Netflix’in projelerini emanet ettiği başarılı Türk tasarımcı

Los Angeles’ta kurduğu “MOT Creative” isimli ajansıyla Netflix'in birçok prestijli yapımına imza atan, Hollywood’ta harikalar yaratan Türk tasarımcı Ali Aydın projelerini Gazete Kolektif'e anlattı.

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Ali Aydin, ABD sinema endüstrisinin kalbi olarak bilinen Hollywood’da 6 yıldır “MOT Creative” ismindeki ajansı ve başarılı çalışmalarıyla adından söz ettiriyor. Netflix’in dünyada en çok çalıştığı 10 ajanstan biri olan, bunun yanı sıra ‘Lionsgate’, ‘Disney+’, ‘National Geographic’, ‘Sony Pictures’ ve ‘TNT’ gibi ABD’nin önde gelen stüdyolarından çıkan milyon dolarlık yapımlara ses getiren tasarım kampanyaları üreten “MOT Creative”, geçtiğimiz yıl Amerikan film ve televizyon dünyasının en prestijli ödül organizasyonu olan “Clio Key Art Awards”ta “John Wick 3” ve “SAW Unrated” filmleriyle gümüş ve bronz kategorilerinde 2 ödül birden kazandı. 

Bununla birlikte son dönemlerin popüler Netflix dizilerinden “Vikings Valhalla”, Will Smith sunuculuğunda yılın en beğenilen National Geographic projesi “Welcome to Earth”, “The Queen’s Gambit”, “Snowpiercer” ve “The Walking Dead” Ali Aydın’ın imza attığı projelerden sadece birkaçı. 

Netflix'in projelerini emanet ettiği başarılı Türk tasarımcı

Bize kendinizden ve kariyerinizden bahseder misiniz? ABD’ye uzanan serüveniniz nasıl başladı ve ajansınızı kurma süreciniz nasıl gelişti?

“Marmara Üniversitesi, İletişim Fakültesi – Halkla İlişkiler” bölümü mezunuyum. Şimdiki mesleğimle ile tanışmam, okulumun 3. yılında iş hayatını deneyimleme kararı almamla başladı. Bu süreçte sınavlar dışındaki tüm zamanımı dergicilik üzerine faaliyet gösteren reklam ajanslarında geçiririrken, bir yandan da tasarıma olan ilgimi tesadüfen keşfettim. Kariyerimin başında gerçekleşen bu sürpriz merakın üzerine gitmeye karar verip, keyif aldığım bu yeni alanda potansiyelimi ve kabiliyetimi anlayabilmek için tutkulu bir şekilde çalışmaya ve öğrenmeye koyuldum. 

Kısa zamanda grafik tasarım dünyasında hızlı bir ivme ile kendimi göstermeye ve heyecanla ufak adımlar atmaya başladım. Mesleki yaşantımı okuduğum bölümle ilişkilendirmek yerine görsel iletişim tasarımıyla konumlandırmaya karar vermiştim artık. Ardından birçok sektörel dergi ve ajansın kreatif departmanlarında stajyer olarak çalışma fırsatı yakaladım. Bunu takiben 2006 yılında üniversite eğitimimi de tamamladım. Ardından dönemin önemli bir dergi grubundan sürpriz bir iş teklifi aldım. Artık sektörel değil ulusal dergileri tasarlayacaktım. Bir basamağı daha geçmiştim. Doğru yoldaydım! Sonrasında Türkiye’de bilinen birçok dergide görsel yönetmen olarak çalışma şansına sahip oldum.

