CHP Sözcüsü Öztrak: Millet hesaplaşmak için sandığı bekliyor

Erdoğan'ın-'Dedesi-Erzincan-depreminde-bakandı'-sözüne-Öztrak'tan-yanıt--İyi-ki-Nuh-Tufanı'na-kadar-gitmedi

 

CHP Sözcüsü Faik Öztrak gerçekleştirdiği basın toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘helallik’ açıklamasına yanıt veren Öztrak, “Desteksiz bıraktığınız için canına kıyan yurttaşlarımızdan, onların analarından, babalarından, eşlerinden, çocuklarından sevenlerinden, şimdi nasıl helallik isteyebiliyorsunuz?” dedi.

Faik Öztrak’ın açıklamaları şöyle oldu:

Bugün toplantımızda, Vatandaşlarımızı ezen ekonomik krizi, Derinleşen devlet krizini, Yönetilemeyen sağlık krizini, Bunların iç içe geçmesiyle ortaya çıkan buhranı değerlendirdik. Bu buhrandan yurttaşlarımızı salimen çıkarmanın yollarını konuştuk.

Şimdi toplantı salonuna girmeden önce Acı bir haber aldık. Partimizden Erzincan Merkez İlçe Mollaköy Belde Başkanı Kemal Şengül Koronavirüs nedeniyle hayatını kaybetti. Başkanımıza Allah’tan rahmet, Acılı ailesine ve tüm CHP ailesine başsağlığı diliyoruz. Toplantı gündemimizle ilgili görüşlerimizi paylaşmadan önce, Geçtiğimiz hafta sonunda başlayan ve bu hafta sürecek, Milli Kurtuluş tarihimiz açısından önemli günleri, anmak istiyorum.

Bunlardan ilki 15 Mayıs 1919… Gazeteci Hasan Tahsin’in Emperyalistlerin İzmir’e çıkardıkları işgalci Yunan kuvvetlerine, Şanlı direnişimizi başlatan ilk kurşunu attığı gün… Bu, aynı zamanda; “Bir genç düşmana ilk kurşunu sıkmış, Bundan sonrası bize düşer” diyen efelerin, Evladını sırtına alıp, Ay ışığında kağnılarla cephelere mermi taşıyan anaların, Yokluklar içinde bir milletin, Kurtuluş Savaşı’nın çoban ateşini yaktığı gün…

Yine 16 Mayıs 1919… Mustafa Kemal Paşa’nın İzmir’in işgalinin hemen ardından Milli Mücadeleyi başlatmak için 18 arkadaşıyla birlikte Bandırma Vapuru’yla İstanbul’dan yola çıktığı gün…

Atamızın Samsun’a ayak basarak, Kurtuluş Mücadelemizi fiilen başlattığı gün… Kurtuluşu emperyalistlerin kucağında ve himayesinde değil, Milletin tertemiz sinesinde arayanların “Ya istiklal, ya ölüm!” diyerek harekete geçtiği gün…

Cumhuriyetimizin ve Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurucusu Büyük Atatürk, Partimizin 4. Büyük Kurultayı’nı açış konuşmasında Verilen bu mücadeleyi şöyle anlatmaktadır: “Uçurum kenarında yıkık bir ülke… Türlü düşmanlarla kanlı boğuşmalar… Yıllarca süren savaş… Ondan sonra, içeride ve dışarıda saygı ile tanınan Yeni vatan, yeni sosyete, yeni devlet… Ve bunları başarmak için aralıksız devrimler…

İşte Türk genel devriminin bir kısa deyimi…” Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kurucuları, Milli mücadeleyi başlattıkları 19 Mayısı, Gençlere bayram olarak ithaf etmişlerdir. Bu, ülkemizin kurucu babalarının, Ülkemizin gençlerine duydukları güvenin göstergesidir.

Bu vesileyle, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımızı kutluyor, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, silah arkadaşlarını Ve bu toprakları bize vatan kılmak için Canlarını ortaya koyan tüm kahramanlarımızı Bir kere daha saygı, rahmet ve minnetle anıyoruz. Değerli Basın Mensupları, Bir başka bayramı da bu hafta ardımızda bıraktık. Geçtiğimiz Ramazan bayramını, Dışarıdaki ve içerideki gelişmeler nedeniyle, Maalesef huzur içinde kutlayamadık. İsrail’in Filistinlilere yönelik şiddeti Bayram dinlemedi.

