Türkiye’de 14.3 milyon işçinin 7 milyonu açlık sınırının altındaki asgari ücretle çalışıyor

TÜİK, asgari ücret için önerdiği rakamı neye göre hesaplıyor_

Türkiye’de memur, emekli tüm ücretli çalışanlar gibi işçiler de zor durumda. Türkiye’de asgari ücretle çalışan yaklaşık 7 milyon işçi açlık sınırının altında hayat mücadelesi veriyor. Günlük 119 lira brüt ücret alan asgari ücretlinin günlük yapması gereken toplam harcama tutarı 311 TL. Yıl başından bu yana dolar karşısında yaklaşık 450 lira eriyen asgari ücret, yıllık yüzde 17.53’e ulaşan enflasyona da yenik düştü..

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı verilerine göre 14.3 milyon işçi var. İşçilerin önemli bir bölümü özel sektörde. Sendikalaşma ise çok düşük. 14.3 milyon işçiden sadece 2.1 milyonu sendikalı. Toplusözleşme olmayan işyerlerinde ücretler çok düşük. Çoğunlukla da asgari ücret seviyesinde. Net asgari ücret 2 bin 825 lira. Türk-İş’in yaptığı ve genel kabul gören açlık-yoksulluk sınırı araştırmasına göre 4 kişilik ailenin açlık sınırı 2 bin 865 lira. Yani asgari ücret açlık sınırının altında. Bunu yoksulluk sınırı olan 9 bin 332 lira ile karşılaştırabilmek ise olanaksız.

448 LİRA ERİDİ!

Cumhuriyet’ten Mustafa Çakır’ın haberine göre, Dolar 1 Ocak’ta 7.43 liraydı. Dün ise 8.62 lira. 1 Ocak’ta asgari ücretin karşılığı 380 dolardı. Dün itibarıyla asgari ücretin dolar olarak karşılığı 328 liraya düşmüş durumda. Arada 52 dolarlık fark bulunuyor. Yani yıl başından bu yana asgari ücret sadece dolar karşısında 448 lira eridi. Mart 2020’den 1 Temmuz 2021’e kadar olan süreçte, milyonlarca işçi salgın nedeniyle ya kısa çalışma ödeneği kapsamına alındı. Ya da ücretsiz izne gönderildi. Kısa çalışmadaki işçiler ücretlerinin yüzde 60’ını alabildi. Ücretsiz izne gönderilen işçilere ise önce günlük 39 lira, son aylarda ise günlük 50 lira ödeme yapıldı.

Kısa çalışma ödeneği kapsamına alınan ya da ücretsiz izne gönderilen işçilerin yaklaşık 1.5 yıl boyunca genel sağlık sigortası dışındaki diğer primleri de yatırılmadı. Yani emeklilik prim ödemeleri durdu. Aradaki bu 1.5 yılda ödenmeyen emeklilik primlerinin kim tarafından karşılanacağı konusunda iktidar sessizliğini sürdürüyor. Büyük olasılıkla ödenmeyen bu primler ileride geriye dönük borçlanma ile yine işçiye yüklenecek. Zaten düşük ücret alan işçi bir de kendisinden kaynaklanmayan bu kaybı telafi etmek zorunda kalacak.

Durumları daha iyi olması beklenen kamudaki işçiler de özel sektörden çok farklı değil. Özelleştirmelerle kamudaki işçi sayısı gerilemişti. İşçi konfederasyonları daha önce 150-200 bin işçi adına iktidarla çerçeve sözleşme imzalıyordu. Ancak kamudaki taşeron işçilerin kadroya alınması ile birlikte işçi sayısı 700 bine ulaştı. O nedenle de bu yılki çerçeve sözleşmenin kapsamı büyüdü. Diğer taraftan iktidar taşeron işçileri kadroya aldı ancak daha sonra “unuttu.” Eskiden hiç değilse hakem kurulu kararlarıyla ücretleri biraz da olsa yükseliyordu ancak şimdi yine asgari ücrette kaldılar. İkramiye alamadılar. Tayin hakları olmadığı için aile bütünlükleri bozuldu.

Sendikalar, sosyal adalet ve anayasanın eşitlik ilkelerine uyulmadığını vurgulayarak adalet talepleri için artık seslerini biraz daha yükseltiyor.

Exit mobile version