Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, basın yayın kuruluşlarının Ankara temsilcileri ile bakanlıkta bir araya geldiği toplantıda, gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.
Savunma ve güvenlik konularının günlük siyasetin dışında tutulması gerektiğini ve polemik konusu yapılmaması gerektiğine vurgu yapan Akar, “Savunma güvenlik konusu 84 milyonun konusu. Bütün alanların, kesimlerin meselesi” ifadesini kullandı.
Güvenlik ortamının ve güç dengelerinin yeniden şekillendiğini belirten Akar, milletin hak ve menfaatini korumak için her türlü önlemi aldıklarını söyledi.
Akar, “Bir taraftan bazı doktrinler var bunları uygulayarak pratiği götürüyoruz, diğer taraftan da pratikte edindiğimiz izlenimleri vesaire doktrine dönüştürüyoruz” diye konuştu.
Türkiye’nin konumu nedeniyle etrafta, uzakta yakında olan her şeyin kendilerini ilgilendirdiğini aktaran Akar, Türkiye’nin bu bölge halkıyla kültürel ve tarihi bağları olduğuna dikkati çekti.
Akar, şöyle devam etti:
“Türkiye, Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde içinde bulunduğumuz dönemde, bu ortamda, uluslararası ilişkilerde artık özne haline gelmiş bulunuyor. Hem etki alanı hem ilgi alanı genişlemiş oluyor. Etki alanı 3 kıta, ilgi alanı da bütün dünya. Nerde ne olursa, şu veya bu şekilde bizi ilgilendiriyor. Bunun sonucunda da devletimizin ve tabii devletin parçası silahlı kuvvetlerin, Savunma Bakanlığımızın da sorumlulukları, görevleri artmış bulunuyor. Bu manada görevlerimizi yerine getirebilmenin gayreti içindeyiz ve şu anda gerçekten silahlı kuvvetlerimiz Cumhuriyet tarihinin en yoğun günlerini yaşıyor. Aşağı yukarı bütün unsurlarımız şu veya bu şekilde angaje olmuş durumda. Yurt içinde ve sınır ötesinde ve bunun yoğunluğunu yaşıyoruz hep beraber. Bu yoğunluğu olabildiğince kırmadan, dökmeden bizim vazifemiz neyse, hukuk çerçevesinde, şeffaf bir şekilde onu yerine getirmek için gayret gösteriyoruz.”
‘Teröristleri kaynağında etkisiz hale getirmek, amacımız bu’
Terörle mücadelede, yeni bir güvenlik konseptinden bahsedilebileceğini dile getiren Akar, “Bu da teröristlerin ülkemize gelip herhangi bir şekilde eylemde bulunmaları değil. Onların gelmesini engelleyecek şekilde, teröristleri kaynağında etkisiz hale getirmek, amacımız bu” değerlendirmesini yaptı.
Tek amaçlarının teröristler olduğunu tekrarlayan Akar, şöyle devam etti:
“Teröristler neredeyse hedefimiz orası. Bu konudaki amacımız da taarruzi bir anlayışla bunu yaparken, sınırlarımızı ve vatandaşlarımızın güvenliğini sağlamak. Bunun dışında hiçbir amacımız yok. Bu yaptıklarımızın hepsi meşru müdafaa kapsamında ilgili arkadaşlarımızla karşılıklı görüşerek yapılan icraatlardır. Komşularımızın özellikle Suriye ve Irak başta olmak üzere, hiçbir komşumuzun, sınırında, toprağında, hakkında hiçbir egemenliğinde gözümüzün olmadığını böyle bir niyetimizin olmadığını da herkesin bilmesi lazım. Biz, komşularımızın toprak bütünlüğüne son derece saygılı davranıyoruz. Çok istismar edilen bir konu da bizim gerçekten din, dil, ırk, mezhep ayrımı yapmamız asla söz konusu değil. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nde böyle bir şey yok. Bizim asker olarak yaptığımız bu operasyonlarda da tek hedefimiz teröristler bunun altını tekrar tekrar çiziyorum. Bunun dışında bizim hiçbir şekilde başka bir tarafa yönelmemiz söz konusu değil, böyle bir icraat asla söz konusu değil.
