Keten, dut ağacı kabuğu ve ipeğin geleneksel yöntemlerle kağıda dönüşme yolculuğu

Keten,-dut-ağacı-kabuğu-ve-ipeğin-geleneksel-yöntemlerle-kağıda-dönüşme-yolculuğu

Eski çağlarda yazı yazmak için kullanılan taş ve kemikler, madenler, tahta levhalar, fildişi yüzeyler, ağaç kabukları, yapraklar, kumaşlar ve deri yüzeyler, milattan sonra Çin’de selüloz kağıdının yapılmasıyla form değiştirdi.

Yüzyıllar içerisinde, matbaanın icadı ve fabrikasyon üretime geçilmesiyle kullanımı yaygınlaşan kağıt yapımının geleneksel yöntemi ise ustalarınca sürdürülmeye çalışılıyor.

Asitane Vakfı Konservasyon ve Restorasyon Merkezi bünyesindeki el yapımı kağıt atölyesinde de geleneksel kağıt yapımı gelecek nesillere aktarılıyor.

Merkezin, Türkiye’de el yapımı kağıt üretimine yönelik eğitim veren ilk atölyesinde, keten bitkisi, dut ağacı kabuğu ve ipek, çeşitli aşamalardan geçirilerek kağıt haline getiriliyor.

Ham maddelerin kağıda dönüşme süreci

Kurutulmuş keten bitkisinin liflerinden üretilen kağıdın yapım aşamasında, ilk olarak bağ halindeki keten lifler, kağıt üzerinde temiz bir görüntü elde etmek için içerisindeki yabancı maddelerden temizleniyor.

Daha sonra uygun boyutlarda kesilen lifler saf suda bekletilip arındırılarak kazana alınıyor ve kül-kireç kaymağı eklenerek kaynatılıyor. Kaynatılan ketenler, büyük taş dibekte uzun süre tokmakla dövülerek hamur haline getiriliyor. Keten hamuru ezildiği için birbirine geçen lifler, su ile kabartılıp açılıyor.

Kağıt formu verilmek üzere saf su ve bağlayıcılığı sağlayacak malzemeler eklenen havuza alınan kağıt hamuru, liflerin açılabilmesi için bir kez de havuz içinde karıştırılıyor. Artık tüm aşamaları tamamlanan kağıt, elek yardımıyla istenilen kalınlıkta havuzdan alınıyor. Son aşamada, elekten ayrılması sağlanan kağıt, kumaş üzerine serilip üst üste istiflenerek ya da düz bir zemine yapıştırılarak kurumaya bırakılıyor.

Dut ham maddesinin kağıda dönüşümü ise ağacının kesilen dallarının bir süre suda bekletilerek yumuşatılması ve ardından uygun boyutlara getirilip kabuğunun kolayca ayrılması için haşlanmasıyla başlıyor. Haşlanan dalların kabukları ayrılıyor ve çeşitli yöntemlerle kabuğun dış tarafındaki odunsu katman ayrılarak içindeki lifler alınıyor. Bu lifler kül-kireç kaymağında kaynatılıp, belirli ölçülerde kesildikten sonra uzun süre havanda dövülüyor.

İpek de ham olarak elde edilmesinin ardından, ince boyutlarda kesilerek kaynamaya bırakılıyor. Saf su ile kaynatılan ipek üzerine dut lifi de eklenerek uzun süre dibekte dövülüyor. Bu aşamalardan sonra, dut ağacı kabuğu ve ipek ham maddeleri de ketendeki gibi aynı işlemlerden geçirilerek, kağıt formunu alıyor.

El emeğiyle hazırlanan kağıtları renklendirme işlemindeyse bitkilerin kaynatılması ile elde edilen kök boyalar ve kumaş boyaları kullanılıyor.

Atölyede Asitane Kağıt (Asika) markasıyla üretilen kağıtların, dünyada tanınır hale gelmesi hedefleniyor.

Üretilen kağıtların sanatın farklı alanlarında kullanılması amaçlanıyor

Asitane Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Hasibe Turan, vakıf olarak kağıtla tanışma süreçlerinin, eski eserlere layık oldukları değerleri vermek, onları iyileştirmek ve geleceğe taşımak için 2016’da Konservasyon ve Restorasyon Merkezi’ni kurmalarıyla başladığını ifade etti.

Turan, el yapımı kağıt atölyesini, Japonya, Çin, Semerkant, Nepal ve Hindistan’da üretilen el yapımı kağıtların Türkiye’de üretilmesi düşüncesinden hareketle Düzce Kağıt Atölyesi Kurucusu İbrahim Sami Özen’in rehberliğinde kurduklarını, çeşitli üniversiteler ve Türkiye’deki kağıt yapımı ustalarıyla da iş birlikleri yaptıklarını anlattı.

El yapımı kağıt atölyesine katılan öğrencilerin, bunu “iş” olarak yapmayı talep eder hale gelmelerini istediklerini belirten Turan, “Bu işi öğrenmek, geliştirmek isteyenlerle uzun soluklu çalışıyoruz. Öğrencilerimizi teşvik ediyoruz. Evlerinde küçük bir köşede, odalarında ya da balkonda bir kağıt atölyesi oluşturarak kendilerini geliştirebilir, deneyimlerini artırabilir ve el yapımı kağıtları farklı bir kulvara taşıyabilirler. Hatta kendilerine rahatlıkla gelir kaynağı oluşturabilirler.” değerlendirmesinde bulundu.