Gazze’de yaşananlar, Hepimizin, Dünyada haktan hukuktan yana olan herkesin, Kalbini parçaladı. Bölgede kadın ve çocuklar başta olmak üzere, Yaşanan sivil can kayıpları dehşet verici boyutlara ulaştı. Bu, çok büyük bir insanlık dramıdır. Filistin, Ortadoğu’nun kanayan yarasıdır.

Bu yaranın kapanmasının formülü ise bellidir: 1967 sınırları temelinde iki devletli çözüm. Bu sağlanmadan ne İsrail ve Filistin, Ne de bölge huzura kavuşabilir. Biz bir kez daha, İsrail’in uluslararası hukuku yok sayan saldırılarını kınıyor, Filistinli kardeşlerimizin acısını paylaşıyoruz. Bölgenin bir an evvel barışa kavuşmasını istiyoruz.

Değerli Basın Mensupları; Tüm bunlar yaşanırken, BOP Eş Başkanı Erdoğan Şahsım Hükümetinin Dış politikadan, İç politikaya rant devşirmeye çabalamasını da hayretle izledik. “Ümmet bizden liderlik bekler” diyen Dışişleri Bakanı’nın sözleri, Hala İhvan hayalleri kurduklarını, Gerçeklerden ne kadar kopuk olduklarını gösteriyor. Oysa bu boş hayaller, Türkiye’yi bölgede bir başına bıraktı. “Ümmete liderlik edeceğiz” diyerek, Milleti perişan ettiler. Mısır’dan, Suudi Arabistan’a kadar, Aynı ümmete mensup, Tüm ülkelerle ve sınır komşularımızla kavgalı olduk. Şimdi bu ülkelerle arayı düzeltmek için, Artık Rabia işaretini “Dört çay” demek için kullanır oldular. Ama tüm bu başarısızlıklardan hala da ders almıyorlar. Hükümete tavsiyemiz artık boş hayalleri bırakın, gerçekçi olun. Boşa kürek çekmeyin.

BM Genel Kurulunun Başkanlığını yapan Volkan Bozkır’dan, Gerektiği gibi yararlanın. Unutmayın, Sizin bencilliğinizin, beceriksizliğinizin ve kifayetsizliğinizin bedelini, Hep bu asil millet ödüyor. Değerli Basın Mensupları, Erdoğan Şahsım Hükümeti, Bayramda milletimizin ağzında ne tat, Ne de tuz bıraktı. 1.500 lira olması gereken ikramiyesinden, 400 lirası kesilen emeklilerimiz, Ağız tadıyla bayram kutlayamadı. Kendileri lebalep kongreler yaptı, Salgın azdı, Destek vermeden kapattıkları esnaf bayram kutlayamadı.

Kapatılan Pazar yerleri nedeniyle, Ürünü tarlada kalan çiftçi, Üç otuz paraya ücretsiz izne gönderilen işçi, Kapanmada evine rızık götüremeyen, Gündelikle çalışan emekçi de, Bu yıl ağız tadıyla bayram kutlayamadı. Bu ülkede bayram fakir, fukaranın neyine… Bayram Erdoğan Şahsım hükümetinin yandaşlarına… Bayram, Sarayın yandaş müteahhitlerine…

Eve kapatılan vatandaş, Köprüden, tünelden, otoyoldan geçmedi, Hava alanlarından uçmadı. Ama bu ülkeye 40 yıl vergi ödeyen esnafa Verilmeyen destekler, 17 günlük kapanma döneminde bile, Bu Saray müteahhitlerinin cebine akmaya devam etti. Bugün Nisan ayı bütçe rakamları açıklandı. Yılın ilk 4 ayında, “Milletin cebinden bir kuruş çıkmadan yapıyoruz” dedikleri Döviz garantili projeler için 10 milyar 297 milyon lira ödenmiş. “Hiç olmazsa bu son kapanmada, Mücbir sebep nedeniyle bu garantileri ödemeyin, Erteleyin, Kapanmadan zarar gören vatandaşa, Doğru düzgün destek verin” dedik

