Swiss Re Enstitüsü tarafından oluşturulan İklim Ekonomisi Endeksi, Paris Anlaşması’nda belirlenen hedeflere ulaşmak amacıyla kararlı adımların atılması durumunda küresel ekonomi üzerindeki baskının azalabileceğini gösteriyor. Bu senaryo, günümüzde sunulan taahhütlerin güçlendirilmesini gerektiriyor. Net sıfır emisyonlu ekonomiye geçişin hızlandırılmasında kamu kurumları ve özel sektörün önemli rol oynaması gerekiyor.
Swiss Re Enstitüsü, dört farklı sıcaklık artışı senaryosu uyarınca, 48 ülkenin ekonomisinin iklim değişikliğinin süregelen etkilerinden ne şekilde etkileneceğini değerlendirmek üzere stres testi yöntemini uyguluyor.
Küresel ısınma, hava koşullarına bağlı doğal afetlerin etkisini şiddetlendirdiği için, ciddi gelir ve verimlilik kayıplarına yol açabiliyor.
Örneğin, deniz seviyesinin yükselmesi, verimli şekilde kullanılabilecek arazilerin kaybına neden oluyor ya da ısı artışı ürün kaybına sebep olabiliyor. artan sıcaklıklardan en fazla Ekvatoral bölgelerdeki gelişmekte olan ülkelerin etkileneceği öngörülüyor.
Dünyanın en büyük ekonomileri 30 yıl içerisinde yüzde 10’luk kayıp yaşayabilir
Küresel ısınmanın 3,2°C artış gösterdiği olumsuz senaryoda Çin’in, yüzyılın ortasına kadar GSYİH’sinin yaklaşık dörtte birini (yüzde 24) kaybetmesi öngörülüyor. ABD, Kanada ve İngiltere ekonomilerinin hepsinin yaklaşık yüzde 10’luk kayıp yaşaması bekleniyor. Isı artışından Avrupa biraz daha fazla etkileniyor (yüzde 11). Finlandiya veya İsviçre gibi ülkelerin ekonomileri daha az etkilenirken (yüzde 6), Fransa veya Yunanistan gibi ülkelerin ekonomilerinde ise daha fazla (yüzde 13) etkili olacağı öne sürülüyor.
Türkiye ise Paris Anlaşması’na uyumlu hedefler benimsemesi halinde GSYİH’de kayıp riskini yüzde 2,5 ile sınırlandırabilirken, önlem alınmadığı takdirde, GSHİY’nin yaklaşık yüzde 10,3’ünü kaybetme riski taşıyor.
“Kaynaklar yoğun tehdit altında bulunuyor”
Swiss Re Enstitüsü’nün Yönetim Kurulu Başkanı Thierry Léger, “İklim riskleri; toplumların, şirketlerin ve bireylerin tamamını olumsuz etkiliyor. 2050 yılına gelindiğinde dünya nüfusunun, özellikle iklim değişikliğinden en çok etkilenen bölgelerde artış göstererek, yaklaşık 10 milyara ulaşması bekleniyor. Bu durum, risklerin azaltılması ve net sıfır hedefine ulaşılması amacıyla hemen harekete geçmemizi gerektiriyor. Kısa zaman önce yayımladığımız biyolojik çeşitlilik endeksimizde, doğa ve ekosistem hizmetlerinin ekonomiye önemli fayda sağladığını ortaya koyuyoruz. Ancak bu kaynaklar aynı zamanda yoğun tehdit altında bulunuyor. Bu nedenle iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybı, sağlıklı bir ekonomi ve sürdürülebilir geleceğin sağlanması için bir arada ele almamız gereken zorluklar” dedi.
Kaynak: iklimhaber.org
Yorumlar kapalı.