Özkök, “Neden herkes bir zamanların kötü adamına konuşuyor” başlıklı yazısında şunları kaydetti:
“Selvi Hanım’ın hayalindeki meslek gazetecilikmiş… Çubuk’ta eşine yapılan linç girişiminin onu çok üzdüğünü söylüyor. Kemal Kılıçdaroğlu’na “Eve yemeğe gelmeyeceğini” söylemediği zaman kızıyormuş. Çok insani bir sohbetti ve baştan sona keyifle izledim.
Bu yayını izlerken, Armağan Çağlayan’ın programına kimlerin çıktığını bir düşündüm… Hiçbir yerlere çıkmayan Selvi Kılıçdaroğlu onun programına çıkıyor. Ama yine hiçbir yerlere çıkmayan Cumhurbaşkanı Danışmanı İbrahim Kalın da onun programına çıkıyor. Neden? Türk kamuoyu Armağan Çağlayan’ı 2003 yılında gıcık ve kötü bir adam olarak tanıdı… İlk “Popstar” yarışmasının jüri üyesiydi… Türkiye’nin bugüne kadar gördüğü en büyük reytinglerden birini yapıyordu. Ve belki de bugüne kadarki en efsane jürilerden biri oluşturulmuştu: Ercan Saatçi, Deniz Seki, Ahmet San ve Armağan Çağlayan… Armağan Çağlayan o jüride, bu tür programların kurucu babası Simon Cowell’ın rolünü yüklenmişti. Jürinin en berbat, en gıcık, en kötü ve en nefret edilen üyesi oydu. Yani o günlerde ekranların “Tecavüzcü Coşkun”uydu bir anlamda…
Peki nasıl oldu da o insan aradan geçen bu süre içinde toplumun gözünde yepyeni bir karakter yarattı? Onun YouTube kanalındaki programına ben de katıldım ve cevabım şu: Çünkü gerçek Armağan Çağlayan bu… Toplum onun Popstar’daki karakterinin senaryodaki rolü olduğunu ve bunu çok başarılı şekilde oynadığını anladı… Sahici bir insan… Neyse, nasılsa öyle, ne olduğunu saklamıyor… Soru sormayı, mülakat yapmayı karşısındaki insanı yerden yere vurmak, aşağılamak olarak gören eski nesil infazcı mülakatçılardan değil. Yargılamıyor. Konuklarının hayat hikâyelerini çok dostça ve sevecen biçimde anlatıyor… Çok iyi bir eğitimi var… Medyayı ve yeni medyayı çok iyi biliyor. Ve hepimize bir şeyler öğretiyor. Bir insan isterse ve bu isteğinin arkasına samimiyetini koyabilirse, geçmişinde nasıl bir imajı olursa olsun, toplumun gözündeki imajını çok iyi bir yere getiriyor. Şu kutuplaşmış, duyguları bölük pörçük olmuş Türkiye’de hepimiz için, ama en çok da siyasetçiler için müthiş bir “Case Study” konusu… Yani alınacak çok ders var…”
Yorumlar kapalı.