Netflix'in projelerini emanet ettiği başarılı Türk tasarımcı

Ancak bu tatmin de çok uzun sürmedi. Artık hedef büyütmeliydim. Uluslararası platformlarda yer alıp yaratici projelere imza atmak istiyordum. Devinimimi tam olarak tamamladığıma inanmıyordum. Ancak, dergi yada benzeri süreli yayınlarda bu amaçlara ulaşmak çok da mümkün değildi ve yeni bir perspektif ile kariyerimdeki ikinci arayış serüvenine koyuldum. New York’taki reklam şirketlerini ve Los Angeles’taki afiş tasarımı yapan “entertainment” ajanslarini uzunca bir süre inceledim ve artistik açıdan daha doyurucu bir iş yapmak için kıta değiştirmem gerçeğinin farkına vardım. Bu süreçte birçok kreatif yapı ile temasım oldu ancak çalışmalarını her zaman büyük bir hayranlıkla ve saygıyla takip ettiğim, rol modelim olan sevgili Emrah Yücel ile iletişime geçmem fikirlerimi tamamıyla değiştirdi. Kendisinin portfolyoma teveccüh gösterip, değerli görmesi sanirim beni o gün dünyanın en mutlu adamı yapmıştı. Emrah Bey’in davetiyle 2009 yılının Şubat ayında, Los Angeles’a taşınmam ve uzun yıllar parçası olacağım “Iconisus” tasarım ajansına dahil olmam ile Hollywood kariyerim başlamış oldu. Yaklaşık 7 yıl süresince ajans bünyesinde dünyaca bilinen sayısız film ve televizyon projelerinin afiş kampanyalarında çalışma şansı edindim, bir çok ünlü yapımı koordine edip, harika dostluklar ve anılar biriktirdim. “Sanat Yönetmeni” titrine dek yükseldim.

Bu harika tecrübenin sonunda hiçbir zaman tamamlanmayacak, her zaman gelişmeye devam edecek yolda iyi bir mesafe kat ettiğimi fark ettim. Artık yine aynı yerde durduğum sürece görebileceklerimin sınırlı olduğunu hissetmiştim. Her zaman olduğu gibi yine daha ötesi için meraklandım. Yeni ve daha büyük bir adım için harekete geçmem gerekiyordu ve çok şeyler öğrendiğim bu ajansta misyonumu tamamladığıma inanıp, bu uzun soluklu maceraya, istifa ederek nokta koydum. Ardından bir süreliğine, Hollywood’un önde gelen birçok dev tasarım ajansının global çaptaki film projelerini “Kreatif Direktör” sıfatıyla yönettim. Aynı süre zarfında bu ajanslardan gelen oldukça cazip “uzun süreli birlikte çalışma” tekliflerini geri çevirdim. Çünkü hayal gücümü, tüm beslenmişliğimi, birikimlerimi çok daha özgür ve yaratıcı bir şekilde kullanabileceğim kendime ait ve yepyeni bir platforma aktarabileceğime inanıyordum. 

Merakım, heyecanım ve tutkumun doğal bir sonucu olarak 2016 yılında tasarım ajansım MOT Creative‘i kurdum. Şu an 6 yılı aşkın bir süredir daha farklı ve zor bir mücadelenin içerisindeyim. Çünkü artık bakış açım, beklentilere verdiğim yanıt, ekip arkadaşlarımın mutluluğu, müşterilerimizin memnuniyeti kısacası herşey çok daha ileri bir noktada olmak zorunda. Projeler büyüdükçe sorumluluklar da aynı oranda artıyor.

Netflix'in projelerini emanet ettiği başarılı Türk tasarımcı

Ajansınız ile ilgili geliştirdiğiniz stratejiler, sektörde konumlanmanıza ne kadar yardımcı oldu ve bu süreç nasıl ilerledi?

Aslında en başından itibaren, hikayemde yer alan tüm detaylar birbirleriyle ilginç bir şekilde ilişkili ve bağlantılı. Temelinde yatan en önemli etken ise yaptığım işe duyduğum saygı ve tutku. Bulunduğum yerde misyonumu tamamladığım ve birkaç adım ötesi için daha zor bir mücadeleye girmem gerektiğine inandığım anda harekete geçme konusunda yine bu iki duygudan güç alıyorum. Yaptığım iş için konfor alanımdan çıkmak benim için hiçbir sorun teşkil etmiyor. İnsanlara bu durumu ifade ederken kullandığım tabirler klişe gelebilir ama yaptığınız şeyi gerçekten iyi yapma mücadeleniz ve gerçek bir özveri, günü geldiğinde karşılığını buluyor. Artık girdiğim yoldan emin olmakla birlikte, kendime ait bir ajans kurma fikri zaten hep vardı. Bunun için asla acele etmeyi düşünmedim sadece en doğru zamanı beklemem ve en doğru adımı atmam gerektiğine inanıyordum. Dedim ya konfor alanından çıkmak! Sistematik bir planlamanın ardından, doğru olduğuna karar verdiğim süreçte, MOT Creative’i kurdum. 