. Ama dinlemediler. Oysa İstanbul Havalimanı’nda İşletmeci konsorsiyumun devlete vereceği kira, Mücbir sebep denerek, 2024’e ertelendi. 2 yıl da ek işletme süresi verildi. Demek ki olağanüstü durumlarda, Bu gibi değişiklikler mümkün. Peki, bu mücbir sebep, Sadece yandaş dara düşünce mi uygulanıyor? Yoksa dolarla, avroyla garanti verdiğiniz projelerin sözleşmelerine, Devlet lehine mücbir sebep maddesi koymadınız mı? Bedelini milletin ödediği, Bu sözleşmeleri niye gizliyorsunuz? Bu sözleşmeleri kimler hazırladı? Kimler imzaladı? Vatandaşın sırtından müteahhit zengin eden, Bu düzeni kim kurdu? Ne güzel demiş Mahzuni Şerif: Yoksulun sırtından doyan doyana, Bunu gören yürek nasıl dayana Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana, Bilmem söylesem mi, söylemesem mi? Bugün, Âşık Mahzuni Şerif’in vefatının yıl dönümü… Kendisini bir kere daha saygı ve rahmetle anıyoruz.

İşte “yiğidi kuru soğana muhtaç eden” Bu düzenin mimarı Erdoğan, şimdi çıkmış, desteksiz kapanma sonucunda mağdur ettiği milletten “Helallik” istiyor.

Bu hükümet; vatandaştan istemek, vatandaştan esirgediğini, yandaşa vermek konusunda çok mahir…

Millete beş maskeyi bile bedava vermediler. Kapattıkları işyerlerine, İşsiz bıraktıkları vatandaşlara, Bütçeden destek vermediler ama vatandaştan, “Yastık altındaki dolarını, altınını” istediler. Sonra salgının başında millete IBAN gönderip, “para” istediler. Ardından milletten “daha fazla fedakârlık”,  “Daha fazla sabır” istediler.

Şimdi de, Perişan ettikleri milletten, “helallik” istemeye sıra geldi ama millet sizin ne yaptığınızı görüyor. Benzer ülkeler içerisinde, milli gelire oranla vatandaşlarına en az destek veren üç hükümetten biri olduğunuzu biliyor.

“Dükkânını kapat” dediğiniz esnaf, Lebalep kongrelerinize, cenazelerinize, iftarlarınıza bakıp dişini sıkıyor. Helalleşmek için değil, hesaplaşmak için sandığı bekliyor. Bir de sandığı beklemeye takati kalmayan, canına kıyan, davası divana kalan vatandaşlarımız var.

Desteksiz bıraktığınız için canına kıyan yurttaşlarımızdan, onların analarından, babalarından, eşlerinden, çocuklarından sevenlerinden, şimdi nasıl helallik isteyebiliyorsunuz?

Ankara Kahveciler Odası Başkanı; “Bu esnaf ve zanaatkâr size 19 sene oy verdi ama 14 ay bizi idare edemediniz, haklarımızı helal etmiyoruz” diye isyan ediyor.

Afyon’da da esnaf ve sanatkarlar, “Yaptığınız adaletsizlikleri unutmam, Yaptığınız köprülerden ücretle geçebilirsiniz,  Ama sırat köprüsünden bizlerle helalleşmeden geçemeyeceksiniz” Diyerek saray ve şürekâsına ültimatom çekiyor.

Trabzon’da lokantacı esnaf batmış, Bayramda çikolata isteyen kızına, Erdoğan Şahsım Hükümetini ve ortağını gösterip, “Çikolatanı bunlar yedi kızım” diyor.

Esnafa 15 aydır doğru dürüst destek vermediniz. En son lebalep kongrelerinizle salgını yeniden patlattınız. Ülkeyi 17 gün boyunca tekrar desteksiz kapattınız.

Yetmedi yayınladığınız son kademeli normalleşme genelgesiyle de, Yarım yamalak iş yapıp yine esnafı perişan ettiniz. Faturayı yine lokantalara, kahvehanelere, kafelere ve tüm esnafa kestiniz.

“Esnafın istiap haddi doldu. Yeni bir kapanmaya dayanamaz” dedik. Tam kapanma kararından hemen önce. Hükümete, esnaf ve ihtiyaç sahibi yurttaşlarımız için, “Sen Sağlığını Koru,  Ben Sana Bakarım Türkiye’m” paketi önerdik.

Esnafın borçlarının faizsiz ertelenmesinden, Esnafa dişe dokunur, ciddi gelir ve ciro destekleri de dâhil, 18 tedbir açıkladık ama kulaklarının üstüne yattılar.

Esnaf Erdoğan Şahsım Hükümetine, “Boş sözü bırak, karşılıksız hibe desteği ver” diyor. “Tüm borçlarımı faizsiz yılsonuna kadar ertele” diye de ekliyor.