Türkler, Kürtler, Araplar bizim kendi nüfusumuzda 84 milyon kardeştir ve bunun da en somut örneği şehitliklerdir. Şehitlikleri inceleyin orada bütün coğrafyadan Türk, Kürt, Arap karışık bir şekilde kardeşler yan yanı yatıyorlar. Bu da kardeşliğimizin en açık göstergesidir.”
‘1 Ocak 2021’den itibaren de bir yılda ise 2 bin 795 terörist etkisiz hale getirildi’
Akar, TSK’nin yurt dışındaki operasyonları sırasında sivil hedefler başta olmak üzere, tarihi ve kültürel yerler konusunda aşırı hassas davrandığına değindi. Hulusi Akar, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin envanterinde kimyasal silah olmadığını da tekrar vurguladı.
TSK’nin başta FETÖ olmak üzere, PKK-PYD, IŞİD’e karşı mücadelesini sürdürdüğünü belirtirken, en son teröristin etkisiz hale getirilinceye kadar mücadelenin devam edeceğini söyledi.
“Mehmetçik yüksek bir moralle kar kış demeden bu faaliyetlerini sürdürüyor” diyen Akar, “Suriye’nin kuzeyi dahil, 24 Temmuz 2015’ten bugüne kadar 33 bin 275 terörist bugün itibariyle etkisiz hale getirilmiş bulunuyor. 1 Ocak 2021’den itibaren de bir yılda ise 2 bin 795 terörist etkisiz hale getirildi” bilgisini paylaştı.
84 büyük operasyon yapıldığını aktaran Akar, şöyle konuştu:
“Büyük operasyon demek, 3 tabur ve fazlası, büyük operasyon oluyor. Ortak çaplı operasyonlar da bir tabur iki tabur şeklinde yapılanlar onlar da 286. Bu manada toplam 370 operasyon, bu operasyonlar sırasında 1455 mağara/sığınak imha edilerek kullanılamaz hale getirilmiştir. İçindeki teröristlerle beraber. Burada dikkati çekmek istediğim konu, son zamanlarda bu terörist elebaşları özellikle uluslararası basına konuşmaya başladılar. Çok değişik şeyler söylüyorlar. Yakın zamanda sözde elebaşlardan birinin söylediği şey şu; TSK’nın etkisini itiraf ediyor; ‘TSK çok yönlü saldırıyor’ diyor. ‘Açıkça söylüyorlar tek bir kişi bırakmayacağız diyorlar. Saldırılar gerçekten çok ağır.’ diyor. Diğer bir elebaşı da ‘PKK, YPG’ye dış destek devam ediyor.’ diyor. Bunların PKK’nın YPG’den gittiğini açık açık söylüyorlar. Bir başka elebaşı da ‘Avrupa ateşkes ilan etmeyeceksiniz, savaşı sürdüreceksiniz diyor.’ Bunları da bir tarafa koymak lazım. Sonuçta kim ne derse desin ne yaparsa yapsın 40 yıldan beri milletimizin başına bela olan bu terörü bitirmekte asil milletimizi kurtarmakta kararlıyız.”
‘Hudut namustur’ diyoruz’
Akar, “Şu anda 395 üs bölgesinde, bazı üs bölgelerimizde eksi 30 derece, 3 metre kar var. Çığ tehlikesi dahil, karla mücadele dahil tüm zorlu arazi ve iklim şartlarına rağmen Mehmetçik fedakarca görev yapıyor” dedi.
Diğer önemli bir konunun ise çok konuşulan hudutlar meseli olduğuna değinen Akar, hudutların güvenliğinin bir “namus meselesi” olduğunu söyledi.
Akar, “‘Hudut namustur’ diyoruz. Hudutlarımız şu anda en yoğun şekilde hem fiziki anlamda yapılan tesisle tesisatla hem de ilave gönderdiğimiz birliklerle olabildiğince yani gerçekten Cumhuriyet tarihimizin en yoğun günlerini yaşıyoruz. Hudutlarımız en etkili tedbirlerle korunmaktadır” diye konuştu.
