil’den ‘müsilaj’ tepkisi: Doğa suratımıza tükürüyor, suratımıza… Olan bu

Yılmaz Özdil'den ODTÜ'ye rektör önerisi

Sözcü yazarı Yılmaz Özdil, Türkiye’de doğaya zarar veren uygulamaları hatırlattığı bugünkü yazısında, “Hani deseler ki, Türkiye’nin ocağına incir ağacı dik, anca bu kadar olur” diyerek sitem etti.

Uzmanların uyardığı, deniz salyasının sardığı Marmara Denizi’nin durumunu da hatırlatan Özdil, “Doğa suratımıza tükürüyor, suratımıza… Olan bu” diye yazdı.

Özdil yazısında şunları kaydetti:

“Dünyada Alplerden sonra oksijen oranı en yüksek bölge olan Kazdağları’na siyanür döktüler, zümrüt gibi ormanlar çöle döndü.

Türkiye’nin en temiz gölü, iki milyon yaşındaki Salda’ya millet bahçesi ayaklarıyla iş makinesi soktular, kumun rengi bozuldu.

İstanbul’un akciğerleri olan Kuzey Ormanları’nda 13 milyon ağaç kesildi, kuşların göç yolları bile bozuldu.

Dünyanın 100 doğal ormanından biri, dünyanın en yaşlı bitki örtüsüne sahip 25 bölgesinden biri, sadece endemik değil, relikt tabir edilen türleri barındıran, yani buzul çağından beri orada yaşayan bitkiler barındıran Cerattepe’ye illa siyanür dökmeye çalışıyorlar.

Dünyanın lületaşı yataklarına sahip tek bölgesi, tarımsal SİT alanı Alpu Ovası’na termik santral dikmeye çalışıyorlar.

Dünyada sadece Amazon’da ve Kongo’da varolan longoz ormanlarına sahip, kuş cenneti İğneada’ya termik santral dikeceklerdi, vazgeçtiler, nükleer santral dikiyorlar.

3 bin 300 metre yüksekliğe, 60 kilometre uzunluğa sahip olan, beş milyon yaşındaki Munzur Dağları’nı komple maden sahası ilan ettiler.

Denetimsiz kullanım, siyasi sorumsuzluk ve derelerin üstüne kurulan yüzlerce hes nedeniyle… Dünyanın nazar boncuğu olarak tanınan Meke Gölü kurudu, flamingoların en sevdiği yer olan Akgöl kurudu, Nasreddin Hoca’nın yoğurt için maya çaldığı Akşehir Gölü kurudu, normalde 350 kilometrekareydi, şimdi 40 kilometrekare bile değil, Göller Bölgesi’nde adeta göl kalmadı, Tuz Gölü tuzluk kadar kaldı, Tecer Gölü kurudu, Eber Gölü haritadan silindi, toplam Marmara Denizi büyüklüğünde 70 gölümüz yok oldu, Eğirdir Gölü’nde Bafa Gölü’nde aşırı kirlilik var, Sera Gölü bataklık oldu.

Orman Kanunu’nu “kamu yararı” adı altında 17 defa değiştirdiler, ormanlarımızın yüzde 5’i bu değişikliklerle yok oldu.

İkizdere’de yaşananları görüyorsunuz, illa kıyacaklar.

Trakya, Marmara ve Ege’deki nehirlerimizin su kalitesi dördüncü dereceye, yani çok kirli seviyeye yükseldi.

Endüstriyel atıklar, Marmara Denizi’ndeki balıklara bile, kabuklu canlılara bile zehirli kimyasal madde bulaştırıyor.

Akdeniz foku, Anadolu leoparı, telliturna, alageyik, çizgili sırtlan, oklu kirpi, bozkır kartalı, ak kuyruklu kartal, Toros kurbağası’nın Türkiye’de nesli tükenmek üzere… Yaban kedisi, karakulak, vaşak, karaca, kızıl geyik, boz yunus, boz ayı, susamuru, dikkuyruk, yaz atmacası, şah kartal, kızıl akbaba, tepeli pelikan’ın nesli tehlikede.

Uğurböceği ithal ediyoruz, hani “uç uç böcecik, annen sana terlik pabuç alacak” var ya… İşte onu İspanya’dan ithal ediyoruz. Çünkü, ithal tarım ilaçları kullanarak, bizde uğurböceği neslini yok ettik. Halbuki, tarımdaki zararlıları uğurböcekleri yok ediyor. Zararlıları yoketsin diye uğurböceği ithal ediyoruz, sonra ithal tarım ilacı sıkarak, uğurböceklerini yokediyoruz, bu süperzeka (!) döngü nedeniyle, tarımdaki zararlılar kalmaya devam ediyor.

Solucan ithal ediyoruz, ithal solucanlarla gübre yapıyoruz. Çünkü sadece toprağın üstünü değil, toprağın altındaki yaşamı da kuruttuk, elalemin solucanını ithal etmezsek, gübre bile üretemiyoruz.

Son 10 yılda Karadeniz derelerine 200’ün üstünde hes yapıldı, 20’sinin inşaatı devam ediyor, 120’sinin projesi temel atma aşamasına geldi. Toplam 1.700 küsur hes lisansı dağıttılar!

Karadeniz’de 26 balığın, Marmara’da 125 balığın neslini kuruttuk.

Üç tarafımız denizlerle çevrili, Türk havuzu denilen kendimize ait denizimiz var, ama, denizi olmayan Konya’da Uşak’ta tarla balıkçılığı yapıp, arazide levrek yetiştirmeye çalışıyoruz.

İzmir Kuş Cenneti’nde pelikanları mangal yaptılar. Sakarya’da midilli cinsi minik atları çalıp, kilosunu sekiz liradan kasaba sattılar. Antalya’nın simgesi Akdeniz foku’nu kafasına vura vura katlettiler. Sahillerimize habire kurşunlanmış yunus cesedi vuruyor. Kurban bayramında elinden kaçırdığı boğa’ya tüfekle ateş eden var. Abant’ta beygir’e tecavüz eden mühendis yakalandı. Uçak için apronda deve kestiler. Geçen ay, Zonguldak’ta hayvanat bahçesinden geyikleri çalıp yediler. İnsan olarak yaşamak zaten zor ama, bu ülkede hayvan olarak yaşamak çok daha zor.”

Exit mobile version