Eski hakimden Türkiye için ‘şeriat’ uyarısı: “Sokakta mini etekli kadın avına çıkacaklar”

Anayasa’da yer alan ‘laik devlet’ vurgusuna rağmen birçok yargı kararında şer’i hükümlere atıf yapılıyor. Hukukçular mahkeme kararlarının yeni bir hukuk sisteminin işaret fişeği olabileceğine dikkat çekiyor.

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Taliban’ın Afganistan’da yönetimi ele geçirmesinin ardından tüm dünyada tekrar tartışılır hale gelen laiklik ülkede pek çok alanda ihlal ediliyor.

Anayasa’da yer alan ‘laik devlet’ vurgusuna rağmen ülkede birçok kararda şeri hükümlere atıf yapılıyor. Kimi zaman finans kuruluşlarına ilişkin alınan kararlarda, kimi zaman da mahkemelerin verdiği kararlarda ayetlere atıf yapılıyor.

Dini referanslara dayanan ve laiklik ilkesiyle bağdaşmayan bu uygulamalara son olarak Adalet Bakanlığı’nın Anayasa Mahkemesi’ne Boğaziçi davasından tutuklu gençlerle ilgili yaptığı savunmada rastlandı.

BirGün’den Anıl Ataş’ın haberine göre, ilk olarak Fransız mizah dergisi Charlie Hebdo’nun 12 çizerinin katledilmesi nedeniyle hazırladığı özel sayının kapağını dayanışma için Cumhuriyet gazetesindeki köşelerinde yayınlayan Ceyda Karan ile Hikmet Çetinkaya’yı 2’şer yıl hapis cezasına çarptıran mahkeme, kararın gerekçesinde dini referanslara yer verdi. Gerekçeli kararda “İslam dininin peygamberi Hz. Muhammed’in temsili olarak yer aldığı Charlie Hebdo dergisinin kapak sayfasının sansürsüz olarak yayınlanmasıdır” ifadeleri kullanıldı.

14 Aralık 2019’da ise Resmi Gazete’de Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu’nun faizsiz finans sektörüne ilişkin kurul kararı yayımlandı. Kararın giriş kısmında “Muhasebe, İslam dininin Farz-ı Kifaye olarak gerekli kıldığı mesleklerden biridir. Adil olma kavramı, Kuran-ı Kerim’de birçok ayette geçmektedir. İslami bakış açısıyla denetçilerin uyacağı kurallar ise esas olarak İslam inancının ve fıkhın ilke ve kurallarına dayanır” İfadeleri yer aldı. Kararla birlikte şeriat hükümleri ilk kez Resmi Gazete’de yayımlanmış oldu.

Anadolu 64’üncü Asliye Ceza Mahkemesi, 29 Temmuz 2020’de İstanbul Üsküdar’daki Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Kilisesi’nin haçını söküp kıran Mazlum Serin ile ilgili dikkat çeken bir karara imza attı. Mahkeme, Serin’e 1 yıl 4 ay hapis cezası verirken gerekçeli kararında En’am Suresi’nin 108’inci ayetini kaynak gösterdi.

Avukat Cenk Yiğiter ise geçtiğimiz günlerde bir ağır ceza mahkemesi kararında ‘haşa’ ifadesinin kullanıldığını ifade etti. Yiğiter sosyal medya hesabında şunları yazdı: “Mahkeme heyeti, kendilerine ait olmayan bir ifadenin önüne ‘haşa’ ifadesi koyarak bu ifadeye dinen katılmalarının katiyen mümkün olmadığını söyleme gereği görmüş. Laiklik…”

Önceki gün de Boğaziçi Üniversitesi’ndeki sergide Kabe görseline saygısızlık edildiği iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında yapılan tutuklamalarla ilgili Adalet Bakanlığı’nın AYM’ye cevabında İslam dinine referanslar verilerek haram, günah gibi karamlar kullanıldı. Cevapta tutuklama kararının hukuka uygun olduğu öne sürülürken buna gerekçe olarak eşcinselliğin İslam dinine göre haram kabul edilmesi gösterildi.

DEVLET BİR İNANCA YAKIN OLAMAZ

Bütün bu şer’i hükümlere göre yapılan uygulamalarla ilgili BirGün’e konuşan eski Hakim Mustafa Karadağ Anayasa’sında laiklik ilkesi yazılı olan bir devletin hiçbir organının dini herhangi bir inanca dayanarak tasarrufta bulunamayacağının altını çizdi.

Karadağ, özellikle son 10 yılda örnekleri çeşitlenen dini referansları kararların ve beyanların iktidarın bilinçli olarak yarattığı bir süreç olduğunu belirtti. Sürecin belirtilerinin sadece Adalet Bakanlığı’nın bir beyanında yer alan “haram” ve “günah” görüşünde bulunmasından ibaret olmadığını aktaran Karadağ, “Bu bir rejim değişikliği istenildiğinin ifadesidir. Bunu ‘Demokrasi bir tramvaydır, gittiğimiz yere kadar gider, orada ineriz’ sözünden başlayıp, camilerde siyaset yapılmasına, imamlarının siyasal konularda fetva vermesine, ‘Taliban’la benzer düşüncelerde ve inançlardayız’ açıklamasına kadar birlikte değerlendirmek zorundayız. Bunların neticesinde özellikle son on yılda mahkemelerdeki duruşmaları besmele ile açan hâkimler gördük. Bunu aynı zamanda avukatların duruşmalarda başörtüsünün serbest bırakılmasıyla adım adım hâkimlerin ve savcıların kapanmasıyla gördük. Bunları hepsini birlikte değerlendirdiğimizde görüyoruz ki laikliğin ve demokrasinin tasfiyesi söz konusu” ifadelerini kullandı.

