Yılman, “Hemen her gün memleketin bir köşesinde kamuoyuna yansıyan ya da yansıyamayan kadına fiziksel, psikolojik şiddeti mi? Ya da bir türlü durdurulamayan kadın cinayetlerini mi? Toplumda hâlâ kadının karşı cinsle eşit olduğu anlatılmaya çalışılan haykırışları, isyanları mı? Karar mekanizmasında sadece erkeğin egemen olduğu, sırf komşular alışverişte görsün diye kadına kıyıda köşede pozisyonlar açan başta ülke olmak üzere yönetim anlayışımızı mı? Anayasal temel hak ve özgürlüklerimizin bize lütfeder gibi sunulmasını mı?” düşüncesini dile getirdi.
Yılman yazısında şu ifadeleri kullandı:
“Bir yıl öncesinden ne fark olmuş da kadının iyiliği adına kutlama yapıyoruz? Kutlanacak ne var ki ortada çiçekler, güller uçuşturuyoruz havalarda? Kadının bedeni üzerinde hâkimiyeti olduğuna inanan zihniyetin, kültürün dipdiri ayakta duruşunu ve hatta son yıllarda iyice yükselişe geçmiş olmasını mı? Yoksa kadının toplumda birey olarak hak ettiği yeri alması adına verilen mücadelelerde bir arpa boyu bile yol alınamamış olması mı kutlanası olaylar?
Veya kadının bu mücadelesine omuz veren, güç katan; “İstanbul Sözleşmesi” gibi bir uluslararası mutabakatın çöpe atılmaya çalışılmasını mı? Neyi kutluyoruz pardon?”
Yorumlar kapalı.