Hazreti Muhammed’in, “Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim.” ifadesini hatırlatan Erbaş, “Bugün insanlığın maruz kaldığı küresel sorunların, yani kuşanmışlıkların temelinde İslam ahlakı konusundaki durumumuz yatmaktadır. Yani vahim bir ahlak krizi yaşanmaktadır yeryüzünde. Yaşadıklarımız tam bir değerler krizidir, değerler yozlaşmasıdır.” diye konuştu.
Değerlerini kaybeden insanlığın huzurunun ve umudunun da kaybolduğuna işaret eden Erbaş, “Güzel ahlakın yeniden Müslümanlar arasında, hatta tüm insanlara yaygınlaştırılması noktasında ne kadar önemli bir vazifemizin olduğunu ben yeniden vurgulamak istiyorum. Bu göz ardı edildiği sürece insanlık, çevreden sağlığa, ekonomiden uluslararası ilişkilere kadar hiçbir küresel sorunu çözemeyecektir. Onun için önce ahlakı konuşmak zorunludur.” değerlendirmesinde bulundu.
İslam dininin, insanın fıtratındaki iyilik cevherini yeryüzüyle buluşturarak dünyayı imar etmeyi hedeflediğini ve huzurlu, onurlu ve güvenli bir hayatın ilkelerini ortaya koyduğunu belirten Erbaş, İslam’ın, insanlığa dünya ve ahiret kurtuluşunu temin eden bir hayat tarzı teklif ettiğini bildirdi.
Erbaş, “Bu hayat tasavvurunun başında, insanın mümin olarak yüce Allah’ın varlığını ve birliğini tanıyıp O’na kulluk etme vecibesi gelmektedir. İslam ahlakının temel kaynağı olan Kur’an-ı Kerim, bir ve tek olan Allah’a teslimiyeti merkeze alan ve tevhide dayalı bir ahlak anlayışı getirmiştir. Kur’an ahlakını diğer ahlak sistemlerinden ayırt eden yönleri ise evrensel ilkeleri ve ahiret inancına dayalı olmasıdır.” ifadelerini kullandı.
“Her mümin güzel ahlaklı olmak mecburiyetindedir”
Müslümanların güzel ahlaklı olması gerektiğine vurgu yapan Erbaş, İslam dininin de güzel davranış ve ahlakın güzelleştirmesini istediğini, her müminin güzel ahlaklı olmak mecburiyeti bulunduğunu aktardı.
Erbaş, İslam’ın dünyaya yönelik mesajının, bu dünyada ahlaki değerler ile bezenmiş bir hayatın yaşanması olduğunu, İslam ahlakının, kişinin Rabbi ile insanlarla, diğer canlılarla ve çevresi ile ilişkilerinde belirginleştiğini kaydetti.
İnsana, iyiliği de kötülüğü de seçme iradesinin verildiğine dikkati çeken Erbaş, “Bu noktada insana cüz’i bir irade verilmiştir. Buna göre imtihan olmaktayız. En güzel ameli hangimiz işleyeceğiz, onun imtihanı için dünyadayız. İyiliğe yönelir ve yeteneklerini o yönde geliştirirse insan, güzel ahlaklı, kötülüğü seçer ve kendini o yönde geliştirirse kötü ahlaklı olacaktır.” dedi.
Bireysel ahlakın, toplumsal ahlakı inşa ettiğini söyleyen Erbaş, İslam ahlakının, insanı kendisiyle olduğu gibi toplumla da barışık hale getirmeyi amaç edindiğini ve insanı başka insanlarla uyumlu hale getirebilmek için birtakım değerler ortaya koyduğunu aktardı.
Erbaş, şöyle devam etti:
“Bu değerlere ahlaki faziletler diyoruz. Adalet, doğruluk, güvenilir olmak, kanaat ve tevekkül sahibi olmak, cömertlik, sabır, tahammül gibi ahlaki faziletler ile iman ve ibadetler arasında son derece yakın bir ilişki vardır. Mesela Kur’an-ı Kerim’de namaz ile ahlaki davranışlar arasında muhteşem bir irtibat göze çarpmaktadır: Ayet-i Kerime’de, ‘Namaz insanı bütün kötülüklerden alıkoyar’ deniliyor. Kıldığımız namaz, bizi bütün kötülüklerden alıkoymalıdır. Namaz bize ahlaki değerlere uygun davranış bilinci kazandırmalıdır. Oruç da öyledir. Peygamber Efendimiz, ‘Oruç kalkandır’ buyuruyor, öyle değil mi? Ne için kalkan oruç, kötülüklere karşı insanı koruyan bir kalkandır. Kalkan, zırh nasıl insanı korursa, oruç da bir kalkandır, kötülüklere karşı bir zırh gibidir. Oruç, bütün zamanı iyilik ve güzelliklerle donatarak, kötülüklerden kaçınma, iyiliğe daha fazla yönelme, kendini denetleme ile değer kazanmaktadır. Kirden, yükten arınma olan zekat da öyle değil midir? Zekat bize hakların ihlal edilmediği ve helalinden elde edilmiş bir servetle hayatın devam ettirildiği bir hayat anlayışını ortaya koyuyor. Hac ibadeti de yine hikmetlerle dolu. Hac ibadeti, insanın ilk doğduğu günkü gibi temiz olabilme imkanını insana, Müslüman’a veriyor.”
