Pervin Buldan: Bu ülkenin başındaki en büyük külfet sizsiniz

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, “AKP Genel Başkanı çıkmış, ‘ülkenin kazancından hep birlikte faydalandığımıza göre külfeti de beraber omuzlayacağız’ diyor. Asıl bu ülkenin başındaki en büyük külfet sizsiniz. Sizin iktidarınızdır, zulüm iktidarınızdır. Halk sizi bir külfet olarak taşımak zorunda değildir” dedi.

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, TBMM’de, partisinin grup toplantısında konuştu. Buldan, özetle şunları söyledi:

“BİLİYORUZ Kİ YAŞAMIN MÜHRÜ VE VARLIĞIMIZIN EVİ ANADİLİMİZDİR”

Bildiğiniz üzere Dünya Anadil haftasındayız. Kürt düşünür ve Dilbilimci Caledet Bedirhan diyor ki, ‘Anadilimiz derimiz gibidir. Diğer diller ise, giydiğimiz elbisedir. İnsan elbiseleri çıkarabilir ama derisini çıkaramaz.’ Biliyoruz ki yaşamın mührü ve varlığımızın evi anadilimizdir. Bundan dolayı dilimizin sınırlarını dünyamızın da sınırları olarak kabul ediyoruz. Bu vesile ile tek dil dışında hiçbir dile yaşam alanı tanımayan Türkiye’de varlık mücadelesi veren dünyadaki çok renkliliği ve sesliliği yansıtan dünyamızı güzelleştiren bütün halkların anadilini bugün buradan, bu kürsüden bir kez daha kutlamak istiyorum.

İYİ Kİ HDP VAR, İYİ Kİ İTTİFAKLARIMIZ VAR

HDP korku duvarlarını yıkan toplumsal bir cesarettir. HDP, Türkiye’yi içine sürüklendiği çöküşten kurtaracak en güçlü demokratik alternatiftir. Gittiğimiz her yerde gerçekleştirdiğimiz her halk buluşmasında mitinglerde, kongrelerde, toplantılarda özellikle bunu görüyoruz. Ve bu ülke siyasetinde ‘iyi ki HDP var’ diyoruz. ‘İyi ki HDP’ye gönül veren milyonlar var. İyi ki kadınlar var. İyi ki gençler var. İyi ki ittifaklarımız var. İyi ki mücadelemiz var’ diyoruz.

ARAŞTIRMA ÖNERGESİNİ DESTEKLEYİN, GÜLİSTAN DOKU, MUTLAKA BULUNSUN

Bir toplumu ve ülkeyi çökertmenin ilk yolu önce umudu çökertmektir. Eğer dikkat ederseniz, AKP ve MHP iktidarının tüm politikaları halkın umudunu hedef almaktadır. Cezaevlerinde ölüme terk etme politikasıyla insanların umut hakkını yok etmeye çalıştıklarını hep birlikte görüyoruz. Tahliye edilmesi gerekirken cezaevinde tutulan hasta tutsakların ölüm haberleri gelmeye devam ediyor. İçeriden sağ çıkma umudu ağır saldırı altındadır. Açlıkla, yoksullukla, işsizlikle insanların, refah içindeki bir gelecek umudunu hedef aldıklarını da görüyoruz. Tecritle çözümsüzlük ve çatışma siyasetiyle barış umudunu saldırı altında tuttuklarını da görüyoruz. Hukuksuzluğa yayarak adalet umudunu karartmak istiyorlar. Bir örnek vermek istiyorum.

780 gündür kayıp olan Gülistan Doku’nun ailesi bugün burada Meclis’te bizimle birlikte bizim aramızdalar. Karanlıkta bırakılmak istenen Gülistan’ın bulunması için Meclis’i göreve çağırmak üzere ailemiz burada. Feryatlarının duyulmasını istiyorlar. Ve bu feryat elbette ki hepimizin ortak çığlığıdır. Gülistan Doku 780 gündür nerede? Buradan parlamentoyu bir kez daha göreve çağırıyorum. Bu ailenin çığlığına kayıtsız kalmayın. Arkadaşlarımız yarın bir araştırma önergesi vererek Gülistan Doku’nun kaybolması meselesinin araştırılması yönünde bir teklifte bulunacak. Buradan bütün partilere seslenmek istiyorum. Bu araştırma önergesini destekleyin ve Gülistan Doku, mutlaka bulunsun.

