Ertuğrul Özkök’ten çarpıcı açıklamalar: Kovulmadım, ayrıldım

Ertuğrul Özkök_ Türkiye daha ne yapabilir, ordusunu İsrail'e mi sokacak_

Hürriyet gazetesi ile yollarını 32 yıl sonra ayıran Ertuğrul Özkök, Demirören ailesi tarafından kovulduğu iddiasının gerçek olmadığını söyledi. Demirören ailesiyle ilişkisinin hep iyi olduğunu söyleyen Özkök, “Emin Çölaşan’ın işine son veren insanım ben. O yüzden benim işime son verildiğinde isyan edecek bir insan değilim” diye konuştu.

Haber Global’de Candaş Tolga Işık’ın sorularını yanıtlayan Ertuğrul Özkök şu mesajları verdi:

BENİM MAHALLEM DEĞİL

Ben hiçbir mahalleye yakın değilim. Benim iç mahallem var. İlki İzmir Kahramanlar Mahallesi, ikincisi Ankara’da Güliz Sokak. Bir ucunda Süleyman Demirel vardı. Az ötede İçişleri Bakanı vardı. “Komünistlerin nefeslerini takip ediyoruz” derdi. Biz de onun kızlarıyla arkadaşlık ederdik. Bab-ı Ali benim mahallem değil. Kendimi hiçbir zaman oraya hissetmedim.

HESAP SORMA DÖNEMİMİ KAPATTIM

Bu ülkede Yarbay Ali Tatar öldürüldü. Mermiye kafa attı, diye haber yaptılar. Bir arkadaşım Ahmet Kaya şiirleriyle neden sevişiriz? yazmış, Mezarına saldırmışlar. Böyle bir vandalizmin yaşandığı dönem. Bu sorular her defasında sorulduğunda o nefreti yeniden üretiyoruz. Ben özür dileyince ha babam dayak yiyorum. Bu ülkede 5 yıl hapis yattı insanlar boş yere. Ben artık hesap sorma dönemini kapattım.

DÜNYA KADAR ŞEY YAPTIM

Bana hatalarımı tahripkarlık yaptırmadı. Yaptığım iyi şeylere sebep oldu. Türk basını ben geldiğimde siyasi yazarlıktan başka bir şey yoktu. Ben hayatın her alanına açtım Türk medyasını. Dünya kadar şey yaptım. Lonca kadrosuyla yapılan bir şeydi. Benim iyi tarafımdı tahripkar olma tarafım. Ben Bab-ı Ali’nin hiçbir zaman bir parçası olmadım.

GÜLTEN KAYA’NIN PAYLAŞIMI

Gülten Kaya’nın paylaştığı görüntüye üzülmedim. Çünkü üzerime düşeni yaptığıma inanıyorum. Vicdanım rahat. Ahmet Kaya’yı seviyorum. Kendi köşemde onunla ilgili yazdığım tek bir şey yok. Bugün halay kıyafetimle geldim, onu da eleştirdiler. Bir kısmı PKK’lılar vurdular, bir kısmı da Milliyetçi kesim vurdu. Ulusalcı kesim ‘sen zaten yetmez ama evetçisin’ diye vurdu beni. Ben hayır oyu verdim referandumda. Dindar kesim benimle hiçbir zaman uzlaşamıyor. Ama bu ayrılıktan sonra beni sevindiren şeyler de oldu.

KOVULMADIM AYRILDIM

Kovulma lafı ne kadar kötü bir şey. Ben Hürriyet’ten ayrıldım. Ayrılmak karşılıklı bir eylemdir. Şimdi ama kovuldu denilecek bir ilişkim olmadı. Demirören ailesiyle hep iyi geçti ilişkimiz. emin Çölaşan’ın işine son veren insanım ben. O yüzden benim işime son verildiğinde isyan edecek bir insan değilim ben.