ÜLKE İÇİN ÇOK TEHLİKELİ YAKLAŞIM

“Yargı, ‘Memleketin yüzde doksan beşi Müslümandır, bu nedenle bu davranış caiz değildir’ diyemez” ifadelerini kullanan Karadağ, yargının ve mahkemelerin tüm inançlara karşı bağımsız olması gerektiğini belirtti. Laik ülkenin mahkemelerinin de laik olduğunu vurgulayan Karadağ, “Mahkemeler Anayasaya aykırılık ve sözleşmelere aykırılık gözetir ve hak ve özgürlükleri referans alır. Bu olayı ele alırken de bu bir yargılama faaliyeti değil Adalet Bakanlığı’nın bir görüşüdür diyemeyiz. Çünkü talepler ve görüşler yargılamanın bir parçasıdır. ve bu aynı zamanda mahkemeye bir baskıdır. Müslümanlık ve inanç temelli bir baskı. Bir yönelimi dini referanslarla değerlendiremeyiz. Adalet Bakanlığı’nın yaptığı iş lafı güzaftır, laiklik dışı bir davranıştır ve çok tehlikelidir” dedi.

AKP hükümetinin halkı eğitimsiz bırakarak ve yoksullaştırarak iktidara bağımlı hale gelen halkın inançla ilgili duygularını istismar ettiğini söyleyen Karadağ, sözlerini şu sözlerle noktaladı: “İnsanların din ile ilgili duygularının istismar edilmesi yarın bir gün yoldan geçen birinin kadınların eteklerine ve şortlarına karışmasını doğuracak. Bir gün toplu müdahalelerde bulunulacak, belki insanlar İran’ın devrim muhafızları gibi sokakta mini etekli kadın arayacak, sokakta bira içen insan arayacaklar ava çıkacaklar. Tüm bunlara güç veriyor bu olanlar. O yüzden çok tehlikeli. Biz bu noktaya içkinin saat ona kadar satılmasından, ama bir şey olmaz diye diye geldik. Bundan sonra da ivme kazanacak.”

DİNİ REFERANSLARA ATIF YAPILAMAZ

YARSAV Genel Sekreteri Leyla Köksal da konu ile ilgili şu açıklamalarda bulundu: “Biz şu an Türkiye Cumhuriyeti yargıç ve savcıları olarak görev yapıyoruz. Laik demokratik Türkiye Cumhuriyeti yasaları ve taraf olduğumuz uluslararası sözleşmeler bu bağlamda da evrensel hukuk ilkeleri ile bağlıyız. İslam Şeriat kuralları uygulanan hukuk sistemlerinde dini literatüre atıf yapılabilir. Homofobik bir dil kullanılması, LGBTİ’yi haram kavramıyla temellendirmek her yönüyle sorunlu olup hukuki bir gerekçe ve savunma olamaz. Dini referansların kullanılması yürürlükteki hukuk sistemi ve yasaları yok saymaktır. Adalet Bakanlığı’nın savunması ve kamuoyuna yansıyan benzer kararlar yeni bir hukuk sisteminin işaret fişekleri olabilir.”

ATATÜRK’ÜN SANSÜRLENMESİNE TEPKİ YAĞDI

Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed ile önceki gün Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda görüşen Erdoğan ortak bir basın toplantısı düzenledi. Toplantıda Abiy Ahmed’in Atatürk için söylediği övgü sözleri sansürlendi. Etiyopya Başbakanı’nın, “Büyük reformist ve karizmatik lider Mustafa Kemal Atatürk” sözü, ‘Erdoğan’ın karizmatik liderliğine’ şeklinde tercüme edildi ve Atatürk’ten söz edilmedi. Ayrıca toplantının Cumhurbaşkanlığı sitesindeki deşifresinde de Atatürk’le ilgili sözler yer almadı. CHP İzmir Milletvekili Tuncay Özkan duruma Twitter üzerinden tepki gösterdi. Özkan “Terör örgütü Taliban’ı övmek serbest, Atatürk’ü övmek yasak. Erdoğan ile basın toplantısı yapan Etiyopya Başbakanı Abiy Ahmed, Atatürk’ü övdü. Saray’ın çevirmeni o sözleri sansürledi” ifadelerini kullandı. Ayrıca sosyal medyada birçok kullanıcı da bu duruma tepki gösterdi ve Atatürk’le ilgili sözlerin neden sansürlendiğini sordu.

Eski hakimden Türkiye için ‘şeriat’ uyarısı: “Sokakta mini etekli kadın avına çıkacaklar”

Yorumlar kapalı.