Kalp damar hastalıklarında kadınlarda görülen semptomlar erkeklerden farklı oluyor. Kadınlarda kalp hastalığıyla ilgili kafa karıştıran bir diğer sorun da herhangi bir atardamar tıkanmadan bile kalp krizinin meydana gelebiliyor olması. Bu, kalp atardamarının aniden kendi üzerine kapandığı bir “koroner arter spazmı” ile görülüyor. Aynı zamanda, kalp atardamarının iç kısmının yırtıldığı ve bir kan pıhtısı oluştuğu “spontan koroner arter diseksiyonu” ile de olabiliyor.
Belirtiler çok farklı!
Çoğu erkekte kalp krizi, sanki bir fil orada oturuyormuş gibi nefes almayı zorlaştıran, göğüste ağır bir baskı hissi ile ortaya çıkar. Ayrıca erkeklerde terleme, mide bulantısı ve göğüs veya üst kol, omuz ağrısı olabilir. Kadınlar için ise semptomlar nefes darlığı, baş dönmesi, mide bulantısı, soğuk terleme, iştahsızlık, aşırı güçsüzlük, yorgunluk hissi, çene veya boyunda ağrı ve genel bir halsizlik hissi olarak deneyimlenebilir. Erkeklerin aksine kalp krizi geçiren kadınların yüzde 42’si hiç göğüs ağrısı tanımlamaz.
Kadınlar kalp hastalıkları konusunda bilinçlendirilmeli
Kadınlar için durumu zorlaştıran faktörlerden biri, kimi zaman kendileri yerine “başkalarıyla ilgilenme” duygusunun ağır basması oluyor. Bu, kadınların kalp krizi belirtilerini ve semptomlarını görmezden gelmelerinin ve genellikle hayatlarını kurtarmak için hastaneye zamanında gelmemelerinin en önemli nedenlerinden biridir. Diğer faktör kalp ve inme ile ilgili 2000 kadınla yapılan ankette görülüyor. 19 ila 29 yaşındaki kadınların yalnızca %37’si, 50 ila 69 yaşındaki kadınların yüzde 58’i kalp hastalığının kadınlarda erkeklerden farklı olabileceğine inanıyor. Bu bulgu, kalp hastalığının ölümlerin önde gelen nedeni olmaya devam ettiği konusunda sağlık uzmanları, özellikle kadınlar ve genel halkı uyarma konusunda büyük bir halk eğitimi görevimiz olduğunu gösteriyor.
Kadınlarda Kalp Damar Hastalıkları için Risk Faktörleri
Kadınlar için geleneksel risk faktörleri arasında diyabet, hipertansiyon, kolestrol, sigara, obezite ve fiziksel aktivite eksikliği yer alıyor. Yeni yeni tanımlanan, geleneksel olmayan risk faktörlerinden bazıları da erken doğum, hipertansif gebelik bozuklukları, gebelik ilişkili diyabet, meme kanseri tedavileri, otoimmün hastalıklar ve depresyonu olarak tanımlandı.