Bugünkü harika ekibimi bir araya getirdikten sonra stratejimizin ikinci ayağı olan ajansın marketing süreci için çalışmalara başladık. Kısa bir süre sonra işlerimizi gören ve oldukça beğenen bir yapımcı bize “Hacksaw Ridge” filminin uluslararası afiş kampanyasını tasarlamayı teklif etti. Tabi bu benim için beklenmedik büyük bir şoktu. Ajansın ilk yılında Mel Gibson’un yönettiği daha sonra Oscar’a layık görülen büyük bir filmde çalışacaktık! Bütçe dahi konuşmadan, ekibimle birlikte kampanya sürecine başladık. Tasarladigimiz görseller kısa zamanda büyük ilgi gördu. Ardından bu projelerimizi farkeden Lionsgate’in marketing takımı bize ulaşarak yeni çıkacak olan bir filminde bizi denemek istediklerini ilettiler. Büyük bir heyecanla bu teklifi kabul ettim. Harika bir başlangıcın ardından, Lionsgate ile kreatif ortaklık anlaşması imzaladık. Kısa süre içerisinde aldığımız bu teklifler uzun yıllardır mesleğimi heyecanımdan hiçbir şey kaybetmeden, doğru bir şekilde icra ettiğimi gösteren bir armağan, MOT Creative için de harika bir başlangıçtı. Bu başarılar tutkumuzu, tutkumuz da yaratıcılığımızı besledi ve ilerleyen yıllarda, Netflix, TBS, TNT, TruTV, Sony Pictures. National Geographic, History Channel ve daha bir çok dünyaca ünlü stüdyo ajansımızın müşteri portföyüne dahil oldu. Gururla söylemek istiyorum ki yaklaşık 3 yildir Netflix çok başarılı kampanyalar yürütüyoruz ve Netflix’in dünyada en çok çalıştığı 10 kreatif ajanstan biriyiz.

Netflix'in projelerini emanet ettiği başarılı Türk tasarımcı

Sinema ve dijital platformlardaki değişime nasıl ayak uyduruyorsunuz? Tasarımlarınızda odaklandığınız en önemli noktalar neler? Üretim ve çalışma tarzınızdan bahseder misiniz?

Hollywood değişen ve gelişen modern izleme trendlerinin belki de dünyada en hızlı ve güçlü hissedildiği mecra diyebiliriz. Bizler de bu konjonktürde sürecin gerektirdiği hızda kendimizi yeniliyoruz. Mesleğimizin “Commercial Art” yani ticari sanat olarak adlandırılması aslında görsel iletişim tasarımcılığının en sihirli yanı. Çünkü ürettiğimiz görsellerde estetik kaygıyı derin bir şekilde hissederken diğer yandan da bunun marketing yani pazarlanabilir algısını da aynı oranda önemsiyoruz. Her iki dengeyi terazinin ortak bir noktasında buluşturmak ana gayemiz. Böylece sanatsal ve çarpıcı tasarımların ortak bir formülünü harmanlama şansına sahip oluyoruz. Bu da bizi gelişim ve dönüşüme her daim açık tutuyor.

Bu bağlamda MOT Creative olarak müşteri havuzumuzda yer alan stüdyoların gösel taleplerine ajans kültürümüzü ve enerjimizi yansıtıp, her projeye yeni bir heyecan ve solukla başlıyoruz. Bize gelen yapımı sindirmek için film yada diziyi birkaç defa izliyor, notlar alıyor, gelen sunumun üzerinden geçiyor, projenin ruhunu hissettirecek ve bize ilham verecek tüm kaynakları araştırıyoruz, ardından da görsel kampanya için yaratım aşamasına geçiyoruz. Müşteri sunumuna ekledigimiz her bir tasarımın birbirinden farklı kimliklerde olmasina, güçlü ve sarsıcı bir enerji vermesine, izleyici ile bağ kuracak bir hayal dünyası barındırmasına özellikle dikkat ediyoruz. 

Ayrıca altını çizerek vurgulamak isterim ki; tüm bu süreci harika ve yetenekli bir ekiple koordineli olarak yürütüyorum. Herkesin görevini özveriyle yerine getirdiği, takım oyununun oldukça başarılı sergilendiği sinerjisi yüksek bir ajansız. Bu nedenle her daim kollektif başarıyı bireysel başarının önüne koyarken, ferdi başarıları da asla ödülsüz bırakmıyoruz.

