İstanbul Sözleşmesi‘nin ilk imzacısı olan Türkiye, kadın örgütlerinin uzun süredir yaptığı tüm itirazlara rağmen gece yarısı Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle sözleşmeden ayrıldı.
Resmi Gazete’de yayımlanan AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzaladığı kararnamede, “3718 sayılı kararda “Türkiye Cumhuriyeti adına 11/5/2011 tarihinde imzalanan ve 10/2/2012 tarihli ve 2012/2816 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile onaylanan “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nin Türkiye Cumhuriyeti bakımından feshedilmesine, 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nin 3 üncü maddesi gereğince karar verilmiştir” ifadeleri yer aldı.
Kararnamenin ardından değerlendirmelerde bulunan Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, “Bu metin Cumhurbaşkanı’nın kararıyla kaldırılacak bir metin değil, herkes bunu böyle bilecek!” diyerek gece yarısı çıkartılmış karara tepki gösterdi.
“CUMHURBAŞKANI’NIN BUNA YETKİSİ YOKTUR”
Cumhuriyet’ten Nagihan Yılkın’ın haberine göre, Türkiye Cumhurbaşkanı’nın buna yetkisi yoktur, herkes haddini bilecek. İstanbul sözleşmesi, bu ülkede karar ve kanunla gelmiş bir kanun hükmündedir diyen Güllü, “Parlamentoda iki muhalefet grubunun oylamalarıyla yargıya taşınacaktır. Bireysel şekilde yargıya taşınamaz. Bunun kararını muhalefet verecek, onlar yargıya taşıyacaklardır. Bu konunun yargı ayağı, bizi yargı ilgilendirmiyor. Bizi, kadın örgütlerini ilgilendiren noktası; bu ülkede 28 çeken Şubat ayında 35 kadının öldürüldüğü bir zaman diliminde bu sözleşmenin kaldırılmasıdır. Bu kararı kim veriyor? Bu karar yayınlanırken primini rantını toplayarak o gün şerh koymayanlar, o gün altına imza atanlar alıyor ise bu bir siyasi olaydır. Bu siyasi olayın malzemesi olmayacağız, bu siyasi olayın ölümüne göz yumulan, sokaklarında tecavüz edilen, istismara uğrayan kadınları olmayacağız. Bunun sesini yükselteceğiz, koruma kalkanıysa o kadınların her tarafında; yanında, sağında, solunda sivil toplum örgütleriyle yerel yönetimlerin olması adına mücadele edeceğiz. Devlet mekanizmalarının da kadını korumasıyla olduğu yükümlü konularda da gayret edeceğiz. Hukuksal savaşın bir diğer ayağı uygulanmayan yasaların olması. 6284 sayılı kanunda uygulanmayan metinler var, onların uygulanmasını sağlayacağız” dedi.
“BİR GECE YARISI OPERASYONU”
“Ben bu ülkenin kadınlarının ve erkeklerinin Cumhurbaşkanı’nın kararıyla bu kararın bir gece yarısı operasyonu gibi hafta sonuna denk getirilerek planlanmış, programlanmış şekilde Resmi Gazete’de neden yayımladıklarını düşünmelerini istiyorum” diyerek karara dikkat çeken Güllü, “Bu ülkede neler oluyor, bu ülkenin hukuk düzeni içinde kadının anayasada sağlanmış yaşam hakkını sağlamaktan imtina edenler bunu neden yapıyor? Hukuki açıdan tek başına Cumhurbaşkanı imzasıyla fesih edilemeyeceğini kendileri de biliyorlar. Anayasanın 90. Maddesi gereği iç hukuktan üstün olduğu için TBMM onayı ile kabul olunması sebebiyle de TBMM oylamadan feshedilemez. Birilerinin ağzına bir parmak bal sürmek için devletin hukuk ayarlarıyla oynamaya yönelik bir hafta içinde yapılan bu tür yanlışlar inanın ki düzelir ama tarih eğrileri yazmaktan hiç çekinmez. Öldürülen, tecavüze uğrayan, istismar edilen her bedeninin dilleri olarak hak aramaya ve mücadele etmeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
“İKİ YÜZLÜLÜK”
Henüz 10 gün öncesinde AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından verilen talimat üzerine kadına yönelik şiddetin araştırılması için meclise önerge verilmişti. Önergenin verilip hemen akabinde gece yarısı İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesini “iki yüzlülük” olarak değerlendiren Güllü, “Uygulanmayan bir sözleşmemeyi kaldırarak aslında kafalarının içinde var olan bütün planları ortaya koyuyorlar. ‘Biz sizi korumak istemiyoruz, ölün geberin cehennemin dibini gidin’ diyorlar bütün hikaye bu. Bu karar; oy zamanı taktikleriyle mi, dindar muhafazakâr maskeyle mi, iktidar paylaşımında yapılan pazarlığın müstehzi gülüşüyle mi veriliyor? İşte bütün bu gerçeklikleri bilenler olarak son aylarda güven yitiren iktidarın denize düşen yılana sarılır edasıyla yaptığı bu hamle ne yazık onurunu, gurunu taşıdığı sözleşmenin kendi sonunu da getireceği gerçeğiyle yüzleştik. Ama biz bu sözleşmenin yasal mevzuatının uygulanması noktasında takibinin arkasında olacağız, havlu atmayacağız! O sözleşmenin nasıl imzalanmasını sağladıysak tekrardan uygulanması için bir ömür harcama gerekiyorsa onu da harcayacağız” ifadelerini kullandı.