Usta sanatçı Münir Özkul‘un kızı Güner Özkul, babasının tiyatrocu tarafından ziyade rol aldığı sinema filmleriyle hatırlandığını belirterek, “İzleyicinin birçoğu babamı sinemadaki 7-8 filmiyle biliyor. O, 7-8 film ki 7-8 bin film etkisinde bir döneme damgasını vuran filmler. O filmlerden önce babam tiyatroda bir devmiş. Kimse artık bilmiyor.” dedi.
Babasının sevgi dolu, anlayışlı ve toleranslı olduğunu ifade eden Özkul, “Bütün o aile filmlerinin hazırlık ve çekim aşamalarında beni de paket gibi yanında taşıdı. 1975’ten beri tüm o filmlerin setinde bulundum ki, bu bence inanılmaz bir eğitim oldu.” açıklamasını yaptı.
Güner Özkul, film sektöründeki varlığını babası ve annesinden (Suna Selen) aldığı iş ahlakıyla sürdürdüğünü ifade ederek, şunları kaydetti:
“Film setlerinde babamın bir gün olsun önüne yemek getirildiğini hatırlamıyorum. Her zaman için sıraya girmiştir, yemeğini almıştır. Babam eşyasını kendi taşımıştır. Biz bugün bir dizi veya filmde rol aldığımız zaman kostüm görevlisi bizi arıyor bedenimizi ve ayak numaramızı soruyor. Tabii ki yanımızda yedek bir şeyler götürüyoruz ama o arkadaşlar istenen rol için bize kıyafetleri ayarlıyorlar. Halbuki annem, babam her şeylerini kendileri ayarlardı. Bugün annem hala çalışıyor, salonunda beş tane eşek dolusu kıyafeti var. Madam kıyafetinden hasta kadına, köylüden İstanbul hanımefendisine her türlü kıyafet. O dönemde oyuncular senaryo üzerinde yönetmenle birlikte uzun süre çalıştıkları için karakter hakkında çok daha bilgi sahibi olurlardı. O doğrultuda kendi hazırlıklarını yaparlardı ki, bence bu çok önemli bir şeydi.”
“BABAM PARAYI HİÇ DÜŞÜNMEYEN BİR İNSANDI”
Hem Münir Özkul’un hem de Suna Selen’in dakik insanlar olduğuna dikkati çeken Güner Özkul, babasının kendisiyle geçirdiği vaktin ablası ve ağabeyine göre daha çok olduğunu söyledi.
Münir Özkul’un “Hababam Sınıfı” filmindeki rolü teklif edildiğinde “15 yıldan sonra ilk defa başrole benzer bir rol geldi” diyerek, kendisine haber verdiğini aktaran Güner Özkul, şu bilgileri verdi:
“‘Rıfat Ilgaz’ın ‘Hababam Sınıfı’ diye bir oyunu var, oradaki öğretmen rolünü verdiler’ dedi. ‘Kaç lira alacaksın baba?’ dedim. ‘Bilmem, sormayı unuttum’ diye karşılık verdi. Para hiç umurunda değildi. O kadar heyecanlanmış ve mutlu olmuş ki. Babam parayı hiç düşünmeyen bir insandı. 1992’de mankenlik yaptığım yıllarda bir arkadaşımdan aldığım borçla Cihangir’de bir bahçe katı aldım. Bu benim için önemli bir şeydi. ‘Baba, ben ev aldım’ diyerek yanına gittim. ‘Ne gerek vardı kızım?’ dedi. Böyle bir anlayışı vardı. İzleyicilerin birçoğu babamı sinemadaki 7-8 filmiyle biliyor. O, 7-8 film, 7-8 bin film etkisinde bir döneme damgasını vuran yapımlar. O filmlerden önce babam tiyatroda bir devmiş. Kimse artık bilmiyor. Çünkü tiyatro üretildiği anda tüketilen bir şey olduğu için belki ufak tefek fotoğraf ya da birkaç parça kaset bulunabilir ama hani bunun dışında bunu değerlendirebilecek ve hakkını verebilecek bir seyirci yok. Çünkü babamı en son sahnede seyreden kesim artık 60 yaşın üstünde. Dolayısıyla gençler onu filmleriyle ancak bilebiliyorlar.”
“EN BÜYÜK EMEĞİ, EN BÜYÜK BAKIMI, EŞİ UMMAN HANIM SAĞLADI”
Güner Özkul, babasının canlandırdığı roller arasında “Kel Mahmut” karakterini çok sevdiğini belirterek, aile babası, marangoz, sütçü, “Yaşar Usta” gibi rollerinin de çok sevildiğini dile getirdi.
Münir Özkul’un kılık kıyafetine önem veren birisi olduğun işaret eden Özkul, “Koleksiyoncu bir insandı. Resmi çok severdi. Özellikle empresyonist ressamları, Fransız ressamların etkisinde kalmış Türk ressamları çok severdi. Mimaride Art Nouveau dönemini çok severdi. Sürekli beraber yürüyüşlere çıkardık. ‘Şu kapının kulpuna bak, şuradaki ferforjeye bak’ diye anlata anlata gezdirirdi beni. Her gün çocuğunu gezdiren insanlar nasıl parka götürüyorsa biz de babamla burada dolanırdık. Bu anlamda çok farklı bir çocukluğum oldu.” diye konuştu.
Özkul, dönemin Film-San Vakfı Başkanı Ümit Utku’nun çabalarıyla babasının emekli olduğunu dile getirerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Babam para işlerinden anlamadığı için aynı zamanda muhasebecilerin de kazığını çok yemişti. Sonradan Film-San Vakfı’ndan emekli oldu. Emeklilik bugün aslında gündemde olan bir konu. Emeklilikle bir kere bir yükümlülükten kurtuluyorsunuz, ödemeleriniz azalıyor. Bir yandan da az da olsa bir geliriniz oluyor. Babam emekli olduktan sonra hayatında çok şey değişti. Babam emekli olduğunun farkında bile değildi ama o zamanki eşi Umman Hanım, babam için işlerin kolaylaştığını fark eden ve idare eden kişiydi. Dolayısıyla ben şunun da altını çizmeyi çok isterim. Herkes bana ulaşabildiği ve babamla ilgili bir takım şeyleri benden öğrendikleri için ‘Babanıza siz çok iyi baktınız, çok emek harcadınız’ diyorlar. Tabii ki elimizden geleni yaptık ama en büyük emeği, en büyük bakımı, eşi Umman Hanım sağladı. Babam öldüğünde aşağı yukarı 40 senedir beraberlerdi. Dolayısıyla hani kırk sene gözü gibi baktı babama. Yemedi yedirdi, içmedi içirdi. Bütün kişisel kredilerini babam için kullandı. Onun hakkını ödemek çok zor. İnanılmaz özverili bir insandı. Çocukları olarak biz babamın kendisini bu kadar seven bir insanla karşılaşabileceğini düşünemezdik.”
Güner Özkul, ayrıca duayen sanatçı annesi Suna Selen’le birlikte “Yıldızların Gölgesinde Ağlamak” oyunuyla tiyatro sahnesine çıkmaya devam ediyor.