Hollywood projelerinde MOT Creative ismini görmek size ne hissettiriyor? 

Hollywood yapımlarında ajansimin imzasina tanik olmak, hayallerimde adımı görmek anlamına geliyor ki bu tarifsiz bir duygu. Her zaman hakedilmiş başarıların bir öyküsü vardır ya ve bu özel hissi yaşayabilmek, söyleyebildiğim kadar kolay olmayan zorlu bir serüven gerektirdi elbette. Geçmem gereken ne kadar zorlu yol olduysa, her zaman yaptığım işe duyduğum derin heyecan ve tutkudan beslendim. Zaman geçse de canlılığından hiçbir şey yitirmeyen bu hisler, bugün düşlerimi gerçekleştirmeme vesile oldu. Ayrıca, ötesine geçebileceğimi gösteren çok güçlü bir motivasyon kaynağı haline geldi hep.

Netflix'in projelerini emanet ettiği başarılı Türk tasarımcı

MOT Creative’in bir sloganı var mı? 

Amerika’da tasarım dünyasında kullanılan bir söz var, “Think outside the box” yani “alışagelmişin dışında, alışagelmiş kısıtlamalar olmadan düşünmek” anlamında. Yaptığımız iş, sınırlar koymayan, özgür bir iş. Hayal etmek tamamen bize ait, kendi zihnimizde ve dünyamızda böylesine sınırsız, zahmetsiz, ücretsiz ve muazzam bir eylemken neden daha fazlasını yapmayalım. Benim bu anlamda asla soyut duvarlarım yok ve burdan yola çıkarak, çalıştığımız takım arkadaşlarımla birlikte ‘Think Bold, Be Bold’ (Cesur Ol, Cesur Düşün) sloganı ile alışagelmişin dışında düşünmeyi ve fark edilir olmayı vaat ediyoruz. MOT Crative’in eylemlerinin amacını ve ruhunu ifade etmek için kullandığımız çarpıcı bir cümle! Hikayemizi en yalin haliyle dile getirme şeklimiz! 

Sinema, televizyon veya görsel iletişim alanında kendini geliştirmek isteyenlere önerileriniz var mıdır? Bu anlamda başarıyı yakalamak nasıl mümkün?

Saydığınız alanların hangisi olursa olsun genç arkadaşlarım öncelikle kendilerine ateşleyici bir güç yaratmalı ve motivasyon kaynağı bulmalılar ki yüksek konsantrasyon ile kanalize olacakları büyük hayalleri olsun. Ardından tek yapmaları gereken çok çalışıp, doğru zaman geldiğinde risk almaları. Çünkü “konfor alanı”ndan dışarı çıkmadıkça başarılı olmak mümkün değil. 

Bunun uzun bir koşu olduğunu ve aslında tüm bu eforun alt metninde “mutluluk” kavramının yattığını unutmamalılar. Çünkü mutlu olmadan üretemez daha da ötesi düş kuramazsınız. Varlığınızda cevher halinde yatan ve keşfedilmeyi bekleyen potansiyeli bulun ve içsel yolculuğunuzda karşınıza çıkan tüm duvarları yıkın.

2022 için hedefleriniz nelerdir?

Geçen yıl MOT Creative olarak kendi içimizde bazı solid hedefler koyduk ve bunların birçoğunu başardık. Örneğin sektörümüzün en büyük ödül platformu olan “Clio Key Art Awards”tan “John Wick-3” ve “SAW-Unrated” filmlerinin “HE Packaging” dalında bir gümüş ve bir bronz ödül aldık. Buna karşın biz dış dünyaya söylem değil eylem üreten bir yapıda olmayı tercih ediyoruz. O yüzden spesifik hedeflerden bahsetmekten kaçınsam da şunu belirtebilirim ki; bu yıl da film veya televizyon projesi ayırt etmeksizin provakatif ve sektör soylemiyle “bold” işler yapmaya devam etmek istiyoruz. Ekibimize genç arkadaşları dahil edip, başarıyı ve mutluluğu paylaşarak arttırmak MOT Creative ismiyle gururlanmak kalıcı hedeflerimiz. 

Projelerimizi www.motcreative.com‘dan ve instagram hesabımızdan takip edebilirsiniz.

Netflix’in projelerini emanet ettiği başarılı Türk tasarımcı

Yorumlar kapalı.