Esnaf artık kararını vermiş. “Destek yok, helallik de yok” diyor. Millet sıkıntıdan ne yapacağını şaşırmışken, Erdoğan’ın bir milletvekili çıkmış, “3 tane 50 milyon dolarlık uçaktan ne olacak? Bu itibardır” diyor.

Bir kere Cumhurbaşkanlığının, 3 tane değil, 4 tane değil, 5 tane değil, Bilinen tam 8 uçağı var. Bunu söyleyen biz değiliz, Bizzat Cumhurbaşkanı Yardımcısı…

Meclis Başkanı Tekirdağ’a gidiyor. Ucu görünmeyen lüks araç konvoyuna bakan bir hemşerimin, “Breeee… Bu ne be yaa?” diye ağzı açık kalıyor. İtibardan tasarruf etme. Debdebeden, şatafattan taviz verme. Sonuç? Sonuç şu: Milletimiz dar gününde kendini unutanları, Vatandaşın parasıyla tatlı hayat yaşayanları biliyor, Helalleşmek için değil,  Hesaplaşmak için sandığı bekliyor.

Millete hak ettiği desteği vermeyen Erdoğan Şahsım Hükümeti’nin, Tek bildiği ülkeyi de devleti de borca batırmak. Uluslararası Finans Enstitüsü’ne göre, 2021’in ilk üç ayı ile 2020’nin aynı dönemi arasında, Toplam borcumuzun milli gelirimize oranı, 19 puan artarak yüzde 163’e sıçramış.

Salgın döneminde G-20’nin gelişen ekonomileri arasında, Brezilya ile beraber, borcu en hızlı artan ülke Türkiye.

Yine büyük bir Uluslararası Banka (Wells Fargo), 25 akran ekonomi içinde, Türkiye’nin sermaye akışında yaşanacak ani bir duruş karşısında, Kırılganlığı en yüksek ekonomi olduğunu açıkladı. Bunun en önemli nedenlerinden biri de, Kısa vadeli dış borcuna göre, Rezervleri en yetersiz ekonomi olmamız.

Şimdi biz de soruyoruz; 128 milyar dolar döviz rezervimizi yok yere heba ederek, Ekonomiyi bu hale getiren Erdoğan Şahsım Hükümetine, Bu millet hakkını nasıl helal edecek?

Şimdi öğreniyoruz ki, Ünlü İspanyol dizisi, La Casa De Papel’in Türkiye versiyonu çekilecekmiş. O dizi Türkiye’de zaten çoktan çekildi. Dizinin ismi de “La Casa’da Zaten No Papel” kondu. Merkez Bankası’nın kasasına fare düşse kafası yarılır. 30 Nisan itibariyle net rezervler eksi 45 milyar dolar.

Merkez Bankası kasasını kurutanlar,  128 milyar doları yok yere eritenler, Şimdi üç beş dolar için takla atıyorlar. Turistten gelecek üç beş dolara bel bağladılar. Kendi vatandaşını öz vatanında parya yapıp, Ölçüyü, izanı, utanmayı hepten unuttular.

Dışişleri Bakanı, “Turistin göreceği herkesi aşılayacağız” diyerek, Alman Bakanın yanında ülkesini rezil eder. Hazine ve Maliye Bakanı, “Tam kapanmayı turizm için yapıyoruz” der. Turizm Bakanı rezalet çıtasını Everest’in zirvesine çeker. Çektirdiği filmde, Kendi vatandaşlarının yüzüne “Keyfinize bakın, ben aşılandım” diye maske taktırıp milleti damgalar.

Milleti doğru dürüst aşılamayanlar, milleti aşağılamaya cüret eder. Emperyalizme diz çöktürerek kurulan bir ülkeye, Bu onurlu mirasın sahibi asil bir millete, atanmış bir Bakan, müstemleke vatandaşı muamelesi nasıl yapar?

Millet sert tepki gösterince de, daha önce yaptıkları çizgi filim gibi, bu filmi de apar, topar kaldırdılar. Siz çektiğiniz filmleri kaldırsanız da, Yaptıklarınız milletin aklından silinmiyor. Millet helalleşmek için değil, Hesaplaşmak için sandığı sabırsızlıkla bekliyor.