BU KUMPASLARIN TEK HEDEFİ ELBETTE Kİ SADECE HDP DEĞİLDİR

Çökertme politikalarına karşı direnen herkesi hedef almış durumdalar. İktidarın bu politikasının önündeki en büyük engel HDP ve demokrasi güçleridir. Barış siyasetidir. Yarattığı büyük değişik inancıdır. Kobani kumpas davasını ve siyasi intikam amaçlı kapatma davasını bunun için devreye soktuklarını da çok iyi biliyoruz. Demokrasi, adalet ve barış umutlarını yok etmeyi amaçladıklarını da gayet iyi biliyoruz. Bu kumpasların tek hedefi elbette ki sadece HDP değildir. Ortak gelecek inancını bir bütün olarak hedeflemiş durumdalar. Sandıkta elde edemeyecekleri sonuç için yargı kumpaslarına, siyasi operasyonlara bel bağlayan bir iktidar var karşımızda. Merkezi düzeyde bunları yaparken yerellerde de her gün bir partiyi, partimizin bir ilini, bir ilçesini, binalarımızı, yöneticilerimizi, halkımızı hedef alıp saldırmaya devam ediyorlar. Saldırı, baskın, gözaltı ve tutuklamalarla geçmeyen hiçbir günümüz aslında yok. Geçen hafta Adana Yüreği ilçe binamıza bir saldırı gerçekleşti. Bu saldırıda tıpkı İzmir il binamızda Deniz Poyraz yoldaşımızın katledildiği İzmir saldırısının bir devamıdır. Bu saldırıların amacını gayet iyi biliyoruz. Korkutma, sindirme, toplumu susturma ve iktidarın politikalarına boyun eğdirmedir. Parti binalarımıza yapılan baskınlar, düzenlenen saldırılar, açılan kumpas davaları ve hukuksuz tutuklamalar aynı zamanda iktidarın bir seçim çalışmasıdır, yürüttüğü bir seçim kampanyasıdır. İktidarın talimatıyla hukuku çiğneyerek o baskınları düzenleyenler iktidarın siyasi militanlarıdır. Ve AKP adına seçim çalışması yürütenlerdir. Bu ülkeyi soyup soğana çevirenlere, mafyaya, tetikçilere, kadın katillerine, IŞİD’lilere böylesi baskın ve operasyonların yapıldığını görmedik ve buna hiçbir yerde tanık olmadık. Suç örgütleri ortalıkta cirit atarken, onlara dokunulmazken sürekli HDP’yi hedef alanlar aynı suçlular ittifakının bir ortağıdır.

