Haber: Deniz Ogan
Dünya’da ilk olarak New York’ta 1980’lerin başında gay bireylerde ortaya çıkan HIV virüsü, toplumda gaylerden bulaşan hastalık olarak biliniyordu. Zaman içerisinde toplumun diğer kesimlerinde de virüsün ortaya çıkmasıyla ismi değişti. HIV (İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü) olarak değişen enfeksiyon, toplumu tehdit etmeye devam ediyor.
Hastalık olarak bilinen HIV, bilinenin aksine hastalık değil, virüs ismi. HIV virüsü, tedavi edilmediği zaman AIDS’e yol açıyor. 1 Aralık tarihi ise Dünya AIDS Günü olarak kabul ediliyor. Dünyanın her yerinde HIV’in yayılmasına ve AIDS hastalığının artışına karşın toplumsal bilincin yükselmesine yönelik birçok etkinlik düzenleniyor.
HIV virüs, en sık cinsel yolla bulaşıyor. Bunun yarı sıra kan yoluyla ya da gebelik sürecinde, doğum sırasında veya emzirmeyle anneden bebeğe geçebiliyor. HIV’e sahip bir anne, gebeliği boyunca gerekli tedavileri olursa virüsün bebeğe bulaşma ihtimali oldukça düşüyor.
Toplumumuzda HIV ya da AIDS’in sarılma, öpüşme, tokalaşma ya da aynı ortamda bulunmayla bulaşılabileceği düşünülüyor. Bilinenin aksine ter, tükürük, idrar, gözyaşı, aynı tabak, çatal, bıçak, havlu veya aynı tuvaletin ya da duşun kullanılması ve sosyal davranışlarla bulaşmaz.
TOPLAM VAKA 22 BİN 345
Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı UNAIDS 2019 yılı raporuna göre; dünyada HIV başlangıcından günümüze kadar 74,9 milyon kişi HIV’e yakalandığı belirlendi. 32 milyon kişinin AIDS nedeni ile de öldüğü tahmin ediliyor.
T.C. Sağlık Bakanlığı Aralık 2018 verilerinde, Türkiye’de kayıtlı 21 bin 520 HIV pozitif ve AIDS hastası bulunduğunu açıkladı. Türkiye’de farkındalık kampanyalarının, test veya tanı imkânlarının artmasıyla HIV ve AIDS hastalarının sayısında bir artış görülüyor. Bakanlığa 1985 yılından 2019 yılının Kasım ayına kadar 22.345 HIV pozitif kişi bildirimi yapıldı. Verilere göre, vakaların yüzde 80’i erkekler oluşturuyor. Bildirimlerin yüzde 15,5’i ise yabancı uyruklu kişiler.
AIDS’Lİ BİREYLER TEDAVİ ALMAZSA ÖLÜR
Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Şafak Göktaş ile HIV ve AIDS arasında farkı ve toplumun bu hastalıklar hakkında nasıl bilinçlenmesi gerektiğini konuştuk.
HIV ve AIDS nedir?
HIV ve AIDS toplumda karıştırılıyor. HIV, virüsün ismidir. Örneğin cinsel yolla, kan yoluyla ve emzirmeyle bulaşabilir. Asla sarılmakla, öpüşmekle, el sıkışmakla ya da aynı tabaktan yemek yemek gibi şeylerle bulaşmaz. HIV virüsünü kapan kişiyle HIV pozitif birey denir. Bu asla AIDS değildir. AIDS (Acquired Immune Deficiency Syndrome) Sonradan Kazanılmış Bağışıklık Sistemine Sebep Olan Sendromların hepsine deniyor. AIDS, hastalığın son evresidir. HIV pozitif bir kişi, enfeksiyonu kaptıktan sonra fark etmedi ya da tedavi almayı reddettiyse bu bireyin varacağı son evre AIDS olur. Her HIV pozitif kişi AIDS olmaz. Günümüzde hemen hemen hiçbir vaka AIDS’e dönmüyor. Çünkü erken teşhis koyarak çok ilerlemeden tedaviye başlıyoruz. 15 sene önce çok geç teşhis konulduğu için AIDS vakalarını daha çok görüyorduk. Artık çoğu hasta son evreye gelmeden erken teşhisle birlikte tedaviye başlıyor.
AIDS tedavi edilebilir mi?
