Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde görevli asistan doktor Mustafa Yalçın’ın intihar etmeden önce yazdığı mektubun detayları ortaya çıkmasının ardından sağlık çalışanlarının maruz kaldığı mobbing’i gündeme getirdi.
Birçok sağlık çalışanı, uğradıkları sistematik mobbing’i Hürriyet’ten Selin Irmak Kaçmaz’a anlattı.
‘Beni ‘dışarıdan gelen kişi’ olarak gördü’
Yaşadıkları mobbing olaylarını anlatan sağlık çalışanlarının bazılar şu şekilde:
P.S.: 19 yıllık hemşireyim. Kariyerimin bir döneminde hastane değiştirdim ve yoğun bakım biriminde sorumlu olarak işe başladım. Sağlıkçılar iyi bilir ki bir hastaneye dışarıdan geliyorsan hele bir de sorumlu görevinde olarak geliyorsan tecrüben önemsizdir, sen işe yeni başlayan çömez olarak görülürsün. Bölümden sorumlu hekim de beni ‘dışarıdan gelen kişi’ olarak gördüğü ve bir türlü sevemediği için türlü mobbing’e maruz kaldım. Çünkü benim yerime diğer hemşirenin sorumlu olmasını istiyordu. O hemşire ile beraber yapmadıkları kalmadı ve beni psikolojik olarak çökerttiler, istifa etmek zorunda kaldım.
Benden sonra, bahsettiğim hemşire sorumlu oldu. Kendisi alt çalışanlarına o kadar kötü davranmış ki, onunla beraber çalışan anestezi teknikeri gördüğü muameleye dayanamayarak intihara teşebbüs etti. Neyse ki kurtarıldı ve bu durumdan sorumlu kişi için gerekli şikayetleri yaparak kurumdan uzaklaştırılmasını sağladı.
‘Yemekhaneye dahi gönderilmediğim zamanlar yaşadım’
Prof. Dr. Ege Can Şerefoğlu: İstanbul Üniversitesi Genel Cerrahi asistanlığı sırasında çok fazla mobbing yaşadım. Makalelerime ismini yazmadığım kıdemlilerim, abilerim sürekli beni ameliyattan keserdi, girmeme izin vermezlerdi. Sürekli beyaz önlük giymeye zorlanırdım. Üst üste 3-5 gün nöbet tuttuğum, yemekhaneye dahi gönderilmediğim zamanlar yaşadım. Başhekim beni semt polikliniğine sürdü. Öyle ki asistan olduğum dönemde gecenin köründe Şehremini sokaklarında mandalina aramışlığım bile var…
‘İşin bir parçası gibi kabul edilip sineye çekiliyordu’
Op. Dr. Burcu Saygan Karamürsel: Maalesef tıpta uzmanlık eğitimi sırasında mobbing çok sık rastlanan bir durum. Tüm bölümlerde olmakla beraber özellikle cerrahi bölümlerde askeri disiplin, aşağılama, diğer meslektaş ve hastaların önünde hakaret etme, cinsiyet ayrımcılığı gibi uygulamalara ben de maruz kaldım. Genellikle ameliyat sırasında yapılan aşağılamalar, stresli olan cerrahi eğitim işinin bir parçası gibi kabul edilip sineye çekiliyordu.
‘Yetiştiğim bölümde bir tane bile kadın öğretim üyesi olmaması tesadüf değil’
Ancak hocalarımız ya da kıdemli asistanlarımızın uyguladığı, adam kayırma, daha çok sevdiği asistana daha çok ameliyat yaptırma ya da tam tersi sevmediğine ameliyat yaptırmama, ezmeye çalışma ve bezdirme gibi uygulamalar ben asistanken adeta rutine girmişti. Ayrıca bizim eğitim aldığımız bölümde cinsiyet ayrımcılığı da çok belirgindi. Benim yetiştiğim bölümde bir tane bile kadın öğretim üyesi olmaması tesadüf değil, erkek hocalarımızın engellemesi nedeniyleydi. Hatta ben öğretim üyesi kadrosunda olmama rağmen, baskılara dayanamayarak akademik kadrodan ayrılıp özel hastaneye geçmiştim.
Asistanlık eğitimim sırasında ve sonrasında çalıştığım özel hastanede pek çok haksızlıkla karşılaştım ve şimdiki olgunluğum olsaydı daha farklı tepki verebilirdim. Özel hastanelerde bulunan maddi-manevi sömürü düzeni, daha kıdemli meslektaşlarımızın ve hastane yönetimlerinin uyguladığı baskı insanı bezdirebiliyor. Nihayetinde bu durum beni hastane ortamından ayrılıp serbest çalışma kararına kadar getirdi.
B:Ö: İş performansımda hiçbir sorun yokken başhemşire beni Hemşirelik Hizmetleri Bölümü ile görüştürerek adıma bölüm değişikliği talebinde bulundu. Ben de buna istinaden istifa etmek zorunda kaldım ve bize en gerek duyulan dönemde bir hemşire olarak işsizim.
Prof. Dr. Tufan Tükek: Öncelikle şunu ifade etmeliyim ki tıpta uzmanlık eğitimi dünyanın en zor eğitimlerinden biri. Öğrenciler uzmanlık sınavı için senelerce hazırlanıyor, ardından birimlere yerleşiyorlar ve 5 yıl boyunca burada asistan olarak çalışarak uzman oluyorlar. Bu 5 yıl çok zor geçiyor. Hekim olarak yetişen bu çocuklar uzmanlığın en ince ayrıntılarını öğrenmek, müthiş emek harcamak zorundalar. Ana branşlarda asistanlık yapanlar ayda 10 ve üstü nöbet ile başlıyorlar, 36 saat çalışıp kısa bir dinlenmeden sonra tekrar aynı tempoya dönüyorlar. Bu zor şartların üzerine bir de kişilerin farklı tutumları, kötü bir çalışma ortamı eklenince her şey çok daha zor hale geliyor.
Asistanın davranış modelini beğenmezse ameliyata almayabiliyor’
Sağlıkçılar arasında ast-üst ilişkisi çok yaygındır, özellikle cerrahi branşlarda bu durum çok keskindir. Mesela uzman, asistanın davranış modelini beğenmezse ameliyata almayabiliyor, başka bir birime gönderebiliyor. Ben de asistanlık dönemlerinde bunları çok yaşadım, farklı birimlerde çalışmaya zorlandım, tayin edildim. Söyleyeceğim şudur ki; hekimlik zor, uzmanlık çok zor, mecburi hizmet daha da zor. Uzman hekimler hiç kolay yetişmiyor. Bu yüzden hekimlerimize saygıda kusur etmeyelim. Çok sıkıntı çekiyorlar, tek amaçları ise ülkeye hizmet edebilmek.
Yorumlar kapalı.