Cumhuriyet’ten Ece Piroğlu’nun haberine göre, kadına ve aile içi şiddeti önlemeyi amaçlayan İstanbul Sözleşmesi’ne emeği geçen kadınlar uyardı. Sözleşmenin 10. yılında tek kişinin aldığı çekilme kararını Taliban zihniyetine taviz olarak niteleyen kadınlar, “Daha dün 16 yaşındaki kızı, ikinci eş olmak istemediği için öldürmeye kalktılar. Sözleşme uygulansın” dedi.
İstanbul Sözleşmesi’nin uzman denetim grubu GREVIO’nun ilk başkanı, Prof. Dr. Feride Acar: 10 yıl önce, 11 Mayıs’ta sözleşme imzaya açıldı. Türkiye’de ilk imzayı koyduğu zaman ümitli bir biçimde geleceğe bakılıyordu, bu konuda. Sadece o imzalandığı an için değil, Türkiye’nin başından beri bu sözleşmenin ortaya çıkmasında aldığı öncü rol nedeniyle, hepimiz burada devletin, hükümetin ve de toplumun bir olumlu iradesi olduğunu düşünüyorduk. Bugün bunun hakkında birtakım şüpheler yaşayacak durumdayız. Bugün böyle bir irade var mı, sorgular haldeyiz. Eğer varsa niçin o zaman kabul ettiğimiz ve bir insan hakları standartları manzumesi olan sözleşmeden bugün çıkıyoruz.
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı kurucusu, avukat Canan Arın: 16 yaşındaki kızcağız, bir adamın ikinci karısı olmayı reddettiği için öldürülmüş. Çıkanların gözü aydın. Kadının şiddetten korunmasından, kadın erkek eşitliğinden niye bu kadar rahatsız oluyorlar bilmiyorum. Aslında gerçekten samimi olarak kadına şiddeti önlemek isteselerdi sözleşmeyi sonuna kadar uygulamaları, oradaki her şeyi hayata geçirmeleri gerekiyordu. Daha 1 Temmuz’a kadar süremiz var. Sözleşme henüz yürürlükte. Avrupa Konseyi’nin de bu işi ciddiye almadığı kanaatindeyim. Sanıyorum ki artık İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılmayı zorlaştırmaları gerekiyor. Sadece İstanbul Sözleşmesi’yle kalmayacak bu iş. Amaçları Medeni Kanunu da yok etmek.
Kadın hakları aktivisti, avukat Hülya Gülbahar: Anayasanın 10. 17. 41. ve birçok maddesi devleti kadına karşı şiddetle mücadele konusunda görevli kılmaktadır. Devlet bu görevinden, sözleşmelerden çıkarak anayasayı kâğıt üzerinde bırakarak vazgeçemez. Bu girişimler, kadına karşı şiddeti artırmaktan, failleri teşvik etmekten, mağdurları şiddete karşı koymaktan alıkoymak amaçlıdır. Bundan böyle hayatını kaybeden, yaralanan kadınlar için anayasal görevlerini yerine getirmeyen herkes şahsen sorumlu olacaktır. İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin imzasını çekme girişimi önünde sonunda boşa çıkacaktır. İstanbul Sözleşmesi dünya kadınlarının sözleşmesidir. Ve biz bu sözleşmeyi, sözleşmedeki kriterleri Türkiye’de uygulatmaya devam edeceğiz.
CHP Kadın Kolları Genel Başkanı Aylin Nazlıaka: Türkiye, ilk imzacısı olduğu bu sözleşmeye, bugün çok daha sıkı sarılmak zorundadır. Kadınların şiddet sarmalı içerisinde olduğu, her gün en az bir kadının katledildiği her üç kadından birinin şiddet gördüğü bu dönemde İstanbul Sözleşmesi, kadınların can simididir. Biz Danıştay’a başvuruda bulunduk. Bir yandan hukuki süreci takip ederken, diğer taraftan uluslararası platformda da ulusal çapta kadın dernekleriyle de yoğun bir temas halindeyiz. Bir an önce bu yanlıştan geri dönülmelidir. AKP ve MHP içerisindeki kadınların ve eşitlikçi erkeklerin de bu geri çekilme kararından rahatsız olduklarını biliyorum onlara da bu mücadelede bizim yanımızda yer almaya davet ediyorum.
İKKB (İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği) Koordinatörü, avukat Nazan Moroğlu: İstanbul Sözleşmesi, 24 Kasım 2011 tarih ve 6251 sayılı Kanunla TBMM tarafından onaylanmış bir uluslararası sözleşmedir. Kanunla kabul edilen sözleşme, kararnameyle feshedilemez. İstanbul Sözleşmesini feshetmek demek, kadınlara karşı şiddete, bu insan hakları ihlaline göz yummak demektir. İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği olarak kaygılıyız, ancak vazgeçmiyoruz demokrasiye ve kazanılmış haklarımıza sahip çıkmak için, eşit hakların yaşama geçmesini sağlamak için mücadeleyi sürdürmeye kararlıyız.