Meral Akşener’in konuşmasından öne çıkan satır başları:
“SENİ O MAKAMLARA GETİREN MİLLETİMİZİN SESİNİ DUYACAKSIN”
Saray duvarlarından milletin gerçeğini görmeyenler, yan gelip yatsa da, biz sokaktayız, vatandaşımızla beraberiz. Milletimizi dinliyor, dertleri duyuyor, çareler öneriyor, milletimiz için neler yapabiliriz, ona çalışıyoruz. Sadece “Milletimiz darda” demekle yaranın kapanmadığını biliyoruz. O nedenle, yarayı sarmanın reçetesini de sunuyoruz ama nafile. Milletinden kopmuş, milletin derdini bırakıp, eşin dostun yandaşın derdine düşmüş Sayın Erdoğan, ne milletimize ne de bize kulak asmamakta ısrar ediyor. Bu iş böyle gitmez, Sayın Erdoğan. Seni o makamlara getiren milletimizin sesini duyacaksın. Pazarda, markette, hesabın içinden çıkamayan analarımızı göreceksin. İşsizliğin pençesinde, günü kurtarmanın telaşındaki çaresizlerimizi dinleyeceksin.
Çok zor değil; yönettiğin Türkiye’nin acı gerçeğini, artık anlayacaksın. Yani aslında işini yapacaksın. Ya işini yapacaksın, ya da ilk sandıkta çekip gideceksin. Türkiye çaresiz değil, milletimiz çözümsüz değil. Biz varız. Sen anlamasan da; ben, adliyede yolumu kesip, “Akşam ne yemek yapacağımı bilmiyorum.” diyen annenin ıstırabını anlıyorum. Sen dinlemesen de; ben, Sakarya’da yanıma koşan, işletmeci kardeşimin feryadını duyuyorum. Sen umursamasan da; Ben, Hendek’te, üç çocuğu da işsiz olan emekli babanın, yüreğindeki sızıyı dindirmek için çalışıyorum. Gerçekler ayyuka çıktı. Mızrak artık çuvala sığmıyor. Milletimizin sana ayırdığı sürenin sona geliyoruz. Son bir yılda yüzlerce esnaf ziyareti yaptım. Borcu olmayan tek bir esnafa rastlamadım, işçi çıkarmamış tek bir esnafa rastlamadım. Esnaf kirasını ödeyecek, elektriğini, doğalgazını ödeyecek, vergisini ödeyecek, çalışanının parasını ödeyecek, kredisinin taksitini ödeyecek. Bütün bunları ödeyecek, bir de kendi cebine para kalacak, onunla da ailesine bakacak…
SALGIN YÖNETİMİNDEKİ KRİZ
Birçok aşının 3’üncü faz sonuçları açıklandı. Sonuçlar, aşıların, enfeksiyona karşı yüzde 100 olmasa da, yoğun bakım veya ölüme sebep olan vakalara karşı, yüzde 100’e yakın koruma sağladığını gösteriyor. Senin görevin ise o aşıları bulup getirmek, ve bir an önce getirmekti ama sen bunu bile beceremedin. Minik ortağın Cinping Perinçek’e uydun, Uygur Türklerine yapılan zulmü görmezden geldin. Çin’e bu kadar yaranmaya çalıştın, ama daha yeterli sayıda Çin aşısı bile getiremedin. Biontech aşısını, Türk bilim insanları buldu. Türkiye’ye öncelik tanımak için ellerinden geleni yaptılar. Onu da getiremedin. Dostum, dostum diyerek gezdiğin Putin’den Rus aşısı da alamadın.
Başarıya bakar mısınız? Yunanistan kadar bile aşı satın alamayan bir iktidar. İsrail’in aşıladığı kadar vatandaşını bile aşılayamayan bir yönetim anlayışı. Hani dünya lideriydin, ne oldu Sayın Erdoğan? Lafa gelince, fırtınalar estirip, icraata gelince, ıslık çalıyorsun. Hariçten gazel okumaya gelince, en mahir sensin, milletin derdine gelince, araziye uyum sağlıyorsun. Senin için liderlik bu mudur Sayın Erdoğan? Geciktiğin her ay, ülkemiz milyarlarca dolar zarara giriyor.
