Anne Havva Adıyaman (38), AA muhabirine, hamileliğinin ilk haftalarında normal bir gebelik yaşadığını fakat Kovid-19’a yakalandığını anlattı.
Kovid-19 tedavisi sürecinde başlayan baş ağrılarının hastalığı atlattıktan sonra da devam ettiğini belirten Adıyaman, “Baş ağrılarım geçmeyince hastaneye başvurduk. Gebelik zehirlenmesi geçiriyormuşum. Çocuğun hareket etmediğini fark ettim. Çocuğun sıvısının bittiğini söylediler. Çocuk da ben de hayatımı kaybedebilirmişim. ‘Acil almamız gerekiyor. Çocuk yaşamaz’ dediler. Çok şükür yaşıyor.” dedi.
Doğumdan sonra 3. gün kendisinin taburcu edildiğini fakat Ahsen Buğlem’in yoğun bakımda tedaviye alındığını dile getiren Adıyaman, Buğlem’e anne sütü getirmek için 2 günde bir hastaneye gittiklerini ifade etti.
Adıyaman, bebeğinin 570 gram dünyaya geldiğini vurgulayarak, “Ben ‘Kucağıma alamam’ dedim ama aldıktan sonra alıştım, bu defa ayrılmak istemedim. Burada bırakıp giderken de aklım kalıyordu. Ahsen Buğlem göz ameliyatı olduğunda çok üzüldük, ağladık ama dua da ettik. Rabb’im sağ salim bize bağışladı çok şükür.” diye konuştu.
Baba Fatih Adıyaman (41) ise hastaneye başvurduklarında kendilerine eşinin “acil doğuma alınması gerektiği”nin söylendiğini anlattı.
Bebeğin doğumdan sonra yoğun bakıma alındığını ifade eden baba Adıyaman, “Bu süreç çok zordu. 4 aylık tedavi sürecinin sonunda çok şükür kızımız sağlıklı bir şekilde taburcu edildi. Herkese çok teşekkür ederim.” ifadelerini kullandı.
“70 gün solunum cihazına bağlı kaldı”
Medova Hastanesi Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi Sorumlusu Prof. Dr. Rahmi Örs de erken başlamış bir doğum eylemiyle hastanın kendilerine başvurduğunu anlattı.
Örs, bebeğin 24 haftalık gebelik haftasıyla uyumlu 570 gram olarak dünyaya geldiğini dile getirerek, “Gebelik haftasının çok erken olması hem de doğum kilosu nedeniyle direkt yoğun bakıma kabul ettik. Anne doğumdan kısa süre sonra taburcu oldu, bebeğine anne sütü getirmeye devam etti. Bu tür bebeklerin anneyi direkt emerek beslenme yeteneğini kazanması çok güç. Bebekler 34. hafta gibi bir gebelik haftasında ancak emme yeteneğini kazanabiliyorlar. Bebeğimizi hem damar yolundan özel hazırlanmış beslenme sıvılarıyla hem de sondayla beslemeye devam ettik.” dedi.
Ahsen Buğlem’in tedavi süreci sonunda 2 kilo 40 grama ulaştığını ifade eden Örs, erken doğumun getirdiği bazı sorunları hem erken dönemde hem de uzun vadede yaşayabileceğini söyledi.
Örs, bu kadar erken doğumun getirdiği en büyük problemin solunum sıkıntısı olduğunu vurgulayarak, şunları kaydetti:
“Bebek 70 gün kadar solunum cihazında takip edildi. Oksijen ihtiyacı da yaklaşık 3 ay devam etti. Şu anda oksijen ihtiyacı kalmadı ve anneden besleniyor. 570 gram dünyaya gelen bebek şu an 2 bin 40 gram. Bu kadar küçük bebek olduğu için birtakım sorunlar yaşandı. Özellikle erken doğan bebeklerde gördüğümüz retinopati dediğimiz göz problemiyle karşı karşıya kaldık. Bir enjeksiyon bir de lazer tedavi olmak üzere 2 gözüne de müdahale yapıldı. Erken doğan bebeklerde göz damarlarının anormal gelişmesini etkileyen ‘anti vegf’ denen bir tedavi var, bu teknik uygulandı. Yapılan enjeksiyonla göz damarlarının anormal gelişimini bir noktada bloke etmeyi amaçlayan bir tedavi bu. Buna rağmen süreç devam ettiği için bu bebeğe lazer tedavisi de uygulandı.”
Örs, Ahsen Buğlem’in ciddi nörolojik sorunlar yaşamadığını ancak prematüre bir bebek olduğu için gelişiminin takip edileceğini söyledi.
Yorumlar kapalı.