Kür dediğimiz şey hastalığı tamamen yok etmek. Şuan öyle bir şey yapılamıyor. Ancak tedavi altında HIV virüsünün artışı ve çoğalmasını yani bağışıklık sistemi hücrelerine saldırmasını engelleyebiliyoruz. Kişi bu virüsü kaptıktan sonra tedavi almazsa son evre olan AIDS’e kadar gidecek. AIDS olduktan sonra da tedavi olmazsa 6 ila 10 sene içinde ölecek. Tedavi durumunda biz ilaçlarla bu çoğalmaların önüne geçiyoruz ve HIV virüsünü uyur pozisyonda bırakıyoruz. Bunun için de kişinin ilaçlarını her gün düzenli olarak kullanması gerekiyor.
‘TOPLUM BU BİREYLERE YAKLAŞMAMAYI TERCİH EDİYOR’
Hastalarda HIV belirtileri nasıl ortaya çıkıyor?
HIV pozitif bireylerde ilk belirtiler genelde iki ila dördüncü haftalar arasında çıkıyor. Genelde yüzde 85 ateş, kas ağrısı ve grip benzeri semptomlarla karşılaşıyoruz. Hasta bunu çok güzel ifade eder: Şüpheli temas yaşadım. Bu temas sonrasında iki ila üç hafta sonra grip oldum. Bu grip o kadar sertti ki kolay kolay geçmedi. En güzel betimleme budur. Birkaç hafta sonra ortaya çıkan geçmek bilmeyen grip belirtileri diyebiliriz. Döküntü ve baş ağrısı da bu şikâyetleri takip eder.
Tedavi sürecinde hastaları ne gibi zorluklar bekliyor?
15-20 sene öncesine kadar hastalar günde 9 ila 12 tane ilaç kullanması gerekiyordu. Artık hastaların günde bir veya iki tablet kullanması yetiyor. Önemli olan aynı saatlerde kullanılması. Tedavi süreci zor değil ancak bizim toplumumuzda stigmatizm dediğimiz damgalamak olayı var. Türk toplumu, HIV pozitif bireylere yaklaşmamayı tercih ediyor. HIV’li ya da AIDS’li diyerek el sıkmayarak onları afişe etmeye çalışıyor. Geçtiğimiz ay Londra’da iki hafta boyunca HIV hastanesinde çalıştım. Doktorlar HIV’li hastalarla sarmaş dolaş ve beraber birbirlerinin evlerinde yemeğe gidiyorlar. Yurtdışında insan değerli… Biz de sadece siyasette değil toplumun her kesiminde bir ötekileştirme mevcut.
CİNSEL İLİŞKİ VE KORUNMAYA DİKKAT
AIDS ve HIV ile mücadele etmek için bireysel olarak ne gibi önlemler almalıyız?
En önemlisi cinsel yolla çok kolay bir şekilde bulaştığı için korunmasız ilişkisinin olmaması. Onun haricinde kan yoluyla da bulaşmaktadır. Bu yüzden kadınların kuaförde manikür ve pedikür setlerini yanlarında götürmeleri önerilmektedir. Herkese kullanılan aletleri asla kendinizde kullandırtmayın. Örneğin Anadolu’da bazı berberler hala kan taşı kullanmaktadır. Bu şekilde bulaşan çok fazla Hepatit B olgusu mevcut. Kişisel aletlerin özel ya da tek kullanımlık olması gerekmektedir. Ayrıca hamilelikte kadınların HIV testi yaptırması gerekmektedir.
AIDS hastalığının artışı için halk nasıl bilinçlendirilmeli?
Türkiye’de resmi rakam ile gayri resmi rakam arasında çok büyük fark var. Gayri resmi ve bizim tahmin ettiğimiz rakam yaklaşık 80 bin civarında olduğudur. Sadece yüzde 25’ini biliyoruz. HIV pozitif olduğunu bilmeyen ama HIV pozitif olan ve korunmasız ilişki kurup bunu çevrelerine yayan bir grup var. Bu yüzden daha da artacağı düşünülüyor. Peki, nasıl dikkat etmeliyiz? Biz enfeksiyon hastalıkları doktorları olarak basın açıklamaları yayınlayarak üniversitelerde konuşmalar yapıyoruz. Dernekler 1 Aralık Dünya AIDS Günü’nde açıklamalar ve etkinlikler düzenliyorlar. Ancak toplum olarak bilinçlenmemiz biraz zaman alacak çünkü bu durum eğitim ile alakalıdır.