Hudutlarda alınan duvar, tel örgü, hendekler gibi güvenlik tedbirlerinden bahseden Hulusi Akar, “Çok ciddi bir mücadele var, çok yoğun teknoloji kullanılıyor, onun getirdiği bir başarı var. Bu rakamlarda da açıkça görülüyor. 1 Ocak’tan itibaren geçmiş veya geçerken toplam 99 bin 602 kişi yakalandı. 314 bin 586 kişi de engellendi. Yakalananların içinde 495’i terörist. Bunların da 248’i FETÖ/PDY, 92’si PKK, 4’ü DHKP-C, 3’ü MLKP, 68’i DEAŞ ve 36’sı da HTŞ mensubu” dedi.
Akar, bu kişilerle beraber çok miktarda kaçak sigara, uyuşturucu madde ve 1 milyon uyuşturucu hap ele geçirildiğini de bildirdi.
Suriye’nin kuzeyinde 2016’da başlayan ve başarı ile icra edilen Zeytin Dalı (2018), Barış Pınarı (2019) ve Bahar Kalkanı (2020) operasyonlarıyla terör koridorunun parçalandığına işaret eden Akar, “Oradaki kazdıkları kuyulara teröristler gömüldü” vurgusunu yaptı.
Operasyonların ardından yaklaşık 1 milyon Suriyeli’nin kendi istekleriyle o bölgelere döndüklerini belirten Akar, bunların 470 bininin de İdlib bölgesine gittiğini söyledi.
Hulusi Akar, o bölgelerde gerçekleştirilen altyapı ve üstyapı çalışmalarından da bahsetti.
Zaman zaman orada Rusların yaptığı saldırılar olduğunu söyleyen Hulusi Akar, şöyle konuştu:
“Geçenlerde bir su deposunu vurdular. Orada İdlib’teki halkın hayatını son derece zorlaştırdılar. Zaten zordu, daha da zorlaştırdı. Bunun dışında çeşitli havadan bomba attıkları oluyor. Bunlarla alakalı arkadaşlarımız kendi muhataplarıyla Türk-Rus görüşme konuşma suretiyle bu konuda dikte veriliyor. İkaz ediyoruz, diğer taraftan da 30 Eylül’de Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Putin’le yaptığı görüşmenin ardından ateşkes ihlallerinin ciddi şekilde azaldığını görüyoruz. Bizim temennimiz herkes yerinde dursun, ne zamana kadar anayasa yapılıncaya kadar. Seçimler yapılıncaya kadar. Hem ABD ve hem Rusların daha önce yapılan mutabakatlara uymalarını bekliyoruz. Mutabakatın sürmesine, ateşkesin sürmesine istikrarın devamına katkı için çalışıyoruz.”
Çeşitli bölgelerden tacizler olduğuna dikkati çeken Bakan Hulusi Akar, bunlara karşı taviz verilmediğini misliyle mukabelede bulunulduğunu söyledi. Türkiye olarak kendilerinin istikrardan yana olduklarını vurgulayan Akar, ateşkesin de kalıcı hale dönüşmesini istediklerini bildirdi.
‘Azerbaycan bizim can kardeşimiz’
Azerbaycan’daki gelişmelere de değinen Milli Savunma Bakanı Akar, “Azerbaycan, bizim can kardeşimiz. İki devlet tek devlet noktasından hareketle Azerbaycan’ın haklı davalarında onlarla beraberiz” ifadesini kullandı.
Bunun ötesinde amaçlarının bütün Kafkasya’da kalıcı bir barışın olması ve istikrarın sağlanması olduğunu dile getiren Akar, “Sayın Aliyev ve Sayın Cumhurbaşkanımızın birlikte Ermenistan’a uzattıkları barış elinin bizim dileğimiz, temennimiz Ermenistan tarafından anlaşılması ve tutulması. Bu fırsattan istifade edilmesi. Sadece mesele Azerbaycan Ermenistan değil, tüm bölgede, Azerbaycan, Ermenistan, Gürcistan, Türkiye, Rusya, İran bir bütün halinde oranın bir istikrar adası haline gelmesi” diye konuştu.
