Manavgat’taki yangında çiftliği son anda yanmaktan kurtulan ve yangının ardından felç geçirdiğini belirten eski manken Tuğba Özay, çiftliğinin olduğu bölgeye gitti.
Çiftliğinin çevresini ve ölen hayvanları sosyal medyadan paylaşan Özay kendisine yapılan kötü yorumlara yine isyan etti.
Tuğba Özay paylaşımında şunları söyledi:
“Ne istediniz biliyor musunuz? Daha fazla acı çekmemi! Daha çok yanmamı. Daha çok gözyaşı dökmemi! Ne istediniz biliyor musunuz? Felç geçiriyorum dediğimde beni kendime geleyim diye tokatlayarak, ağlayarak hastaneye yetiştiren arkadaşlarım ve doktorlarımız sayesinde bedenimde oluşabilecek geçici ya da kalıcı travmanın neden bu kadar çabuk vücudumu terk ettiğine kızdınız! Evet istediniz bunu! Felç olmamı istediniz! Yangının başladığı ilk gün daha İstanbul’dayken çığlık çığlığa, ağlaya ağlaya ülkemiz yanıyor, Manavgat yanıyor yetişin diye haykırdığımda ciddiye bile almadınız belki de…
Gün geceye döndüğünde, alevler daha da yükseldiğinde, yangın tüm köylerimizi vurmaya başladığında, yangın deneyimini daha önce yaşamış ve bölgeyi çok iyi bilen biri olarak poyrazın da etkisiyle Akdeniz’in felakete sürükleneceğini hissedip uyarılarda bulunduğumda, koş yetiş Türkiye dediğimde inanmadınız belki de! Yok canım reklam yapıyor, prim kasıyor, sahte gözyaşıdır bu, bacağını açtı, açılışa gitti, şunu desteklemiş, bu partidenmiş, Ahmet Kaya dinlermiş, oh iyi oldu, vah ben şok, ay ben manşet gibi gibi gibi… Sayısız mesnetsiz haber! Sayısız hakaret! Sayısız yanlı yayın!
Bir kadın olarak 1 gün içinde 3 kez İstanbul-Manavgat arası yolculuk yapmış olmam, bu esnada yaşadığım travmalar, gördüğüm manzaralar karşısında geçirdiğim şoklar, ani duygu durum iniş ve çıkışlarım, sizlerin görmediği ama benim iliklerime dek hissettiğim acılarım, tüm bunlar karşısında yine de metanetli olup güçlü duruş sergiliyor olmam üzdü değil mi sizleri! Ben ki 14 sene önce çıkan yangın sonrası toprak yeşerip ağaçlar büyümeye başladığında gidip de o ağaçlarla boyumu karşılaştıran hah işte büyüyorlar, ben ölmeden büyüyecekler, yine göreceğiz ağaçlarımızı dev gibi diye sevinmeye çalışan insanım! Ben ki çiğnediği sakızın jelatini, içtiği suyun kapağını çöp bulana dek cebinde, çantasında taşıyan insanım! Ben ki daha düne kadar cennetim dediğim yerde her sabah doğadaki tüm canlılar için kalan en ufak bir yemeği doğaya bırakan insanım! Yediği meyvenin çekirdeklerini çöpe atmayıp tabiata, toprağa atan insanım! Ben ki TABİATIN KIZIYIM!
Dal kırıldı bir kere. Toprak çöle döndü bir kere… Yeşilin rengi siyah, göğün rengi siyah. Gözyaşının rengi siyah, acının rengi siyah oldu bir kere. Kalp yoruldu… HEPİNİZİN CANI SAĞ OLSUN.”