Anadolu Ajansı’nın Cumhuriyet’in 100. yıl dönümü dolayısıyla hazırladığı “spor” temalı dosya haberler kapsamında bu haberde Türk dağcılığının sembollerinden Tunç Fındık ile yapılan röportaja yer verildi.
Milli dağcı Tunç Fındık, Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. kuruluş yılı dolayısıyla elde ettiği başarıları AA muhabirine anlattı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 100 yıllık birikiminin, ülkenin her sorununu çözebilecek deneyim sağladığını vurgulayan Fındık, bugüne kadar yaşadığı başarılar ve geldiği nokta nedeniyle kendisini Cumhuriyet’e borçlu hissettiğini dile getirdi.
Dağcılığa başlamasında devletin katkısının çok olduğunu ifade eden Fındık, şöyle devam etti:
“Bir Türk vatandaşı olarak berim dağcılığa başlamamda Türkiye Dağcılık Federasyonunun büyük emeği var. Ben onların eğitim kamplarına gittim, birçok tırmanış yaptık, beni yurt dışına yolladılar, federasyonun Yüksek İrtifa Milli Takımı’ndaydım ve şu anda milli sporcu olarak bu bağlamda devam ediyoruz. Ülkemizin imkanları sayesinde bu duruma gelebildik. Cumhuriyet’e çok şey borçluyuz.”
“Bu dağların her birine tırmanmak, bir olimpiyat madalyası gibidir”
Dağcılık branşında “olimpiyat şampiyonluğu” olarak nitelendirilen ve dünyada sadece 49 kişinin tamamlayabildiği “14×8000” projesini başarıyla sonuçlandıran ilk Türk sporcu olan Tunç Fındık, yaşadığı deneyimi şu cümlelerle aktardı:
“Dünyada 8 bin metre sınırını geçen 14 dağ var. Bunların hepsi Pakistan, Nepal ve Çin’de. 8 bin 13 metreden 8 bin 850 metreye kadar 14 dağ var. Bunların her birine tırmanmak bir olimpiyat madalyası gibidir. Hatta her biri birden çok olimpiyat madalyasına eşdeğer. Bu bir spordan öte, hayat tarzı. Çok uzun yıllar büyük riskler altında ve çeşitli imkansızlıklarla boğuşarak yapılan bir proje. Bitirmek için çok zaman harcadım. Oldukça iddiasız şekilde, zaman zaman bu işe imkan ve para bulabildiğimde giriştim. 20 yıldan sonra 2023 senesinde Pakistan’daki Nanga Pargat Dağı tırmanışıyla bu proje sona erdi. Zor bir proje, çok tehlikeli. Çok yüksek dağlar bunlar. Olay sadece bu dağlara çıkmak değil. O yükseklikte insan bedeni çalışmıyor ve yavaş yavaş oksijensizlik ve basıncın azlığından dolayı ölüyor. Her şey bundan sonra başlıyor. Çıkılan dağlar çok sarp, dik. Çığ gibi birçok risk var. Büyük tehlikeleri zaman içinde bertaraf ederek, görüp geri çekilerek gerçekleştirdik. Ben 25 kez 8 binlik dağa gittim ama 15 kez zirveye ulaştım. Bir noktada spordan çıkıp kendinizle mücadeleye geliyor. Ancak bu projenin Cumhuriyet’in 100. yılında bitmesi çok anlamlı oldu. Bu nedenle çok mutluyum.”
Yüksek noktalara tırmanışların süreceğini ve bu kapsamda 2024 yılında Everest’e oksijen kullanmadan çıkmak istediğini söyleyen Tunç Fındık, “Bu benim üçüncü kez Everest’e gidişim olacak. İmkan olmadığı takdirde tabii ki yapamam. Everest’e tırmanmak başlı başına büyük bir iş ve bunu oksijensiz olarak gerçekleştirmek, dünyada belki de fiziki olarak yapılabilecek en zor şey. Böyle bir fikrim var, bunu denemek istiyorum. Kendimle olan mücadelenin bir parçası bu durum. Müsabık bir spor olmamakla birlikte bunun mücadelesi de bu.” ifadelerini kullandı.
“8 bin metrelik dağlar fizyolojik olarak insanı en çok zorlayanlar”
8 bin metrenin üzerindeki dağlara çıkmanın çok riskli noktaları bulunduğunu, çığ düşmesi gibi tehlikeli durumların meydana gelebileceğini aktaran Tunç Fındık; Anapurna ve K2’nin tırmanması en zor zirveler olduğunu dile getirdi.
Tırmanış sırasında çok zorlu şartların medyadan geldiğini de sözlerine ekleyen Fındık, “Çok zorlandığınız, çok yorulduğunuz anlar oluyor. Bazen zirveye gitmeden geri dönüyorsunuz. Bu da işin bir parçası. Tabii ki zirveye gitmek önemli. Oksijen almadan, çok destek almadan çıkıyorsanız, bunlar da önemli şeyler. Yapılan işler çok zor. Çok soğuk görüyorsunuz, ağır yükler taşıyorsunuz. Açlık, susuzluk, bilinmeyene gitmek derken, insanı çok yıpratan bir durum oluyor. 30 yıldır bu işin içindeyim. Dünyanın daha alçak yerlerinde kaya tırmanışları, buz tırmanışları, donmuş şelale tırmanışları yaptım. Ancak 8 bin metrelik dağlar fizyolojik olarak insanı en çok zorlayanlar.”
Türkiye’de tırmanış için çok önemli noktalar bulunduğunu da vurgulayan Fındık, sözlerine şöyle devam etti:
“Ülkemiz bir dağ ülkesi. Tabii ki Himalayalar kadar sarp, yüksek değil ama sonuçta bir dağ ülkesinde yaşıyoruz. Ülkemizin çoğu yeri kayalık. Kaya tırmanmayı çok sevdiğim için bu durum benim için çok değerli. Çok yerde yeni kaya rotaları açıyorum. Mesela Dedegöl Dağı çok güzel, Hakkari’nin Cilo Dağı dünya çapında güzel bir yer. Niğde Aladağlar, Türkiye’nin Alpleri diyebileceğimiz bir yer. Kaçkar Dağları çok temiz yerler. Doğuda donmuş şelale tırmanışları yapılacak çok yer var. Bunun gibi birçok yer ekleyebilirim. Bunlar şimdilik aklıma gelenler. Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi bu iş için bir cennet. Orada yapılacak çok şey var ve bizi bekliyor.”
Cumhuriyet’e vurgu yapan Fındık, “Ülkemizin çok büyük bir değeri Cumhuriyet. Ona sahip çıkmamız gerekiyor. Hepimiz Cumhuriyet sayesinde bu medeni hayatı yaşıyoruz. Bunun bilincinde olmak lazım. Bir Türk vatandaşı olarak da bunun arkasında durmak hepimizin görevi. Bir sporcu olarak da bunun bilincindeyim.” diyerek sözlerini tamamladı.
Yorumlar kapalı.