Azerbaycan ile ortak askeri çalışmaların sürdüğünü belirten Akar, ateşkesin kontrolü için Ruslarla beraber 30 Ocak’tan bu yana ortak merkez kurulduğunu hatırlattı. Akar, orada ateşkes ihlallerinin kontrol edildiğini belirtirken, “Olaya iyimser bakıyoruz. Gittikçe ateşkes ihlalleri azalıyor. İstikrar daha böyle kapsamlı hale geliyor. Dileğimiz temennimiz önümüzdeki günlerde çok daha istikrarlı bir durum ortaya çıkacak diye düşünüyoruz. Buradaki çalışmaların Türk Rus işbirliğinin başarılı olduğunu, ateşkesin devamlılığına katkı sağlandığımızı görüyoruz” dedi.
Mayın ve el yapımı patlayıcıların temizlenmesi için Azerbaycan askeri ile çalıştıklarını aktaran Akar, buradaki barışın kalıcı hale dönüşmesinin hem Hazar’da hem Karadeniz’de olumlu etkilerinin olacağını söyledi.
”Libya Libyalılarındır’ diyoruz bunun için elimizden geleni yaptık yapmaya devam edeceğiz’
Libya’daki gelişmelere değinen Hulusi Akar, bölgenin uzak gibi görünmesine rağmen Türkiye’nin Libya ile 500 yıllık geçmişi, ortak tarihi olduğunu hatırlattı.
2019’un sonlarına doğru Trablus’un düşmek üzere olduğu zaman Libya’da meşru hükümetinin 5 ülkeye artık bir de NATO’ya mektup yazıldığını hatırlatan Akar, Serrac tarafından yazılan mektuba olumlu bir tek yanıtın Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından geldiğini belirtti.
Libya’daki askeri eğitim işbirliği ve yardımlaşma konusunda çalışmaların devam ettiğini aktaran Akar, seçim olmasa dahi bu noktaya gelmenin dahi büyük bir kazanım olduğunu söyledi.
Bunun da Türkiye’nin destekleri ile olduğunun altını çizen Akar, “Bundan sonra da bizim temennimiz bir an önce çerçevenin çizilmesi ve seçimlerin yapılması. Birlik beraberlik içinde tek vatan olarak, Libya’nın mutlu yaşaması. ‘Libya Libyalılarındır’ diyoruz bunun için elimizden geleni yaptık yapmaya devam edeceğiz. Türk askeri Libya’da kesinlikle yabancı güç değildir. Kimse yokken bizim orda olduğumuzun bilincinde oradaki Libyalı arkadaşlarımız” diye konuştu.
Akar, Libya’daki Türk askerinin verdiği eğitim başta olmak üzere yaptığı askeri faaliyetlerden de bahsetti.
Afganistan konusu
Afganistan’daki gelişmelere de değinen Hulusi Akar, Türkiye’nin başından beri Afgan halkının rahatı huzuru ve güvenliği için yapılması gerekenler konusunda destek verdiğini aktardı.
İlk günden itibaren bugüne kadar 20 binden fazla TSK personelinin Afganistan’da görev yaptığını bildiren Akar, son 6 yılda da Uluslararası Hamit Karzai Havalimanı’nın işletilmesinde görev aldıklarını hatırlattı.
Hızlı ve ani değişen şartlara rağmen en son dakikaya kadar kalmak suretiyle hiçbir şekilde görevlerini bırakmadıklarını belirten Akar, şartların görev yapılamayacak noktaya gelmesinin ardından da 48 saatten az bir süre içinde Mehmetçiği tahliye ettiklerini söyledi.
Türk askerinin tarihine yakışır şekilde yöre halkının gönlünü kazanarak, dünya barışına hizmet etmenin gururu içinde evine döndüğünü belirten Akar, “Şu anda Afganistan’da Hamit Karzai artık ona Kabil diyorlar, Kabil Havaalanının ve onun dışında 4 havalimanı daha var onların işletilmesi konusunda teknik yardım konusunda, neler yapılabilir konusunu Katar ile müştereken çalışmak suretiyle ilişkimizi sürdürüyoruz. Önümüzdeki dönemde bunun adı konulacak. Bir mutabakat metni imzalandıktan sonra oradaki çalışmalarımız devam edecek” diye konuştu.
Havaalanlarının hayati önem taşıdığına dikkati çeken Akar, havaalanlarının açık olması için ellerinden gelen gayreti gösterdiklerini göstermeye devam ettiklerini söyledi.
Yunanistan ile Akdeniz ve Kıbrıs’ta sorunlar olduğunu hatırlatan Hulusi Akar, bu sorunları barışçıl yöntemlerle ve diyalogla çözmek istediklerini söyledi.