DANS ÖZÜRLÜYÜM

Epeydir Diyarbakır’a gitmiyordum. Bu hükümet güzel yatırımlar yapmışlar. HDP’li belediyeler de iyi yatırımlar yapmışlar. Orayı görünce şu duyguya kapıldım, burası Türkiye. Burası Türkiye’den ayrılmaz. Ben halay çektim de nerede çektim halayı, Kandil’de mi çektim. Kardeş Türküler harika şarkılar çalarken en sonda da beni getirdiler sahneye. Tama oynadım. Herkes oynadı ama benim üzerime kaldı. Ben dansı çok severim ama dans özürlüyüm. İki tane fotoğrafım var. Birisi küçücük bir çocukken ağabeyler fotoğrafımızı çekmişlerdi. İkincisi de Basın Yüksek Okulu’nda bir arkadaşımla fotoğrafımı ekip beni dans kralı ilan ettiler. 150 kişi dans ediyordu, herkes ayaktaydı. Herkes çok neşeli bir şekilde halay ediyorlardı. Halay çekmek tehlikeli bir şey. Zeybek oyna, zeybek oynarsan dövmezler. Halayda dayanışma var ya. Ben Erzurum barı da oynadım. Neyyire Özkan da fotoğrafımı çekti poster yaptı. Neyyire, Türk medyasının en önemli isimlerinden bir tanesidir. Birçok insan hayırlı olsun dedi.

AYDIN BEY’LE YAZIN BULUŞUYORDUM

Ben işimi kaybettim. Benim Aydın Doğan’la toplantı yaptığımı yazdılar. Hiç böyle bir şey yok. Ancak ben Aydın Bey’le yazın buluşuyordum. Benim dostluklarım devam ediyor. Aydın Bey’le de dostluğumuz devam edecek. Benim Erol Simavi Bey ve Belma Hanım ile de dostluklarım devam etti. Benim arkadaşlıklarım devam ediyor. Asıl ayrıldıktan sonra dostluklarım devam ediyor. Benim AK Partili bir şahsiyet dostumdu. Gece arardı beni kutlardı. Bir gün Bakan oldu, aradım telefonumu açmadı. O yüzden Aydın doğan ile dostluğum devam ediyor. biz dostluklarımızı devam ettiremezsek bu, iyi bir insani vasıf değildir bu.

KIŞLARI GÖRMEM, YAZLARI GÖRÜRÜM

12 Eylül’de idamla aranan arkadaşlarım vardı. Onlarla dostluklarımı sürdürdüm. Bana Aydın Doğan’la ilişkisi devam ettiği için böyle oldu denildiğinde çok üzülüyorum. Kitabını yazdım ben Aydın Doğan’ın. Aydın Bey’in medyaya dönüp dönmeyeceğini ona sorun. Buna ben cevap veremem. Ben kışları görmem onu. Yazın görüşürüz. Ancak dönecekse neden sattı gazeteyi. Daha aradan iki yıl geçti. Hiçbirimiz dönsek bile döndüğümüz yerde değiliz bambaşka bir medya var. Bu konu açıldığında dönmeyin derim. Böyle bir düşüncesi olduğunu düşünmüyorum. Ayrıca benim sorunum değil. Ben kim olursa olsun tekrar çalışırım. Hürriyet’ten ayrılırken veda yazısı yazmadım. 35 yıldır çalıştığım bir kurum bu. Bugüne gelmesinde benim çok payım oldu. Oradaki insanlarla aynı gazete etrafında buluştuk. Kopmadım ki ben oradan. Veda yazılarını klasik buluyorum. Bir de ‘başka bir mecrada buluşmak üzere’ denir. Medyalar değişiyor. Ayrılanlar çok başarılı işler yaptılar. Tek başına çok güzel işler yaptılar. Benim hayatla ilgili şöyle bir esprim oldu. Ben hiçbir zaman bir kitle yazarı olmadım.

YAZIİŞLERİ’NE AYAĞIMI BASMADIM

Prensip olarak genel yayın yönetmenliğinden ayrıldığım zamandan beri yazı işlerine ayağımı basmadım, ikincisi de Hürriyet ile ilgili hiç konuşmadım. Gidenler kendisinden sonra gelenlerin başarılı olmalarını hazmetmezler. Ne desem olmaz. O yüzden fikir belirtmedim ama Hürriyet’i benden önce de benden sonra da hep başarılı buldum. Türkiye’de iki tane meslek var. Bunu herkes o mesleği yapanlardan daha iyi yapar. Birisi teknik direktörlük birisi de gazete genel yayın yönetmenliği. Ahmet Hakan bu işleri yürütebilecek zeki bir insan. Ahmet’i tanıyorum. Bir gazeteyi iyi bir şekilde yönetebilecek bir insan.

