Son dönemde yapılan anketlerin ortalamaları alındığında ilk seçimde mevcut durumu koruyacağı garantisi olmayan Erdoğan faiz indirimini en geç 2023’te gerçekleşecek seçimler öncesi ekonomik büyümeyi, ihracatı ve dolayısıyla istihdamı desteklemek adına istiyor. Ancak Erdoğan’ın seçimler öncesinde faiz indirimlerinin ekonomiyi canlandıracağı görüşü yüksek enflasyon ve TL’deki değer kaybı nedeniyle işe yarayacak gibi görünmüyor.
Reuters’ın görüşlerine başvurduğu tamamı ekonomi profesörü olan 10’a yakın akademisyen de TCMB’nin faiz indiriminin piyasa faizlerini yükseltici etkisine dikkat çekerek istenilen ile sonucun birbirinden çok farklı olduğunu belirtiyor.
Cumhurbaşkanlığına yakın kaynaklar, enflasyondaki yükseliş başta olmak üzere risklerine rağmen indirimlerin ekonomi için “gerekli” olduğunu savunurken akademisyenlere göre durum çok farklı.
Merkez Bankası (TCMB) enflasyondaki yükselişe rağmen Erdoğan’ın uzun süredir istediği faiz indirimlerine Eylül’de 100 baz puan ile başladı. Ekonomistler politika faizinin sabit kalacağını tahmin ediyordu.
Cumhurbaşkanlığı, Erdoğan’ın faiz indirim talebine ilişkin bir soruya haberin yazıldığı sırada henüz yanıt vermedi. TCMB ise Erdoğan’ın faiz indirimi için baskı yapıp yapmadığı sorusunu yanıtlamadı.
TCMB FAİZ İNDİRİMİ İLE PİYASA FAİZLERİNİ YÜKSELTTİ
Faiz indirimi sonrası piyasanın dikkat çektiği en önemli unsurlardan biri hem kısa hem de uzun vadeli tahvil faizlerinin belirgin şekilde yükselmesi oldu.
Gösterge 10 yıllık tahvil getirisi TCMB karaırın ardından yaklaşık 70 baz puan yükselişle yüzde 18.66’ya ulaştı. Benzer şekilde kredilerin de yer aldığı bir çok fiyatlamada risk ölçümü için de kullanılan CDS 60 baz puan yükselişle 440 baz puana çıktı. Koç Üniversitesi Ekonomi Profesörü Selva Demiralp, piyasaların politika yapıcılara önemli bir sinyal verdiklerine işaret ederek, “Önemli olan ülkenin makroekonomik temelleri ve kırılganlıklarını gözeten uzun soluklu politikalar üretebilmektir. Bu yapıldığı sürece uzun vadeli fiyatlamalar azalan riskleri ve enflasyon beklentilerini göz önünde bulundurur ve faizler aşağı iner” dedi.
“Uzun vadeli sonuçları göz ardı edip günü kurtarmak için eldeki avuçtakini har vurup harman savuran politikalar bir süre sonra kısa vadede de günü kurtaramaz hale gelir” diyen Demiralp, sözlerini, “Şu anda Türkiye’de gözlemlediğimiz tam da bu” diye sürdürdü.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 2002 yılında beri göreve geldiğinden beri yüksek büyümeyi en ön planda tuttu. İlk 10 yılda Türkiye ekonomisi her makro ölçüm cinsinden büyüdü gelişti zenginledi. Ancak 2012-2015 yılları arasında durum değişti 2015’ten pademi dönemine ise iyileşen göstergeler bozulmaya başladı. Türkiye yüzde 10 üzeri büyümeler yaşadıktan sonra 2018-2020 döneminde çok düşük seviyelerde büyüyebildi ve TL’deki değer kaybı ile pahalaşan ithalat vb gelişmelerle iktidarın ilk yıllarında belirgin artan zenginleşme yerini halkın fakirleşme hissine bıraktı.
Bir çok ekonomist bugün yüksek büyüme için kalıcı düşük faiz gerektiği konusunda hemfikir ancak kalıcı düşük faiz politikaları için ise önce enflasyonu beklentileri kontrol altına almak gerekiyor. Bu da ya bugünkü faizden daha yüksek bir faiz ya da aynı faizin daha uzun süre yüksek tutulmasını gerektiriyor. Erken faiz indirimleri ise aksine bu hedefi zora sokuyor.