Türkiye’nin burada yayılmacı gibi gösterilmeye çalışıldığını aktaran ve bunu bir paradoks olarak niteleyen Hulusi Akar, “Yemiyorlar, içmiyorlar her gün bir şey söylüyorlar. Gerçekleri göstereceğiz. Biz güçlüyüz çünkü haklıyız” dedi.
Yunanistan’ın uluslararası hukuka aykırı bir şekilde yayılmacı anlayışının devam ettiğine değinen Akar, iki ülke arasındaki sorunları ise “Karasularının genişliği, Hava sahası, FIR hattı, Arama Kurtarma Sahasına yönelik ihtilaflar, Gayri Askeri Statüdeki Adaların (GASA) silahsızlık statüsünün ihlali, Egemenliği Anlaşmalarla Yunanistan’a Devredilmemiş Ada, Adacık ve Kayalıklar (EGAYDAAK) konusu, Doğu Akdeniz’de ülkemizin ve KKTC’nin hak ve menfaatlerini göz ardı eden iddialar, provokatif silahlanma girişimleri ve diğer provokatif faaliyetler, Batı Trakya Türklerinin haklarını kısıtlayıcı uygulamalar” olarak sıraladı.
‘İttifak içinde ittifak NATO’yu zayıflatır’
Akar, şunları kaydetti:
“Biz, tüm bunlara rağmen, tüm bu kışkırtmalara rağmen, biz ‘görüşelim’ diyoruz. Güven ve Güven Artırıcı Önlemler / 4’üncü toplantı için Ankara’ya bekliyoruz açık davet ettik. Bekliyoruz. Toplantılarda meselelerin tartışılıp iyi komşuluk ilişkileri içinde çözüm bulmasını istiyoruz. Hep bunu söylüyoruz. Tüm barışçıl yaklaşımımıza rağmen ihlallere devam ediyorlar. Hava sahası, karasu ihlalleri yapılıyor. Gemilerin ihlali var, geçtiğimiz yıl içerisinde uluslararası anlaşmalara rağmen GASA’lara EGEAYDAKLARA toplam 90 üst düzel ziyaret yapıldı. Sürekli bir tahrik, provokasyon var. Özellikle bazı siyasilerin provokasyonları gereksiz NOTAM, NAVTEX’ler var. 1988’de mutabakat imzalanıyor. Mutabakatla ‘turizm mevsiminde dini ve milli bayramlarda tatbikat yapmayalım’ deniliyor. Bunları çiğniyorlar. Devamlı bir tahrik.
En son Yunan Savunma Bakanı ile görüşmemizde ‘biz değil turizm bakanlarımız görüşsün.’ dedim. Turizm geliştirelim. Tatbikatları, gerginliği azaltalım bu konuları kendilerine söylüyoruz istenilen yanıtları, cevapları maalesef alamıyoruz. Kendilerince birtakım böyle gayretlerle, ‘Türkiye dış tehdit.’ Bunu bir tehdit gibi göstererek durum üstünlüğü sağlamaya çalışıyorlar. Yunanistan’da ekonomik durum malum ciddi sıkıntıları var. Hal böyleyken son derece pahalı silah sistemlerini almaya hevesleniyorlar. Savunma bütçesini artırıyorlar. Biz NATO içinde Yunanistan ile müttefikiz. Yunanistan NATO içinde çeşitli ülkelerle ittifak anlaşmaları yapıyor, mutabakat muhtırası imzalıyor. NATO varken bunlar niye? Silahlanma var bunlar kime karşı. Diyoruz ki bu silahlanma ne için? Normal savunma için çok fazla, Türkiye için çok az. Kendilerince boylarını aşan iddialar üzerinde yürümeye devam ediyorlar. İttifak içinde ittifak NATO’yu zayıflatır.”
Yunanistan’ın göçmenlere yönelik uygulamaları
Yunanistan’ın göçmenlere yönelik uygulamalarını anlatan Akar, “İnanılmaz şeyler var. Denizin ortasında yapılanlar… Göçmenlere ateş ediyorlar, botu zıpkınla deliyorlar. Hangi medeniyet, hangi insanlık, anlaması çok güç. Bu yapılanlar gerçekten canilik. Uluslararası anlaşmalar, insan hakları, hukuk hiçe sayılıyor” diye konuştu.
