1. Haberler
  2. Gündem
  3. Bilim Kurul Üyesi: “Böyle giderse 10-11 senede bağışıklık kazanılabilir”

Bilim Kurul Üyesi: “Böyle giderse 10-11 senede bağışıklık kazanılabilir”

Türkiye günde 1000-1500 vaka hızıyla giderse toplumsal bağışıklık 11 senede ancak gelişebilir. En az birkaç defa bu artışları yaşayacağız"

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınıyla ilgili olarak değerlendirmede bulundu. Ceyhan, “Türkiye günde 1000-1500 vaka hızıyla giderse toplumsal bağışıklık 11 senede ancak gelişebilir. Eğer bir mutasyon olmazsa ya da tüm toplumu aşılama gibi bir imkan doğmazsa birkaç defa bu artışları yaşayacağız” dedi.

Hacettepe Üniversitesi (HÜ) Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, Anadolu Ajansı (AA) muhabirine yaptığı açıklamada, küresel salgın Kovid-19’un dünyada ve Türkiye’de seyrine ilişkin açıklamalarda bulundu.

Dünyada, şu an hiçbir ülkenin ikinci dalgayı yaşamadığını, bunun yanlış kullanılan bir terim olduğunu belirten Ceyhan, ikinci dalga ile tarihte sadece İspanyol gribinde karşılaşıldığını söyledi.

“Şu an durum daha kötü”

Ceyhan, şu bilgileri verdi:

“O zamanlarda mayıs ayında vakalar sıfırlanmış, 2 ay hiç vaka görülmemiş, Ağustos ayında virüs mutasyona uğrayarak çok ağır bir tablo oluşturmuş ve 50 milyondan fazla insan ölmüş. İkinci dalga denilmesi için tüm dünyada vakaların sıfırlanması, ülkelerin tedbirleri kaldırması ve salgının bir süre sonra yeniden başlaması gerekiyor. Oysa, şimdi birçok ülke birinci dalganın içinde ikinci bir artış dönemini yaşıyor. Virüsün ilk başlarındaki durumu ile kıyaslama yapıldığında dünya şu anda daha kötü durumda.”

“Bilim insanlarının yanlış öngörülerinin çok büyük etkisi oldu”

Dünyada günlük vaka sayının arttığını vurgulayan Ceyhan, sözlerine şöyle devam etti:

“ABD ve Brezilya artık vakalarda azalma dönemine girdi ama Hindistan çok büyük bir artışla o ülkelerdeki azalmayı kapatıyor. Türkiye’de de 11 Nisan’da 5 binli rakamlarla bir pik görüldükten sonra alınan sokağa çıkma yasağı ve iş yerlerinin kapatılması gibi çok ağır tedbirlerle halkın sadece yüzde 10’unun dışarıya çıktığı bir dönemle vaka sayıları hızla azaldı. 11 Mayıs’ta binli vakaları gördük, o tarihten sonra azalma sağlayamadık, üç ay boyunca hep 1000 civarında seyredildi. Bu diğer ülkelerde de oldu. Örneğin Avrupa ülkeleri de 100-300 gibi rakamlara indikten sonra bir türlü sıfırlayamadı. Bunda bilim insanlarının yanlış öngörülerinin çok büyük etkisi oldu. Bu virüsün bir kış virüsü olduğu, yazın, mayıs sonu gibi salgının biteceği gibi ifadeler dile gelince devletler de bu öngörülere güvenerek, haziran ayının başında tedbirleri beklenenden hızlı bir şekilde kademesiz bir şekilde kaldırdı. Burada tabii ekonomik zorlamaların da etkisi oldu. Çünkü, ekonomiler dayanamamaya başlamıştı ve öngörülerin rahatlığıyla bu kararları aldılar.”

“Salgının mevsimi olmaz”

Kendisinin ve bazı bilim insanlarının salgının mevsimi olmayacağına ilişkin çok fazla açıklama yaptığını anımsatan Prof. Dr. Ceyhan, “Tarihe baktığınızda büyük pandemilerin çoğu yazın en sıcak döneminde çıkmıştır. Virüs çoğu zaman yüzde 90 solunum yoluyla bulaşıyor. Bir saniyeden daha kısa süre içinde virüs, bir kişiden diğer bir kişinin ağzından burnundan giriş yapıyor. Bu kadar kısa süre içinde virüsün sıcaktan etkilenmesi söz konusu değil. O yüzden bu öngörü doğru çıkmadı” diye konuştu.

