İçtihat Bülteni’nden edinilen bilgiye göre, S.A. ile N.A. çifti, yıllardır hayalini kurdukları bebeklerinin sağlıklı bir şekilde dünyaya gelmesi için özel bir sigorta şirketine ‘Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi’ düzenletti.
Sigorta çerçevesinde anne adayı S.A.’nın muhtelif hastanelerde muayenesi ve gebelik dönemi takip altına alındı. Bütün süreç, özel bir hastanede görev yapan kadın doğum uzmanı doktor Ş.K. tarafından takip edildi. Aylar sonra beklenilen doğum gerçekleşti. Anne ve baba, Umut ismini verdikleri bebeğin down sendomlu olduğunu görünce soluğu mahkemede aldı.
Asliye Ticaret Mahkemesi’nde anne S.A., baba N.A. ve bebek Umut A. adına dava açıldı. Davacılar, doktorun genel olarak kötü uygulaması yapılması gereken testleri yapmaması ve sonuçları hakkında bilgi vermemesi sonucunda down sendromunun hamilelikte teşhis edilmediğini, küçük Umut’un down sendromlu olarak doğduğunu öne sürdü.
DAVANIN REDDİNİ İSTEDİ
Davalı sigorta şirketinin doğum uzmanını tıbbi kötü uygulamalarına ilişkin zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile maddi ve manevi zarardan doğan sorumluluğunu üstlenmiş bulunduğunu ileri süren davacılar, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10 bin TL işgöremezlik ve bakıcı ücreti, 60 bin TL çocuk için manevi tazminat davacı anne ve baba için ayrı ayrı 30 bin TL manevi tazminat olmak üzere toplam 130 bin TL’nin avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etti,. Davacılar, ıslah dilekçesi ile tazminat talebini arttırdı.
Davalı sigorta şirketi avukatı ise sigorta şirketinin poliçe sorumluluk limitinin 400 bin TL ile sınırlı olduğunu, sorumluluklarının sigortalının kusuru ve poliçe limiti ile sınırlı olduğunu davacıların söz konusu kusuru ve zararı ispat etmesi gerektiğini, tazminatın fahiş olduğunu savunarak davanın reddine istedi. Mahkeme; davacı S.’nin 13 haftalık gebelikte iken üçlü testin Opr. Dr. Ş.K. tarafından istendiği; hasta kayıtlarında olmasına rağmen testin sonucu hakkında dökümanın dosyada mevcut olmadığına dikkat çekti. Kararda; gebeliğin takibinde hekim ve hastane ihmalinin olduğu, bu sürecin sonunda davacı Umut A.’nın down sendromlu olarak doğduğuna; Umut A.’nın down sendromuna bağlı olarak gelişen fonksiyon kısıtlıkları ve arazları çerçevesinde, meslekte kazanma gücündeki azalma oranını yüzde 100 olarak bulunduğu hatırlatıldı.
DEVREYE YARGITAY GİRDİ
Davacı Umut A. tarafından, davalı aleyhine açılan maddi tazminat davasının kabulü ile, 280 bin TL maddi tazminatın 16/01/2015 dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, davacılar tarafından, davalı aleyhine açılan manevi tazminat davasının kabulü ile, davacı Umut A. için 60 bin TL, davacı S.A. için 30 bin TL ve davacı N.A. için 30 bin TL olmak üzere toplam 120 bin TL manevi tazminatın 16/01/2015 dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verdi. Karara karşı davalı avukatı istinaf kanun yoluna başvurdu. Bölge Adliye Mahkemesi, itirazın reddine hükmetti. Davalı şirket kararı temyiz edince devreye Yargıtay 11. Hukuk Dairesi girdi.
Yargıtay kararında, gebelik döneminde doktorun ihmaline dikkat çekildi. Kararda şu ifadelere yer verildi:
“Gebelik takibiyle ilgili tüm hasta kayıtlarının eksiksiz şekilde dosya çerçevesine alınmasından sonra yapılacak değerlendirmeye göre bir sonuca varılması gerekmekle eksik incelemeye dayalı karar verilmesi doğru olmamıştır. Davacılar vekili, dava dilekçesinde sigorta şirketinden manevi tazminat da talep etmiştir. Dosya çerçevesinde bulunan Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi incelendiğinde, ilk sayfasında poliçe limitlerine dair açıklamaya ve prim tutarına, devamında ise Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarına yer verildiği görülmüştür. Ancak poliçede özel şartların olup olmadığı ve manevi tazminat taleplerinin de poliçe çerçevesinde teminat altına alınıp alınmadığı anlaşılamamıştır. Teminat tutarının manevi tazminat için de geçerli olduğuna dair düzenlemeye yer verilmiş ise de; poliçenin teminat çerçevesinde manevi tazminat klozunun da ayrıca ve açıkça dahil edilip edilmediğinin ve sigortalı tarafından ödenen primler hesaplanırken manevi tazminat klozunun gözetilip gözetilmediğinin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Bu durumda, davalı tarafça sigorta poliçesi eksiksiz olarak dosyaya sunulduktan sonra mahkemece bu yöne ilişkin bir değerlendirme yapılarak sonuca varılması gerekirken, manevi tazminat klozunun varlığı ya da yokluğu hususunda hiçbir değerlendirme yapılmamış olması doğru görülmemiş, kararın bu yönüyle de davalı yararına bozulması gerekmiştir. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen karara yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılmasına oy çokluğu ile karar verilmiştir.”
Yorumlar kapalı.