Gazeteci Fehmi Koru, “Taha Kıvanç” adıyla kaleme aldığı kulis yazısında, Ankara’da yaptığı temaslar sırasında, Abdulkadir Selvi’nin iddiasının aksine Erdoğan’ın aday olmayacağını, yerine Binali Yıldırım’ın isminin konuşulduğunu yazdı.
Fehmi Koru’nun bugünkü yazısı şöyle oldu:
Bugünkü yazıyı “Ankara’dayım, aktaracaklarım var” diyen Taha Kıvanç’a emanet ettim. Aşağıda onun izlenimlerini okuyacaksınız…
Ankara’dan İstanbul’a taşınmam sonrası başkentteki gelişmeleri onun gözünden izlemeye devam ettiğim siyasi gözlemci bir dostum var. İlk karşılaşmamızda kokladığım kasvetli havayı aktardığımda bana hak verdi. Ağzından çıkan ilk cümle “Herkeste bir arayış var” oldu. ne arayışı? İş aramaya mı başladı birileri? “Hayır, hararetle aday aranıyor” dedi dostum.
Abdülkadir Selvi’nin yansıttığının aksine, yapılacak ilk cumhurbaşkanlığı seçiminde Tayyip Erdoğan’ın aday olmama ihtimali giderek ağırlık kazanmış. AK Parti’nin öndegelen isimleri bir araya geldiklerinde “O olmayacaksa kim?” sorusuna cevap aramaktaymış. Dahası, AK Parti’de rotaya uyum konusunda herkesin ağzına baktığı kişilerin tavırları onların da farklı aday konusunu ciddiye aldıklarını düşündürüyormuş…
Bana bunları anlatan dostum grup halinde yapılan gayrı resmi müzakerelerde konuşulanları aktarırken isimler vererek kimin ne söylediğini de tespitlerine ekledi. “Oğuzhan Asiltürk de gündemde” dedi dostum. Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüştüklerini, Kıbrıs çıkartmasında yanı başında yer aldığını biliyordum, ama yine de biraz tuhaf oldum. Yoksa, cumhurbaşkanı adayı o mu olacak?
Güldü ve başıyla olumsuz işareti yaptı. “Cumhur İttifakı içerisinde aday belirleme konusunda ismi en çok geçen kişi o” dedi dostum. Galiba 2018 sürecinde Temel Karamollaoğlu’nun Millet İttifakı içerisinde üstendiği başkan adayı belirleme çalışmasının benzeri, Cumhur İttifakı içerisinde şimdi ondan bekleniyormuş… Bunu konuştuğumuz günkü Hürriyet gazetesini açıp bana şu haberi okuttu:
“Merkel’in koltuğu için TV’de kapıştılar – 26 Eylül seçimlerinde emekliliğe hazırlanan Başbakan Merkel’in yerine aday olan üç partinin adayı televizyonda ilk tartışma programına çıktı. Moderatörlüğü Pınar Atalay ile deneyimli gazeteci Peter Klöppel yaptı.” Almanya’da bir koltuk için ortaya hemen üç aday çıkıvermiş… Benim zihnim derhal 1989’a, Turgut Özal’ın kendisi cumhurbaşkanı adayı olunca partisini ve hükümeti emanet edeceği kişiyi belirleme sürecine gitti.
Muhalif basının “Büyük Türk Büyükleri” adını takmakta gecikmediği 18 kişilik bir liste açıklamıştı Özal. ANAP başkanlığı ve başbakanlığa uygun görülen en az 18 kişi vardı ANAP’ta. Şimdilerde partiler cumhurbaşkanlığına aday gösterecek isim bulmakta zorlanıyor. O dönemi birlikte gelişmeleri gözleyerek ve sonunda 18 isim arasında anılmamış Yıldırım Akbulut’un başbakan olarak ilan edilmesine herkesle birlikte şaşırarak geçirmiştik dostumla.
“İş o noktaya gelir ve olağan aday yerine yeni bir isim çıkarma ihtiyacı gerçekten belirirse, bir de bakmışız, Binali Yıldırım cumhurbaşkanı adayı oluvermiş…”Dostumun beklentisi bu yolda. En kritik görevler için hep onun ismi hatırlandı çünkü. Sürekli bakanlık yaptı. Başbakan arandığında görev ona düştü. TBMM başkanlığına seçtirildi. Kritik İstanbul büyükşehir belediye başkanlığı seçiminin ancak onunla kazanılacağı düşünülerek AK Parti adına yine o aday gösterildi.
Cumhurbaşkanlığı? Neden olmasın? “İyi de, o seçimi kaybetti Yıldırım Bey” dediğimde muhatabımın yüzünde muzipçe bir tebessüm belirdi.
Dostum, AK Partili yazar ve yorumcuların “Tayyip Erdoğan mutlaka aday olacak” iddialarına da, dışarıdan gazel okuyanların “Yenilse de bulunduğu yeri asla bırakmaz” türü tezviratlarına da gülüp geçiyor. “Merak etme, ilginç bir seçim dönemi yaşanacak ve sonunda ülke rahatlayacak” dedi bana. İnançla. Ankara konuşmaya ve konuşunca isimler de telaffuz etmeye başlamış görünüyor.