İkinci yanlış öngörü

Ceyhan, ikinci bir yanlış öngörüye ilişkin de şu değerlendirmede bulundu:

“Vakaları yakalar ve temaslılarına izolasyon uygularsak, bu işin biteceği yönünde de bir öngörü vardı. Ama bunun da yanlış olduğu anlaşıldı. Çünkü, bazı bilim insanları, tanı konmamış ama virüsü yayma potansiyeli olan insanların sayısını çok düşük tahmin ettiler, yüzde 40 ya da bir katı gibi ifadelerde bulundular. Nitekim, dünyanın her yerinde yapılan çalışmalarda görüldü ki virüsü alanların yüzde 90’ı herhangi bir belirti göstermediği için test yapılmadı ve tanı almadılar. Bunun üzerine ülkeler şimdi yeni yeni bu tip vakaları bulabilmek için test politikaları geliştiriyor.”
Türkiye ve birçok Avrupa ülkesinde, vakaların azalmadığının görüldüğü zaman ek bazı önlemlerin alınması gerektiğini vurgulayan Ceyhan, “Bunlar, mesailerin kademelendirilmesi, toplu taşıma araçlarında kalabalığın azaltılabilmesi, toplanmalara sayı sınırı konulması, şehirlerarası dolaşımın kontrol altına alınması gerekirdi. Oysa birden bire tamamen serbest bırakıldı” dedi.

İstanbul’daki insanlar, Türkiye’nin her tarafına yayıldı

Prof. Dr. Mehmet Ceyhan şunları kaydetti:

“Görüldü ki başlangıçta İstanbul merkezli olan salgın, tüm Türkiye’ye yayılıverdi. Şimdi işimiz çok daha zor. Çünkü o zaman tek merkezli İstanbul ağırlıklı bir salgın vardı, vakaların yüzde 60’ı İstanbul’daydı. Onu izleyen Ankara, Konya, İzmir, Bursa, Kocaeli, Sakarya olmak üzere 6 büyük il vardı. Diğer yerlerde bir ki vaka ya var ya yoktu. Mücadale daha kolaydı, yasaklar vardı, şimdi işimiz daha zor. Çünkü halkın yüzdü 100’ü artık dışarıda. İkinci olarak salgın artık tek merkezli değil, tüm Türkiye’ye yayılmış durumda. İstanbul ile uğraşılan şekilde tüm şehirlerle uğraşmak zorundayız. Yayılımdaki en önemli neden, İstanbul’daki insanların yazın gelmesiyle birlikte kontrolsüz bir şekilde Türkiye’nin her tarafına yayılması oldu.”

“Test politikamızı değiştirmeliyiz”

Test sayılarına da değinen Ceyhan, “Ayrıca ilave olarak test politikamızı değiştirmeliyiz. Henüz daha test sayımız yeterli değil, çünkü nüfus başına test sayısı olarak dünyada 67. sıradayız” ifadelerini kullandı.

‘Bir mutasyon olmazsa ya da tüm toplumu aşılama gibi bir imkan doğmazsa birkaç defa bu artışları yaşayacağız’
Prof. Dr. Ceyhan, şu an en çok yeni vaka görülen ilin Ankara olduğuna işaret ederek, “Eğer, kontrolsüz bir şekilde şehirler arası seyahat devam ederse göreceğiz ki birkaç hafta sonra İstanbul da İzmir de aynen Ankara’nın yaşadığı bu ikinci artışı yaşayacak. Şu anda sorunun az gibi göründüğü bütün iller bunu yaşayacak” uyarısında bulundu.

Toplumsal bağışıklığın henüz gelişmediğine işaret eden Ceyhan, şu bilgileri verdi:

“Türkiye, günde 1000-1500 vaka hızıyla giderse toplumsal bağışıklık, 11 senede ancak gelişebilir. Eğer bir mutasyon olmazsa ya da tüm toplumu aşılama gibi bir imkan doğmazsa birkaç defa bu artışları yaşayacağız. Burada önemli olan, halk tedbirlere yüzde 100 uyarsa başka bir tedbir alınmasına gerek yok. Herkes maske takar, sosyal mesafesini korursa isterseniz hiçbir tedbir almayın zaten insandan insana virüs bulaşamaz. Dünya çapında herkesin buna uyması lazım.”

Bilim Kurul Üyesi: “Böyle giderse 10-11 senede bağışıklık kazanılabilir”
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.