Ülkeyi şirket gibi yöneteceğiz dediler. AK Partili eski bakanları şirket yönetim kurullarına doldurdular. Şirket yönetim kurullarından da, Devlete, Bakan transfer ettiler.

Kabine, kabine değil; patronlar kulübü. Sağlık Bakanı hastane sahibi, Milli Eğitim Bakanı özel okul sahibi, Turizm bakanı otel zinciri sahibi… Eski Ticaret Bakanı da dezenfektan şirketi sahibi… Hal böyle olunca, Devlet işleriyle, Şirket işleri de birbirine karışmaya başladı.

Turizm Bakanı, Bodrumda arazisi devlete ait lüks bir oteli, Kendi şirketine tahsis etti. Kıyamet kopması gerekirken, Erdoğan Şahsım Hükümeti üç maymunu oynadı.

Milletimiz bunu unutmadı. Kendi firmasından, Kendi bakanlığına dezenfektan satan, Bunu da açık açık kabul eden bir Bakanı daha önce bu ülke görmedi.

Ama nüfuz suistimali yapan bu eski bakan hakkında hala bir yasal süreç başlatılmadı. elini kolunu sallayarak geziyor.

Biz bu Bakan hakkında, bu hafta bir Araştırma Önergesi vereceğiz. Ardından da Meclis Soruşturması açılması için, TBMM’ye bir önerge sunacağız. Bu önergeyi verebilmemiz için, Yeni Anayasaya göre 301 imzaya ulaşmamız gerekiyor.

Buradan tekrar çağrıda bulunuyoruz. AK Partili ve MHP’li milletvekillerine sesleniyoruz. Gelin bu önergeye imzalarınızı atın. Bu önerge, Tüm milletvekilleri için, ahlaki bir turnusol kâğıdıdır. Bunun sonunda, Kim ak koyun, kim kara koyun ortaya çıkacaktır.

Herkes bilmelidir ki, Milletimiz yapılan yolsuzlukları, arsızlıkları görüyor. Helalleşmek için değil,  Hesaplaşmak için sabırsızlıkla sandığı bekliyor.

Lebalep kongrelerin ardından, salgın yeniden patladı. Ardından aşısı yani tedavisi olan bir hastalık yüzünden, 14 bin 298 yurttaşımızı kaybettik. Allah Aşkına! Kaybolan tüm bu canlarımız için, Hangi yüzle, kimden, nasıl helallik isteyeceksiniz?

Salgınla mücadelede en önemli silahımız aşı ama elimizde aşı yok. Sağlık Bakanlığı Çin’den yeni bir parti aşı geldiğini açıkladı Onun da kaç doz olduğu meçhul. Aşılama hızımız giderek düştü. “Günlük 1,5 milyon doz aşı yapabiliriz” diye çıkılan yolda, Tam kapanmada günde ancak 197 bin doz aşı yapılabildi. Geçen bunca zamana rağmen, nüfusun ancak sekizde biri çift doz aşı yaptırabildi.

Şu tam kapanma dönemi, Hem salgının sönmesi, hem de hızlı aşılama için uygun fırsattı ama olmadı. 13 Mayıs’ta günlük doz sayısı 53 bine kadar düştü. Salgın sadece sağlığı ve ekonomiyi vurmuyor. Eğitimi de vuruyor. Öğretmenler ve okul çalışanları için Aşı randevuları çok geç açıldı. Randevusunu alabilen eğitim çalışanları, Eğitim camiasının yarısı bile değil.

Uzaktan eğitime ulaşmak büyük sıkıntı çocuklarımız eğitimde giderek geriliyor. Ülkemizin geleceğini göz göre göre yitiriyoruz. Kaybolan koskoca bir nesil için, kimden, nasıl, hangi yüzle helallik isteyeceksiniz?

Metal yorgunu Erdoğan Şahsım Hükümeti, Artık ülkeyi yönetemiyor. Getirdikleri ucube rejimin sebep olduğu, Devlet krizi her geçen gün büyüyor.

Yasaya ve anayasaya aykırı genelgelerle “Beylere göre yasaklar”, İçişleri Bakanı’nın keyfine göre, suçlar uyduruluyor. Anayasamıza göre ancak gerektiğinde, Kanunla sınırlandırılabilecek temel hak ve hürriyetler, Genelgeyle, İl Hıfzısıhha Kararıyla sınırlandırılıyor. Organize suç örgütü elebaşları, Cumhur ittifakının üçüncü sacayağı olmuş. Cumhur ittifakı, cürüm ittifakına dönüşmüş.

