“Hababam Sınıfı Tatilde”, “Gülen Gözler”, “Şaban Oğlu Şaban”, “Erkek Güzeli Sefil Bilo”, “Üvey Baba”, “Binbir Gece” başta olmak üzere onlarca projede rol alan 65 yaşındaki başarılı oyuncu, Bodrum’daki evinin kapılarını açtı.
Sevda Aktolga, rol aldığı son film, Çağan Irmak imzalı “Sevda Mecburi İstikamet”in senaryosunu ilk okuduğunda çok heyecanlandığını ve senaryoda adeta kendisini bulduğunu söyledi.
Projeden çok etkilediğini ifade eden oyuncu, “Çok heyecanlandım ve ‘İnşallah bu projede olurum.’ diye hep dua ettim. Gerçekten benim için de çok uzun bir ara olmuştu. Projede olunca da çok sevindim.” dedi.
“Kendimi Hollywood’da gibi hissettim”
Filmde oynadığı “Sevda Başaran” karakterinden bahseden Aktolga, Elif Ceren Balıkçı ile canlandırdığı karakterin hayatın gerçekleriyle yüz yüze gelmeyi başaran bir kadın olduğunu vurguladı.
Elif Ceren Balıkçı’nın “Sevda Başaran”ın gençliğini, kendisinin ise yaşlılığını canlandırdığını anlatan Aktolga, hayatında en mutlu olduğu film setini yaşadığını dile getirdi. Aktolga, “Hem çok eğlendim hem de çok mutlu oldum. Bu kadar mutlu olduğum bir seti hatırlamıyorum. İnsanların güzelliği ve davranışları bütün set olarak beni çok etkiledi. Yönetmenimiz, yapımcımız ve oyuncu arkadaşlarımız çok iyiydi. Kendimi başka bir boyutta hissettim. Biri prova olmak üzere üç kez sete gittim. Sete adeta sevgi yağmıştı. Sadece iki sahnede görünüyorum ama kendimi Hollywood’da gibi hissettim. Oyuncu Selçuk Yöntem başta olmak üzere yönetmen ve yapımcımız olağanüstü insanlar.” diye konuştu.
“Bu sektörde bir Fatma Girik ya da Türkan Şoray çıkar mı, bilemiyorum”
“Hababam Sınıfı Tatilde” filminde “Sevda”, “Gülen Gözler” filminde ise “Hikmet” rolüyle sinemaseverlerin hafızasında yer edinen Sevda Aktolga, Yeşilçam’da var olmanın farklı bir duygu olduğunu dile getirerek, şunları söyledi:
“Günümüzde çok fazla oyuncu var. Mesela bu sektörde bir Fatma Girik ya da Türkan Şoray çıkar mı, bilemiyorum çünkü çok farklı bir sürü oyuncu, çok farklı rollerde ‘star’ pozisyonuna geliyor ama aynı hızda kaybolup gidiyorlar. Bu galiba sektördeki hızdan kaynaklanıyor. Arkadan iyi eğitimli genç oyuncular geliyor. Onun için şimdi daha zor.”
Sevda Aktolga, sanat yaşamına ilişkin, “Tiyatroyu saymazsak sektörde 40 yılı doldurdum. Sinema sektörüne Ali Poyrazoğlu’yla başladım. Kendisi benim yönetmenimdi ve aynı zamanda da oyuncu arkadaşımdı. Onun tiyatrosunda oyunculuk yapıyordum. Ondan önce ilkokulu bitirdiğim yıl radyo çocuk saatiyle başladım. Bana ilk filmi yaptıran Fikret Hakan oldu. Ondan sonra sinemayı ve oyunculuğu çok sevdim.” dedi.
Sanat yaşamı boyunca şöhreti ve parayı çok önemsemediğini ifade eden Aktolga, hep “yeter ki oynayayım” düşüncesinde olduğunu, bu düşüncesinin de hala devam ettiğini ve hep çok güzel insanlarla çalıştığını kaydetti.
Hababam Sınıfı filminde Kemal Sunal’la olan bir anısını da paylaşan Aktolga, “Filmde bizi ıslatıyorlar ve biz onları dövmeye çalışıyorduk. Onlar da bize vurmaya çalışıyordu, Kemal Sunal bana bir tokat atmıştı ve adeta beynim dönmüştü. O filmin en güzel sahnelerinden biriydi. Çok da gerçekçi olmuştu. Kemal Sunal benim gerçekten hem oyuncu hem de insan olarak çok sevdiğim bir kişiydi. ‘Nehir’ filminde de sal devrildiği için boğuluyordum. Set arkadaşlarım kurtarmıştı, o anları hiç unutamıyorum. O anlar benim dönüm noktalarım oldu.” ifadesini kullandı.
Aktolga, diş hekimi olduğunu, mesleğini yıllar önce sadece yedi yıl kadar yaptığını, sonra da muayenehanesini kapattığını, sağlıkla ticareti bağdaştıramadığı için mesleğini yapmadığını, hayatını oyunculuk yaparak sürdürdüğünü anlattı.
“Sinemada kamera arkasında ve önünde çalıştım”
Hayatında sinemanın çok önemli bir yere sahip olduğunu ve dünyaya bir daha gelse yine oyuncu olacağını vurgulayan Aktolga, şunları kaydetti:
“Çocuklarımı sinemayla büyüttüm, hayatımı sinemayla kazandım. Sinemada kamera arkasında ve kamera önünde çalıştım. Çok yoğun tempoda ve çok ağır çalıştım. İnsanlara, hayvanlara ve doğaya aşırı hassasiyetim var. Herhangi bir acıyı fazlaca dert ediyorum. Bu beni çok yıpratıyor. Bir kez felç, bir kez kalp krizi geçirdim, üstüne de KOAH (kronik obstrüktif akciğer hastalığı) hastası oldum. İstanbul’un enerjisi beni çok yordu, onun için Bodrum’a yerleştim. Şu an yaşadığım alan ‘altın nefes’ dedikleri alan. İnanılmaz bir oksijeni var ve çok seviyorum. Beni bu yaşattı diye düşünüyorum. İstanbul’da kalsaydım bunu başaramazdım. Burayı çok seviyorum bundan sonra da burada yaşamak istiyorum. İhtiyaç duyarlarsa ben projelerde olmak isterim. Yaşadığım hayattan ve her şeyden çok mutluyum.”
Yorumlar kapalı.