Veteriner hekimler, Uluslararası Kedi Günü dolayısıyla kedilerdeki koronavirüsün nasıl oluştuğuna ve tedavi yöntemlerine ilişkin AA muhabirine açıklamalarda bulundu.
İstanbul Veteriner Hekimler Odası Başkanı Prof. Dr. Murat Arslan, kedilerdeki koronavirüsün insanlarda görülmesinden çok daha eski zamana dayandığını, Türkiye’nin yanı sıra Avrupa’da da yaygın olduğunu ifade etti.
Koronavirüsün, özellikle toplu olarak bulundukları bölgelerde kediden kediye bulaştığını belirten Arslan, “Ancak insandaki gibi değil. İnsana bulaşmıyor. Sadece kediler arası seyreden bir hastalık. Genelde oldukça zor bir tedavisi var. Yakalanan hastalar eğer çok iyi tedavi edilmezse genelde kaybediliyor.” dedi.
Prof. Dr. Arslan, kedilerdeki koronavirüs hastalığının ilerleme sürecini şöyle anlattı:
“Vücutta var olan koronavirüsler, hayvanın bağışıklık sistemine zarar veriyor. Bağışıklığı zayıfladığında virüs üremeye başlıyor ve hastalık yapacak noktaya geliyor. Bir noktadan sonra da belirtiler meydana geliyor. Kuru tip ve ıslak tip dediğimiz iki çeşit koronavirüs var. İkisi de tedavi edilmediğinde çok ciddi hayvan kayıplarına neden oluyor. Virüsler vücuda girdikten sonra mide ve bağırsak sistemiyle ilgili bazı değişimler ortaya çıkıyor. Eğer virüsler burada değişime uğrarsa FIP veya koronavirüs hastalığı ortaya çıkıyor.”
Kedilerde koronavirüs tedavisinin zor olduğunu ve hastanın bireysel durumuna göre tedavi yönteminin belirlendiğini ifade eden Arslan, tedaviyle ilgili şu bilgileri aktardı:
“Hastalığın ‘stokin fırtınası’ dediğimiz ilk başlangıcında, bağışıklık sistemini bastırıcı bazı ilaçlar kullanılıyor. İlerlemiş durumlarda ise bağışıklık düştüğü için tıpkı insanlarda olduğu gibi güçlendirici tedaviler uygulanıyor. Dışarıdan getirilen bazı ilaçlar var, bunlar kullanılıyor. Maalesef, bu ilaçlar ülkemizde henüz ruhsatlı değil. Kısmen başarı sağlayan ilaçlar var. Ülkemizde, kedilerde virüslere karşı ruhsatlandırılmış, etkili olarak kullanılabilen ilaç yok. Veteriner hekimler bu konuda biraz zorlanıyor.”
“Kedilerin yaşam alanında hijyen önemli”
Ümraniye Belediyesi Veteriner İşleri Müdürü Muhammet Nuri Coşkun, koronavirüsün sığır, köpek ve yarasalarda da görüldüğünü söyledi.
Virüsün nasıl bulaştığına ilişkin bilgi veren Coşkun, “Virüs, özellikle dışkı öncelikli olmak kaydıyla daha sonrada salyayla bulaşabilmekte. Kediye geçtiği andan itibaren 2-3 hafta, birkaç ay gibi kuluçka dönemi var. Bu kuluçka dönemi sonrasında hastalık belirtileri ortaya çıkmaya başlıyor. Öncelikle iştahsızlık, halsiz görülebilir, karın şişer, hareket etmek istemez ve inatçı bir ateş şekillenir. Bu 39.5, 41.5 arası seyreden bir ateştir. Sokaktaki veya evimizdeki kediler, bu virüsle hayatları boyunca en az bir kez karşılaşır. Pek çoğu çok hafif enfeksiyonla bunu atlatabiliyorlar. Genelde, hafif bir ishal vakası oluyor.” dedi.
Kedilerde korona virüsün iki farklı şekilde görüldüğünü kaydeden Coşkun, “Islak form, kedide biraz daha ağır seyrediyor. Kediyi biraz daha zorlayan bir form. Özellikle karın bölgesinde ödem şekilleniyor. Virüs damar yapısını bozup, karın boşluğunda ödem birikmesine sebep oluyor. Tabii biriken sıvı akciğerlere basınç yaparak hayvanın nefes almasını zorlayabiliyor. Kuru formda ise ödem yok, sinir sisteminde bir problem var. Hayvan biraz daha hırçın olabiliyor, yürümek istemeyebiliyor. Bazı vakalarda göz deformasyonları görülebiliyor. Kesin bir teşhisi olmamakla birlikte kan değerlerine bakılıp, semptomlar bir araya getirildiği zaman ‘Hayvanda FIP var.’ diyebiliyoruz.” ifadesini kullandı.
Kedilerin yaşam alanında hijyenin önemine vurgu yapan Coşkun, mama kampları ile kum havuzlarının temiz olmasına özen gösterilmesi gerektiğini vurguladı.
Kendilerine günde bir koronavirüs vakası geldiğini söyleyen Coşkun, “Dışarıdan FIP vakası olmuş bize geliyor. Biz de hayvanı destekleyici ilaçlar kullanıyoruz. Fakat sonuç itibarıyla, genelde hayvanın ölümüyle neticeleniyor. Pek çok hayvanda koronavirüs var. Buzağı ölümlerinde de çok etkendir koronavirüs. İnsanlara geçtiği yönünde bir bulgu yok. İnsanlara geçme noktasında herhangi bir kaygı olmaması gerekiyor.” şeklinde konuştu.
Koronavirüsün, kedilerin yaklaşık yüzde 2’sinde tehlikeli forma dönüştüğünü belirten Coşkun, bu hastalığın da 1960’lı yıllarda tanımlandığını, o zamandan bu zamana net bir aşı ve tedavi protokolünün bulunamadığını kaydetti.
“Sinirsel sistemde ya da sindirim sisteminde bozukluklara yol açıyor”
Fatih Belediyesi Veteriner Hekimi Emre Kırmızı da koronavirüsün kedilerden insanlara buluşmayacağını dile getirerek, sokak hayvanlarının çoğunda bu virüsün bulunduğunu hatırlattı.
Belli testler yapıldığında sahipli hayvanlardaki koronavirüsü tespit edebildiklerini belirten Kırmızı, “Ancak FIP’in etkeni olan koronavirüs eğer mutasyon geçirmezse, yani kedinin vücudunda kalırsa ölene kadar ona hiçbir zarar vermeden durabiliyor. Ölümcül olanı bu virüsün vücutta mutasyon geçirip FIP’e dönüşmesi. Yani sinirsel sistemde ya da sindirim sisteminde bozukluklara yol açması. Bu mutasyonu geçirdikten sonra 1 ila 2 ay içerisinde durum ağırlaşmaya başlıyor ve hastalığın seyri değişiyor.” dedi.
Tedavi noktasında literatüre kayıtlı ilaçların bulunmadığını belirten Kırmızı, tüm dünyada çalışmaların devam ettiği sözlerine ekledi.
Yorumlar kapalı.