İKTİDARI DESTEKLEMEK ŞEREFLİ İŞTİR

Asıl önemli olan yandaşlık kavramı diye bir şey çıktı. Bir gazetecinin muhalif olması gibi bir zorunluluğu yok. Bir gazetecinin iktidarı desteklemesi şerefli bir iştir. Aynı şekilde muhalefeti de desteklemesi de gerekir. AK Parti’ye oy veren tabii ki yandaş gidiyor oy veriyor ona destekliyor ama CHP için de aynı şey geçerli. Bir profesyonelim, iktidar yanlısı bir gazete verseler ben bu gazeteyi yönetirim. İktidara katkısı da daha iyi olur. Ne köşe yazarlığının ne gazeteciliğin eskisi kadar değiştirme gücü kalmadı. Propaganda kağıdı olmakla iktidarı destekleyen bir gazete olmak arasında çok büyük bir fark var. Yandaş bir medyanın yanında dengeli bir muhalif medya yok. 2023’ten sonra inşallah yeniden dengeli bir yapı oluşur. Eğer ki bu oluşursa muhalefet de hükümet de bu işten daha çok yararlanacak. İyi bir adalet bugünün adaleti yarının adaleti için de yararlıdır. Ben Özal’ı da destekledim.

 

KÜTAHYALI İLE ARKADAŞLIK EDİYORUM

Ben Rasim Ozan Kütahyalı ile arkadaşlık ediyorum. Birçok konuda ortak düşüncemiz var. Çünkü o da değişmiş ben de değiştim. Önce birbirimizle barışalım diyorum. Kemal Bey’in politikalarını doğru buluyorum. Samuray kılıçlı bir katil tarafından öldürülen Başak Cengiz’in ailesinden taziye diledi. Sonra da Cumhurbaşkanı Erdoğan’da taziyeye gitti.  Şehit ailesine gitti Kemal Kılıçdaroğlu gitti yakasına yapıştı. Bunları neden yapıyorsun? Git başka bir yerde sor. Biz bunları görmememiz lazım. Siyasetçileri provoke eden insan tipleri ortaya çıktı birden.

 

BU YÖNTEM ERDOĞAN’A ZARAR VERDİ

12 Eylül’de Bülent Ecevit ile Arayış dergisinde kendi ismimle çalışıyordum. Beni atmadılar. Emel Doğramacı ve Gülay Coşkun iki tane profesör beni kahramanca korudu. İşimden olmadım. Böyle bir noktaya gelmediğimiz zaman 2023’e girmeyeceğiz biz. Cumhuriyete layık olmak istiyorsak öncelikle adaleti savunmalıyız. Hakikaten güçlendirilmiş bir parlamenter sistemine girmek daha iyi olacaktır. Partili cumhurbaşkanı işi kötü odu. Hem iktidar için hem de devlet için. Bu yöntem Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da zarar verdi. Diyelim ki Erdoğan kaybetti. Fakat parlamentoda birinci parti AK Parti oldu. Zor bir durumla karşılaşacağız. Bu çok kötü bir durum olacak. O zaman şunu görmüş olacağız. Birinci parti oluyorsun ama cumhurbaşkanı olamıyorsun. Bizim bir anayasaya ihtiyacımız var. Tarihte ilk kez bu şansımız olacak.

KÜRTLERİN OYUNU ALMAYAN SEÇİLEMEZ

Şu anda Kürtlerin oyunu almayan kimse başkan seçilemeyecek bu ülkede. Bundan memnunum. Çünkü bir kere uzlaşmayı öğrenmemiz lazım. Bir kere büyük bir ihtimalle en büyük partimizin oyu yüzde 30-35 olacak ikinci parti yüzde 25-30 olacak diğeri yüzde 15 olacak. Herkes uzlaşmak zorunda kalacak. Kimse ‘ben padişahım’ diyemeyecek.

 

AYDIN DOĞAN’LA GZETE KURALIM DİYE KONUŞMUYORUZ

Aydın Doğan ile buluşmalarımızda şöyle bir sorun var. O yüksek sesle konuşmuyor. Benim de kulaklıkla Rock’n Roll dinlemekten işitme kaybım var. Genellikle onunla birlikte olduğum zaman sabah kahvaltıda ne var ne yok diye konuşuyoruz. Akşamları da gırgır geçiyoruz. Başka bir şey değil. Ama hiçbir gün oturup gazete kuralım diye konuşmadık. Hürriyet’ten en çok Uğur Meleke ile konuşurdum.

 

Exit mobile version