SİZE ÇIKACAK TEK BİR HİKÂYE VAR O DA İKTİDARINIZIN ÇÖKÜŞ HİKAYESİ OLACAKTIR

Tabi siyasi hikayeleri kalmayınca HDP’ye saldırarak bir hikâye oluşturmak istediklerini de biliyor ve görüyoruz. Buradan bir kez daha söylüyorum, hiç boşuna uğraşmayın. Bize karşı yürüttüğünüz siyasi operasyonlardan da özel politikalarınızdan da bir iktidar hikayesi çıkartamayacaksınız. Size çıkacak tek bir hikâye var o da iktidarınızın çöküş hikayesi olacaktır. Siyasetinizin iflas hikayesi olacaktır. Zoru başaran imkansızı gerçekleştiren HDP ise gerçek başarı hikayesini yazmaya devam edecektir. Siyasetin bir çözüm aracı olduğuna inanıyorsanız rekabet ettiğiniz siyasetin karşısına siyasetle çıkarsınız. Öyle yargı gücüyle, devlet gücüyle, hedef göstererek, tehdit ederek, saldırarak, seçilmiş iradeye kayyum atayarak siyaset yapılmaz. Bunun adı siyaset olmaz, olamaz. Varsa bir siyasetiniz, varsa siyasi cesaretiniz HDP’nin karşısına da siyasetle çıkarsınız. Bunlar HDP’ye siyasi cevap vermiyorlar, veremezler. Çünkü, bunların siyasetleri yok. ‘HDP’yi tasfiye ederek iktidarın ömrünü uzatırız’ diye düşünen bir anlayış var. Siz kendinizi darı ambarında görmeye devam edin. HDP gümbür gümbür geliyor. Halkımız gümbür gümbür geliyor. ‘HDP ile değişecek’ diyen demokrasi ve adalet isteyen milyonlar gümbür gümbür geliyor. Partimize karşı saldırılarınızla bizi yıldıramayacaksınız, bu saldırılara asla alışmayacağız. Her gün yapılan siyasi soykırım operasyonlarınız karşısında geri adım atmayacağız. Ne yaparsanız yapın, başaramayacaksınız. Yılmayacağız, cesaretli olacağız. HDP ile Türkiye’yi hep birlikte ortak geleceğe taşıyacağız.

HALK SİZİ BİR KÜLFET OLARAK TAŞIMAK ZORUNDA DEĞİLDİR

Aynı karanlık, ekonomide de baş göstermektedir. Yüksek zamlarla insanları beslenme ile ısınma arasında bir tercihe zorlayan böylesi bir talan ve soygun düzeni inanın ki tarihte görülmedi. Halka her gün acı reçete içirirken kendileri ise haksız zenginleşme ile israfla, yolsuzlukla, kamu kaynaklarını hortumlamaya devam ediyorlar. İnsanlarda yaşama sevinci bırakmadılar. Yüzlerde umut bırakmadılar. İki yıl süren pandemiden zaten büyük bir gelir ve iş kaybıyla çıkan halkın sırtına bir de tarihin en büyük zamlarını, faturalarını, vergilerini yüklediler. Yüklemeye de devam ediyorlar. Tam bir ekonomik toplumsal kırım yarattılar. Solunum cihazına bağlı bir ekonomi yarattılar. Hal böyleyken AKP Genel Başkanı çıkmış, ‘ülkenin kazancından hep birlikte faydalandığımıza göre külfeti de beraber omuzlayacağız’ diyor. Cefayı çeken emekçi yoksul halktır ama sefasını yaşayan ise saray iktidarıdır. Sürdürdükleri sefanın faturasını halka ödettirme sinsiliği peşindeler. Ülkenin kazancından da kaynaklarından da yararlanan kesinlikle ve kesinlikle halkımız değildir. Sadece ve sadece siz, sarayınız ve yandaşlarınız faydalanmaktadır. Beşli çeteniz faydalanmaktadır. Suriye savaşında desteklediğiniz, maaşa bağladığınız çeteleriniz yararlanmaktadır. Yerli ve milli soygun ve rant düzeniniz ülke kazancından yararlanmaktadır. Yararlanmanın da ötesinde hortumlamaktadır. Asıl bu ülkenin başındaki en büyük külfet sizsiniz. Sizin iktidarınızdır, zulüm iktidarınızdır. Halk sizi bir külfet olarak taşımak zorunda değildir.

‘HAYIR BİZ FEDAKARLIK YAPMAYACAĞIZ, SİZ SOYGUNU DURDURACAKSINIZ’ DİYELİM

Halktan fedakarlık isteyeceğinize önce beşli çetenize para pompalamayı bir durdurun. Sarayınızın bitmek bilmeyen israfını bir kesin. Çifter maaşlı eş, dost, akrabaya dağıttınız kamu ihalelerini durdurun. Müteahhitlere geçilmeyen köprü ve otoyollar için yaptığınız ödemeleri bir durdurun. Savaşa, çatışmaya kaynak harcamayı sonlandırın. Eğer bunları yaparsanız halk bir nebze de olsa rahat bir nefes alır. Buradan tüm yurttaşlarımıza da seslenmek istiyorum, sizden fedakârlık isteyen bu iktidara cesaretle en güçlü cevabı verelim ve hep birlikte diyelim ki ‘hayır biz fedakârlık yapmayacağız. Siz soygunu durduracaksınız.’