Hasibe Turan, “Keten, dut ve ipekten ürettiğimiz kağıtlarımızı hat sanatlarımızda, hediyelik paketlerde kullanmak, çeşitli, ‘fantastik’ denebilecek kağıtları üreterek farklı alanlarda çoğaltmak, hem ekonomimize katkı sunmak hem de farklı materyaller elde ederek sanata hizmet vermek istiyoruz.” dedi.

Hedef, yerli ve milli kağıt üretimi

Kağıdın yapım aşamalarıyla ruha haz verdiğini, sevgi ve istek varsa atölyenin kişiye iyi gelen bir yönü bulunduğunu belirten Turan, Türkiye’de böyle bir alan olmadığı için gençlere bunu bir iş ve gelir kaynağına dönüştürmelerini tavsiye ettiğini söyledi.

Turan, vakfın henüz Ar-Ge aşamasında olan kağıt üretimiyle ilgili hedeflerine ilişkin şöyle konuştu:

“Bütün kağıtlarımız Osmanlı döneminden beri yurt dışından geliyor. Hat, ebru, tezhip gibi aklınıza gelebilecek her sanat eserinin malzemesi yurt dışından geliyor. Türkiye’nin yerli ve milli üretimine katkı sağlayacak sanat malzemeleri üretme bilincini veren, bu farkındalığı oluşturan bir vakıf olarak kendimize de bir gelir kaynağı oluşturmayı düşünüyoruz. Ar-Ge’yi sonuçlandırmadan, akademik raporlandırma, sertifikasyon ve patent oluşturmadan satışa çıkmayı düşünmüyoruz. Şu anda Asika’nın patentini aldık. O patent üzerinden çeşitli üniversitelerle iş birliğine girip, Ar-Ge çalışmamızı geliştirerek, yerli ve milli kağıdımız ile malzemelerimizi üreterek gururla çalışmalarımıza devam edeceğiz.”

Hasibe Turan, el yapımı kağıt üretimini geleneksel yapının dışına çıkarmayı asla istemediklerini, fakat seri üretim için ham maddeyi döven, kesen, kaynatan ve suyunu süzen aletler gerektiğini, bu kapsamda, el yapımı özelliğini de muhafaza edecek mekanik bir sistemin alt yapısını oluşturmaya çalıştıklarını dile getirdi.

Planladıkları gibi gitmesi halinde, kağıt yapımının kadınlar ve gençlere istihdam alanı oluşturacağını belirten Turan, 50-60 yaş üstünün de atölyede kendilerine ikinci bir istihdam alanı bulabileceklerini söyledi.

Şu anda hat ve tezhip hocalarına ürettikleri kağıtları denettiklerini, üzerlerinde yazı, resim, tezhip ve minyatür çalışmaları yapıldığını aktaran Turan, kağıtların sulu, pastel ve yağlı boya ile fotoğraf baskısı için de tercih edilebileceğini kaydetti.

Sanat için kullanılacak kağıtlar “aharlama” ve “mühreleme” işlemlerinden geçiriliyor

Vakfın Konservatör ve Restoratörü Şule Alabacak, sergilenmek üzere hazırladıkları kağıtları çok fazla işleme maruz bırakmadıklarını fakat sanatın farklı alanlarında kullanılacak olanları “aharlama” ve “mühreleme” işlemlerinden geçirdiklerini anlattı.

“Aharlama” aşamasında yumurta ve şap ile hazırlanmış zamk şeklindeki sıvı maddenin katman oluşturmak üzere kağıda sürüldüğünü, daha sonra kağıdın kurumaya bırakıldığını aktaran Alabacak, “cam”, “böcek” ve “akik” gibi çeşitli türleri bulunan “mühreleme” işleminde ise kağıdın taş yardımıyla parlatılıp düzleştirilerek dayanıklılığının artırıldığını, bu sayede kağıdın mürekkep tutar, üzerinde uygulama yapılır hale geldiğini ifade etti.

Konservasyonda kullandıkları ve “Japon kağıdı” diye bilinen kağıtların yurt dışından ithal edildiğini belirten Alabacak, “Atölyemizde bu kağıtları yerel üretim halinde halka sunmak istiyoruz. Bitkilerden yapılan çeşitli türleri var. Tül gibi kağıtlar var. Bunları kağıt tümlemede ya da tablodaki boya tabakasını sabitlemede kullanıyoruz. Bu kağıtların üretiminin ülkemizde yapılması artı değer olacaktır.” şeklinde konuştu.

Kağıt üretiminin “meşakkatli” bir süreç olduğunu söyleyen Alabacak, “Hem zaman veriyorsunuz hem kendinizden bir parça katıyorsunuz hem bir şeyler öğreniyorsunuz. Bu çok da güzel bir süreç.” ifadelerini kullandı.

Exit mobile version