BOĞAZİÇİ’NDE REKTÖR PROTESTOLARI
Kendileri bugünlerde Boğaziçi’ne kafasına göre atadığı rektör üzerinden ortalığı karıştırmakla meşgul. Bu arada atadığı rektör de pek bir iddialı gerçekten. Adam diyor ki, hayretler içinde kaldım gerçekten. “Ben Boğaziçi’ni dünyada ilk 100 üniversite içine sokacağım.” Sayın Erdoğan’a sorarsanız bu arkadaş gerçek bir liyakat abidesi. Çünkü kendisi daha önce iki üniversitede rektörlük yapmış.
Peki onları Türkiye’de ilk 100 içine sokabilmiş mi? Hayır. Sayın Erdoğan bilmediği her konuda gösterdiği o müthiş uzmanlıkla diyor ki, yıllarca Boğaziçi Üniversitesi’ni Türkiye’nin en iyi üniversitelerinden biri yapan kadro, bunun için de ciddi AK Parti’ye oy veren, ona inanan, onun arkasında duran akademisyenler de var. Boğaziçililerin oluşturduğu bu kadro bu işi bilmiyor. Kendi üniversitesini Türkiye’de ilk 100 içine bile sokamamış Melih Bulu, bu işin uzmanı. Bu akıl dolu değerlendirme tanıdık geliyor mu size? Çünkü biz bu filmi daha önce de izlemiştik. Hatırlarsanız damat bakanı atadığında da kendisinden bu arkadaşımızın ne kadar büyük bir ekonomist olduğunu dinlemiştik. Hani açıktan ekonomi dersi almıştı ya damat bey, onun hakkında da böyle konuşmuştu. Instagram fenomeni damat bakan gitti, şimdi ise damat aromalı rektör geldi. Kader utansın.
GENÇLERE SESLENİYORUM: PRİM VERMEYİN
Boğaziçi Üniversitesi’nin öğrenci ve akademisyen kadrosuyla birlikte verdiği bu mücadele, haklı bir mücadeledir. Ancak, bir konuda özellikle de gençleri uyarmak istiyorum. Bu mücadeleyi üniversiteden çıkarıp, siyasi kutuplaşmanın bir cephesi haline getirmek isteyenlere prim vermeyin. Barışçıl protestolarla başlayan bu mücadeleyi, gençlerle emniyet güçlerini, karşı karşıya getirecek, bir sokak çatışmasına dönüştürmek isteyenlere izin vermeyin.
Hepimiz bir değişim istiyoruz. Hepimiz daha özgür, daha zengin, daha adaletli bir ülkede yaşamak istiyoruz ve mevcut iktidarın, özgürlüğümüzü elimizden almasına karşı çıkıyoruz. Türkiye’nin zenginliğini birkaç yandaşa dağıtıp, bizi fakirliğe sürüklediği için karşı çıkıyoruz. Kendi çocukları lüks içinde yaşarken, YKS sınav ücretlerine yüzde 40 zam yaptıkları için karşı çıkıyoruz. Bu ülkenin yetiştirdiği onca insan kaynağı varken, Damadını bakan yapmasına, sırf parti üyesi diye, başarısız bir adamı rektör atamasına karşı çıkıyoruz. İçinizdeki bu haklı itiraz, öfkeye dönüşüp sokaklara taşmasın. Onlar istese de, istemese de; Türkiye değişecek, Türkiye güzelleşecek, Türkiye zenginleşecek, Türkiye iyileşecek. Buna engel olmaya güçleri yetmeyecek. Çünkü göklerden gelen bir karar var, ve bu kararı iktidar ve ortaklarına, sandıkta bizzat milletimiz tebliğ edecek.