DEMOKRASİ İTTİFAKI, MÜCADELE İTTİFAKI KARANLIKTAN AYDINLIĞA GİDEN YOLUN BİRLEŞMESİDİR

Kendisi de bir ittifak partisi olan partimiz, demokrasi ittifakını büyütmek için hayata emekten ve demokrasiden bakan güçlerle, toplumsal muhalefetle bir araya gelmekte ve ittifakı büyütme yollarını aramaktadır. Hep birlikte zulme uğradığımıza göre kurtuluşu da ancak hep birlikte yan yana durarak, omuz oluza gelerek başarabiliriz. Demokrasi ittifakı, mücadele ittifakı karanlıktan aydınlığa giden yolun birleşmesidir. Yeni bir yaşam kurmak isteyenlerin ittifakıdır. Ve bu ittifakın en güçlü sahibi elbette ki halkımızdır, halklarımızdır. Kazanacağımız günler yakındır. Bu yolun sonunda halklarımızın özlediği bir demokrasi ülkesini hep birlikte yaratacağız. Yeter ki umutlu olalım. İnanın ki bu günler ‘geççek.”

AYGÜL DOKU: “VİCDAN SAHİBİ OLAN HERKESİ GÜLİSTAN’IN KARANLIĞINA SAHİP ÇIKMASINI BEKLİYORUM”

Buldan, konuşmasından sonra kürsüyü, Gülistan Doku’nun ablası Aygül Doku’ya bıraktı. Aygül Doku şunları söyledi:

“Ben isterim ki AK Parti, MHP, CHP, İYİ Parti kürsüsünde de ‘Gülistan Doku nerededir’ sorusunu sormayı ve hepsini bu soruya Gülistan’ın karanlığına sahip çıkmasını isterim. Ve onlardan da bu talebi buradan bildirmek istiyorum. Gülistan, üniversite öğrencisiydi. Bütün yoksulluğuyla ailemin yiyip içemediği bizi okula gönderdiği ve Gülistan’ın eve gelmesini beklerken 780 gündür bu karanlığı yaşatanları da burada lanetliyorum. Ve onların şunu çok iyi bilmesini istiyorum ki, biz Gülistan’ı bugün değil kendimize teslim olduğumuz gün karanlıkta bırakacağız. Biz Gülistan Doku’yu bulmadan bize bu karanlığı yaşatanlar adalet önünde hesap vermeden kendimize teslim olmayacağız. Bugünlerin hesabını hepsine teker teker soracağımızdan kuşkuları olmasın.

Bugün Gülistan Doku bulunmuyorsa evinizde kimliğiniz ne olursa olsun, ırkınız ne olursa olsun yarın siz de bu acıyı yaşayacaksınız. Ben devlet yetkililerine bir çağrıda bulunmak istiyorum. Gülistan sizin kızınız değil. Ben burada hangi cümleyi kullanırsam kullanayım sizin yüreklerinize dokunmayacağım onu da biliyorum. İki yıldır yaşamadığım iki yıldır kapısını başvurmadığım hiç kimse kalmadı. Siz düşünebiliyor musunuz bir ülkede yaşıyorsunuz. 85 milyon nüfuslu bir ülke ve sadece 40 milyonu kadın. Ve o ülkede 21 yaşında üniversiteye emanet edilen bir kız yok. Benim tek istediğim 21 yaşında, üniversiteli, gencecik bir kadını karanlığa mahkum bırakmamanız. Vicdan sahibi olan herkesi Gülistan’ın karanlığına sahip çıkmasını bekliyorum. Gülistan’ı karanlıkta bıraktığınız gün umudunuz biter. Benim umudum hala devam ediyor.”

Pervin Buldan: Bu ülkenin başındaki en büyük külfet sizsiniz

Yorumlar kapalı.