Erbaş, İslam ahlakının en açık şekliyle öğrenilebileceği ilk kaynağın Kur’an-ı Kerim olduğunu belirterek, Kur’an-ı Kerim’de hak çiğnememe, yetim malı yememe, yalan söylememe, fitne çıkarmama, anneye babaya iyilik etme, sıla-i rahim yapma gibi pek çok kavramın ahlaki değer olarak zikredildiğini hatırlattı.
Erbaş, “Bunlar, Kur’an-ı Kerim’de ve sünnette çokça rastladığımız ahlaki ilkelerdir. Kur’an-ı Kerim, bu değerlere bağlı kalarak Peygamber’imizi insanlara gönderilmiş en güzel örnek olarak tanımlamaktadır. Yüce Allah bizlerden, güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderilen, en hayırlımız ve ahlaken en üstünümüz olan Peygamber’imize tabi olup kendisini örnek almamızı talep etmektedir.” diye konuştu.
Hazreti Muhammed’in, Allah’ın buyruklarının davranışa dönüşmesi bakımından insanlar için açık ve somut bir örnek olduğunu vurgulayan Erbaş, “O, Allah’ın muradını insanlara ulaştırmakla kalmamış, aynı zamanda onları en iyi şekilde uygulayarak örnek teşkil etmiştir. O, hayatının bütün safhalarında ilim ve hikmetin, güzel ahlakın rehberi olmuştur. O, en üstün ahlak ile donatıldığı için meydana getirdiği bu muazzam değişim yüzyıllardır iyilik ve fazilette insanlığa ışık tutmuş, her devirde milyonlarca insanın kalbine ve vicdanına hakim olmuştur.” değerlendirmesini yaptı.
“Ahlaki değerler içimizde yerleşmeli, kök salmalıdır”
Hazreti Muhammed’in ahlakında dikkati çeken önemli hususlardan birinin de onun bilinçli dindarlığı teşvik etmesi olduğunu ifade eden Erbaş, “Peygamberimizin örnekliği ile somutlaşan değerler bilgi ve ahlak merkezli bir dindarlığın, hayatın içinde, pratik ve samimiyetle yaşanabilme özelliğini de ortaya koymaktadır. Yapılanların bilerek yapılması ve de dindarlıkla diğer davranışların tutarlı olmasıdır. Bu tutarlılıkla ahlaki değerler içimizde yerleşmeli, kök salmalıdır. Tek başımıza kalsak dahi o değerlere aykırı davranmama kararlılığını göstermemiz gerekmektedir.” şeklinde konuştu.
Sosyal medyanın, sosyal ve kültürel değişim ve dönüşümün önemli bir aracı olduğunu belirten Erbaş, bu değişim ve dönüşümlerin, gündelik hayatta bazı kolaylıklar ve imkanlar sağladığını ancak insani ve ahlaki boyutta ciddi risklere de zemin oluşturduğunu söyledi.
Erbaş, “Sanal ve dijital dünyadan taşarak gerçek hayatı etkisi altına alan bu durum, dinin fert ve toplum düzleminde hedeflediği ahlaki ilke, değer ve erdemlerden uzaklaşmaya sebebiyet verebilmektedir. Bu itibarla, sosyal medyanın kullanımıyla alakalı hukuki çerçeveyi belirleyecek yasal bir mekanizmanın ihdası ve güçlü bir bilincin inşası, ötelenemez bir zorunluluk olarak karşımızda durmaktadır.” dedi.
Ahlaki erozyonun, kaybedilen huzur ve güvenin, güzel ahlaki değerlerden uzaklaşmanın tabii sonucu olduğuna işaret eden Erbaş, “Bu sebeple, bütün insanlık için daha güzel bir gelecek adına atılması gereken en önemli adım; bireysel, toplumsal ve küresel boyutta bir ahlak inşasıdır, hayatın tamamını içeren bir davranış biçimi olarak güzel ahlakı egemen kılmaktır. Müşterek ahlaki ilkeleri ortak bir davranış bilincine dönüştürerek teoriden ziyade, yaşayan değerler manzumesi olarak ideal hayat tarzı haline getirmektir.” değerlendirmesini yaptı.
İslam’ın nihai gayesinin ahlaklı insanlardan oluşan toplum ve onlardan da ahlaklı bir dünya meydana getirmek olduğunu dile getiren Erbaş, “İslam ahlakı, zikredilen bütün bu özellikleri ile insanı hep daha iyiye ve daha güzele yönlendiren canlı bir yapı sergilemektedir. Bu itibarla, İslam’ın ortaya koyduğu ahlaki ilkelerle ilan ettiği hayat tarzına, yeryüzüne sunduğu rahmete, hiç kimseden esirgemediği sevgi ve şefkate, iç ve dış dünyayı sekinetle buluşturan barış çağrısına bütün insanlık kulak vermelidir. Güzel ahlak üzere yaşamaya gayret ettiğimiz bir hayatın, gerçek anlamda iyiliğe ulaşma adına daha huzurlu bir dünyanın inşasına vesile olmasını Cenabıhakk’tan niyaz ediyorum.” diye konuştu.
Erbaş‘ın konuşmasının ardından, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Selim Argun, okunan hatimlerin duasını yaptı.
Yorumlar kapalı.