O gün geldiğinde, kazanan sizin tertemiz niyetleriniz, tertemiz umutlarınız olacak. Bu yüzden, yüzünüzde kaybetmenin öfkesi yerine, kazanacak olmanın tebessümü olsun. Bu yüzden, kalplerinizde kaybetmenin sıkıntısı yerine, kazanacak olmanın umudu olsun. Bu yüzden, hayallerinizde bugünün kaybeden Türkiye’si değil, yarının kazanan Türkiye’si olsun.
MAHİR ÜNAL’IN ÇİFTÇİYE CEVABI
AK Parti Tanıtım ve Medya Başkanı Mahir Ünal, Kahramanmaraş’taki bir genç çiftçimizi, kendisinin 24 taksitle aldığı bir cep telefonunu, üzerine bir de internet paketi olduğu için, aslında kendisinin çok iyi durumda olduğuna ikna etmiş. Bu başarılı olduğunu düşündüğü ikna faaliyetini de, televizyona çıkıp dalga geçerek anlatıyor. Bunlara göre her şey yolunda. Çektiğimiz dertler aslında bizim hüsnü kuruntumuz. Dükkanın mı battı kardeşim? “Aslında batmadı. İşlerin çok iyi, ama sen göremiyorsun.” “İş arıyorum ama bulamıyorum.” mu diyorsun? Aslında iş çok da, sen iş beğenmiyorsun. “Market fiyatları el yakıyor.” diye şikayet mi ediyorsun? “Aslında fiyatlar aynı, sen alışveriş yapmayı bilmiyorsun.”
“AL SANA SAVAŞILACAK MANŞET”
Saray medyasını okuyun. Mesela patronu, o doymaz beş müteahhitten biri, yöneticisi de, eski Damat Bakan’ın kardeşi olan medya grubunun bir gazetesinde, geçen gün, birinci sayfada bir kılavuz yayınlandı. Market alışverişi kılavuzu. “Bu haberi okumadan markete girmeyin” diyor. “Bu haberi okumadan girerseniz, çıkarken üzülürsünüz” diyor. Ve derdi bini aşmış vatandaşıma neler öneriyor neler! “Alışverişe tek başınıza ve tok karnına çıkın, yanınızda çocuklarınız olmasın.” diyor. “Marketteki cazip kokulara aldanmayın.” diyor. “Büyük market arabası kullanmayın, doldurmaya teşvik eder.” diyor. “Ürünlere dokunmayın, sahiplik duygusu verir, maazallah alırsınız.” diyor. “İkramları geri çevirin, dilinize değerse tuzağa düşersiniz.” diyor. Bunu kime söylüyor? Markete gitmeye bile dermanı kalmamış, mahalle bakkalının veresiye defteriyle yaşayan, milletime söylüyor.
İşe bakar mısınız? Hiç mi utanmıyorsunuz? Hiç mi sıkılmıyorsunuz? Bu rezaleti gördün mü Sayın Erdoğan? Ceplerine para koyup, medya satın aldırdığın bu vicdansızlar, milletimin acı gerçeğiyle alay ediyor. Mahsuni Şerif’in dediği yerdeyiz; “Mevlam gör diyerek iki göz vermiş, Bilmem ağlasam mı, ağlamasam mı? Dura dura bir sel oldum erenler, Bilmem çağlasam mı, çağlamasam mı?” Bu rezalet, önce seni vurur Sayın Erdoğan! Türkiye’yi yönetenlerin görevi, her şeyden önce vatandaşına, markete girdiğinde tüm ihtiyaçlarını alabileceği imkanları sağlamaktır. Damadının kardeşi, elinin altındaki gazeteler üzerinden kuyunu mu kazıyor bilmem ama milletimize yapılan bu hakaretin hesabını sormak, önce sana düşer. Manşetlerle savaştık diyordun. Al sana savaşılacak manşet. Önüne gelene terörist demeyi biliyorsun. İlla terörist arıyorsan, önce ay sonunu getiremeyen milletimizin sorunlarıyla alay eden, bu haysiyetsizliğe bakacaksın Sayın Erdoğan!