Yunanistan’ın Avrupa Birliği (AB) üyesi olmayı bir araç olarak kullandığını dile getiren Akar, AB ülkelerinin de AB dayanışmasından dolayı mesele Yunanistan olduğu zaman hakkı, hukuku bir kenara bıraktığını belirtti.
Akar, AB’nin, insan hakları ve uluslararası hukuk konusunda çifte standartlığı bırakması gerektiğini söyledi.
Batı Trakya’da Türk kimliğinin inkar edildiğini dile getiren Akar, bu bölgedeki mantığın Kıbrıs için de geçerli olduğunu ifade etti.
Akar, “Kıbrıs’taki çözümsüzlüğün temel sebebi, oradaki Rumların, kendilerini efendi, Türkleri yok sayması. Bunu da AB, görmezlikten geliyor” diye konuştu.
Bütün bu uygulamalara rağmen Türkiye ile Yunanistan arasındaki diyalog kanallarının açık olmasını arzuladıklarını vurgulayan Akar, olaylara siyasal ve barışçıl yol ve yöntemlerle çözümler bulmayı istediklerini kaydetti.
Akar, Türkiye’nin, bölgesinde barış ve istikrarın teminatı olmaya devam edeceğini belirterek, şunları söyledi:
“Biz Türkiye olarak kimseye tehdit değiliz. Kimsenin toprağında, hakkında, hukukunda gözümüz yok. Türkiye, dostları için güvenilir, güçlü ve etkin bir müttefiktir. Karalamalarla bir yere varılamaz. Bütün bu iyi niyetimizi ortaya koyduktan sonra da yanlış anlaşılmasın diyoruz. Biz bu kadar iyi niyetliyiz ama aynı zamanda ülkemizin, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki kardeşlerimizin hak, alaka ve menfaatlerini korumakta azimliyiz, kararlıyız ve muktediriz.”
Akar, Kıbrıs’ta barışın ve huzurun hakim olmasını istediklerini dile getirerek, “Türkiye, garantördür. Garantörlük hakkımızı bugüne kadar yerine getirdik, getirmeye devam edeceğiz” dedi.
F-16 Block Viper alımı ve modernizasyonu
F-16 Block Viper alımı ve modernizasyonu konusunda bir sürecin işlediğini ve bunu takip ettiklerini belirten Akar, aynı zamanda ABD ile F-35 konusunda da bir görüşmenin sürdüğünü kaydetti.
Akar, F-35 konusunda, gelecek günlerde ABD’de bir toplantı yapılacağını ve bunun hazırlıklarının devam ettiğini söyledi.
‘NATO’da müttefikiz.’ diyorsunuz fakat diğer yandan da ihtiyaçlarımızı parası mukabilinde vermiyorsunuz’
Türkiye’ye karşı, bazı dost ve müttefik bilinen ülkelerden yedek parça, sistem, malzeme, silah, mühimmat alışverişinde açık-kapalı gecikmenin bulunduğuna dikkati çeken Akar, şu ifadelere yer verdi:
“Adına ambargo denilmiyor fakat gecikmeler var. Biz bunu muhataplarımıza hatırlatıyoruz. Şunu söylüyoruz: TSK’nın bu şekilde zafiyeti, zayıflatılması, isteklerini alamamasından dolayı aynı zamanda NATO’nun zayıflatılması demek. 2021 yılında hazır kuvvet olarak NATO’nun nöbetini tuttuk. Herhangi bir kriz olsaydı birliklerimiz gidecekti. Bu tür örtülü-kapalı ambargolardan dolayı, herhangi bir şekilde istenilen malzemeyi temin edemiyorsak bu, zafiyet doğuracak. Bunu anlatmaya çalışıyoruz. NATO’ya karşı 70 yıldan beri sorumluluklarımızı eksiksiz yerine getirmiş bir orduyuz, ülkeyiz. Hal böyleyken siz şimdi ‘NATO’da müttefikiz.’ diyorsunuz fakat diğer yandan da ihtiyaçlarımızı parası mukabilinde vermiyorsunuz.”
Yorumlar kapalı.