Mafya-Siyaset-Emniyet hattında Patlayan kanalizasyondan ortaya lağım saçılıyor. Sayın Erdoğan; Hani bu ülkede çeteler dönemi bitmişti? Mafya dönemi bitmişti. Yönetiminizde mafya elebaşları internet fenomeni oldu.

Saray ve şürekâsı, Bu skandallar karşısında ezberlerini hiç bozmuyor. Ellerine yüzlerine bulaşan pisliği, Utanmadan, sıkılmadan bir de muhalefete sıçratmaya uğraşıyor. Arsızlığın bu kadarına da pes dedirtiyorlar.

Hiç kusura bakmayın, “Akademisyenlerin kanlarında duş alacağız” diyen, AK Parti için mitingler yapan, oy isteyen, Erdoğan’la fotoğraf karelerine giren, Erdoğan’a “Tayyip Abi” diye hitap eden, Şerefli Türk polisini, Kendisine koruma tahsis ettiğiniz suç örgütü elebaşısıyla sorununuzu kendiniz halledin.

Biz suç örgütlerinin de, onlarla iş tutanların da karşısındayız. Size tek bir tavsiyemiz var: Cumhuriyet Savcılarını göreve davet edin. Bizi dinlemiyorsanız, Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Eski Adalet Bakanı Sn. Cemil Çiçek’in sesine kulak verin.

Ama bakıyoruz, AK Partili milletvekilleri ekrana çıkıp, “Bu kişinin sözüyle nasıl harekete geçelim. Cumhurbaşkanımız gereğini yapar” diye savcılığın işini Saraya havale ediyor.

Herkes bilsin ki, Millet patlayan kanalizasyondan ortaya saçılan pislikleri görüyor. Helalleşmek için değil, Hesaplaşmak için sandığın derhal önüne gelmesini istiyor.

Ülkemiz Tek Kişilik Vesayet Rejimi hayata geçtiğinden beri Başını krizlerden kaldıramadı. Erdoğan şahsım hükümetinin yönetiminde, 2018 Temmuz’undan bu yana sürekli ağırlaşan bir krizin içerisinde, Millet yönünü ve umudunu kaybetti.

Biz Saray efradı gibi fildişi kulelerde oturup ahkâm kesmiyoruz. Devleti bilen, tecrübeli ve liyakatli kadrolarımızla, Edirne’den Hakkâri’ye, Vatandaşlarımızla beraberiz. Dertleri dinliyoruz. Çözümün ne olduğunu anlatıyoruz. Anlatmaya da devam edeceğiz.

Türkiye, Erdoğan Şahsım Hükümeti elinde, Yönetilmiyor, savruluyor. Bu metal yorgunu yönetim vatandaşın sırtında Artık her geçen gün daha da ağırlaşan bir yüktür.

Ünlü yazar Zweig’ın tabiriyle,  “Kavanoza kapatılmış örümcekler gibi Sürekli birbirini yiyen” hükümet ve ittifak ortaklarının, millete verecek bir şeyi kalmadı. Bu “toksik ittifak” ülkemizin geleceğini zehirliyor. Yolunu kaybetmiş, Kendi ikbali ve itibarından başka bir şey düşünmeyen kadrolar, Milletimizin cebini de tenceresini de boşaltıyor. Döviz rezervlerimizi buharlaştırıyor. Ülkemizi borca batırıyor. Milletimizi faiz lobilerinin, emperyal güçlerin karşısında Savunmasız bırakıyor. Sorunlarımız büyük ama hiç biri çözümsüz değil.

Biz Türkiye’nin potansiyeline inanıyoruz. Milletimize güveniyoruz. Daha önceki krizlerde, Doğru ilaçla, yetenekli kadrolarla, Ülkemizin kısa sürede ayağa kaldıran, Tecrübeli kadrolar bizde.

Biz diyoruz ki, Yeni Kurallarla, Yeni Kurumlarla Ve Yeni Kadrolarla, Türkiye sadece Ortadoğu ve Orta Asya’nın değil, Avrupa’nın da yıldızı olabilecek bir ülkedir.

Biz, ülkemizi yeniden düze çıkarmak için hazırız. Saray ve şürekâsı, hesabı ödemeden masayı devirmeye kalkmasın. Milletimizden helallik istemek için değil, Hesabı ödemek için, sandığı vatandaşın önüne koysun.

Exit mobile version