“DEVLETİN HABER AJANSI, JAPONYA’DAN ESNAF HABERİ YAPTI”
Pulitzerlik bir başka habercilik başarısına da, Pazar günü ibretle şahit olduk. Devletin haber ajansı, taaa Japonya’dan “esnaf” haberi yaptı. Yanlış duymadınız. Hani şu terörist başının mesajını, dünyaya duyuran Anadolu Ajansı var ya, İşte o, Japonya’dan haber yapmış, diyor ki; “Japon esnaf zor durumda.” Güler misin, ağlar mısın? Burnunun dibini göremeyen, muhteşem habercilik, işyerlerinin sınırlı saatlerde çalıştığı Japonya’da, esnafın sesi olmuş. Kuruluşunda “Anadolu’nun sesini dünyaya duyurmak” diye bir hedef var. Ama Anadolu’yu duymadığı gibi, dünyanın bir ucundan bize esnaf derdi anlatıyor. Japonya, pandeminin başından beri, vatandaşına ne kadar destek verdi biliyor musunuz? 1 trilyon 260 milyar dolar. Türkiye’nin toplam bütçesinden fazla. Anadolu kan ağlıyor, bunların gözü, dünyanın öbür ucunda. Yakında Sayın Erdoğan kürsüye çıkıp, çilekeş Japon esnafı için, yardım kampanyası başlatıp, IBAN isterse şaşırmayın. Buradan iktidara seslenmek istiyorum; Gerçeği görmek doğru teşhisin, doğru teşhis de doğru tedavinin ilk adımıdır. Milletin gerçeklerinden kaçmayı artık bırakın. Tokyo’yu bırakın, İstanbul’a bakın, İzmir’e bakın. Samsun’a bakın, Diyarbakır’a bakın, Antalya’ya bakın. Tokyolu Şef Yukimori’nin derdiyle dertleneceğinize, Ankaralı işletmeci Zeynep Hanım’ın derdiyle dertlenin.
“ESNAFIN SABRI ARTIK TÜKENDİ”
Esnafımızın sabrı artık tükendi. Buradan iktidara seslenmek istiyorum: Bu sadaka gibi destekleri artık açıklamayın, çünkü derde çare olmadığı gibi, böylesine bir umursamazlık, esnafın sinirlerini iyice hoplatıyor. Allah aşkına, ciro kaybının yüzde 3’ü kadar destek vermek ne demek? Siz bizimle dalga mı geçiyorsunuz?
Açıkladığınız destek, Avrasya Tüneli’nden bir günlük geçiş parası bile etmiyor. Sizin bu esnafla ne derdiniz var? E şimdi esnaflarımız haklı olarak soruyor:
“AK Parti İl Kongreleri tıklım tıklım, ses sistemi de harika. AVM’ler de zaten açık. O zaman neden restoranları kafeleri açmıyorsunuz? Restoranda, kafelerde üç-beş masaya müşteri alınca mı korona artıyor?” Bu ciddiyetsiz anlayışı artık bırakın. Ya mağdur esnafın derdini çözecek doğru düzgün destek paketleri açıklayın, Ya da azaltılmış sayıda masayla, HES kodu kontrolü olacak şekilde lokanta ve kafeleri artık açın.
Hep söylüyorum, Türkiye’nin çözülemeyecek derdi yok. Umutsuzluğa kapılmaya gerek yok. Kimse merak etmesin. Biz varız. Çözümlerimizle, projelerimizle biz hazırız. Bizim, Türkiye için, büyük hayallerimiz var. Bizim, milletimiz için, zengin, mutlu ve huzurlu bir Türkiye vizyonumuz var ama böyle bir vizyonu, bu ucube sistemle hayata geçiremeyiz. Böyle bir vizyon için, şeffaf bir yönetim, liyakatli yöneticiler ve adil bir düzen gerekir. Yani İyileştirilmiş ve Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem gerekir.
Yorumlar kapalı.