Bahçeli, yaptığı açıklamada, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu’nda görüşülmesi esnasında özellikle “zillet ittifakı”nın partileri vasıtasıyla sahnelenen ilkesiz, iradesiz ve itibarsız görüntülerin, milleti derinden yaraladığını belirtti.
“Bu süreçte CHP, HDP, İP ve diğer marjinal partiler arasındaki ilişki, irtibat ve ittifak ziyadesiyle billurlaşmış ve bilenmiştir.” değerlendirmesini yapan Bahçeli, TBMM’yi terörize etme, olay çıkarma, kavga ve dövüş ringi haline getirme maksadıyla arkası önü hesaplanmış planlı bir tahrik kampanyasının devamlı surette tırmandırıldığını kaydetti.
Bahçeli, bilhassa CHP ile HDP’nin “sözde Kürdistan” ortak paydasında buluştuğu, Türkiye karşıtlığında birleştiği, milli irade karşısında tecessüm eden husumet cephesine girdiğini belirtti.
TBMM Genel Kurulu’nda demokrasi ayıpları, ahlak kayıpları, akıl tutulmaları, devlete ve millete meydan okuyan küstahlıkların zincirleme şekilde cereyan ettiğini vurgulayan Bahçeli, “Birbiri ardına tetikledikleri skandallarla Gazi Meclisimizi sabote eden muhalefet partileri ülkemizin demokratik imajına ve hukuk prestijine zarar vermekle kalmamışlar, bütçe müzakerelerinin saygınlığına da gölge düşürmüşlerdir.” ifadesini kullandı.
Bahçeli, TBMM’nin bir asrı aşan şerefli mazisinde böylesi bir karanlık tablonun hiç görülmediği, yaşanmadığı ve var olmadığını kaydetti.
“Hiçbir sorunumuz çaresiz ve çözümsüz değildir.” ifadesini kullanan Bahçeli, şöyle devam etti:
“Ancak zillet ittifakının yegane propaganda retoriği yıkım edebiyatıdır. Hayatın olağan akışına, hadiselerin film şeridi gibi geçişine ne bir yorum, ne bir teklif, ne de sağduyulu ve sorumlu bir fikir getiremeyen bu çürümüş siyaset ittifakı Türkiye’nin en ciddi talihsizliği ve rahatsızlığıdır. Maalesef Türkiye aylardır, zillet ittifakının meçhul ve müphem ‘Cumhurbaşkanı adayı’ üzerinde devamedegelen fuzuli tartışmalarla meşgul edilmektedir. Sivriltilmeye çalışılan sipariş isimler etrafında yoğunlaşan adaylık karmaşasının esasen taktik bir siyaset kurnazlığı olduğu da gözümüzden kaçmamaktır. Buna rağmen zillet ittifakının cumhurbaşkanı adayını belirlemeye, CHP Genel Başkanı’nın iddia ve ifade ettiğinin aksine, ittifakı oluşturan partilerin genel başkanlarının mezun olmadığı açıktır. Hala ve henüz zillet partilerinin sırtını yasladıkları efendilerinden bir aday işareti alamadıkları ortadadır. CHP Genel Başkanı ne kadar heveslense de, ne ölçüde heyecanlanıp iki de bir ‘ittifak kabul ederse cumhurbaşkanı adayı olmaktan gurur duyarım’ dese de çabaları beyhudedir, çünkü bu sakil zihniyet karar ve irade haysiyetini çoktan yabancı güçlere devretmiştir. Zillet ittifakının ruhu ve ruhsatı Türkiye düşmanlarının eline geçmiştir. Anlaşılan odur ki, cumhurbaşkanı adayının hüviyeti çerçevesinde bilinçli ve sistematik bir arayış canlı tutulmaktadır. İsimleri kamuoyunda parlatılan genel başkanlar ve belediye başkanları ise alttan alta polemikleri kaşıyıp kamçılamaktadır.”
Türk milletinin böyle bir gergin atmosfere mahkum ve müstahak görülemeyeceğinin altını çizen Bahçeli, şunları kaydetti:
“Türkiye’nin geleceğine dair en küçük hazırlıkları, dişe dokunur bir tane projeleri bulunmayanların cumhurbaşkanı adayının kimliği ve kişiliğiyle ilgili gündem oluşturma, bunu da sürekli sıcak tutma gayeleri milletimize karşı saygısızlık, aynı zamanda ağır bir kusurdur.
CHP Genel Başkanı’nın İP Başkanına Başbakanlığı layık görmesi, İP Başkanının İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nı ikinci Fatih’e benzetip yüzünde Rabbi Yesir gördüğünü ileri sürmesi birbirine kumpas hazırlayan, birbirinin kuyusunu kazan zillet partilerinin traji komik hallerine ve hezeyana batmış siyasi tükenişlerine bariz delildir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminde fiilen ve hukuken bulunmayan Başbakanlık makamına ittifak ortağını yakıştıran ve uygun bulan Kılıçdaroğlu hem muhatabıyla alay etmekte hem de dipsiz bir uçuruma itmektedir.”
“İstanbul Büyükşehir Belediyesinde işe alınan terör örgütleriyle irtibat ve iltisakı olan militanlar hakkında İP Başkanının sessiz kalması ise bir başka rezalet, işlenen suça bir diğer ortaklıktır.” değerlendirmesinde bulunan Bahçeli, “CHP ile İP’in yabancı büyükelçilerle veda ziyareti bahanesiyle seriye bağlanan kuşkulu görüşme trafiği Türkiye’nin aleyhine tezahür eden dış tahkim ve desteğin bir bakıma tescili şeklinde ele alınmalıdır.” ifadesini kullandı.
Bahçeli, milli iradeden umudunu kesen bu partilerin yabancı ülkelerin himayesine özlem duymalarının gayri milliliğin ulaştığı hazin boyutları göstermesi bakımından ibretlik olduğunu savunan Bahçeli, “İP’in yöneticileri tarafından Kılıçdaroğlu’na yönelik ‘kazanamaz, o halde aday olmamalı’ mesajları da misilleme siyaset hamleleri şeklinde okunmalıdır.” açıklamasında bulundu.
“Utanç vesikasıdır”
CHP ve yedeklerinin kriz içinde olduğunu, Türkiye’ye verecekleri hiçbir şey bulunmadığını kaydeden Bahçeli, aklıselim iflası yaşayan zillet ittifakının dağınıklığı ve terör örgütleriyle yakınlığının kabul edilemeyecek bir güvenlik sorunu olduğunu belirtti. Bahçeli, “Terörist Demirtaş’ın kardeşi tarafından tezkere kararı nedeniyle övülen, PKK’nın takdirini kazandığı itiraf edilen CHP’nin siyasi rant uğruna her değeri ayaklar altına alması, bu çerçevede şeytanla bile görüşmeye ve uzlaşmaya hazır olması tek kelimeyle utanç vesikasıdır.” ifadesini kullandı.
Bahçeli, Türkiye ekonomisiyle ilgili asılsız ve mesnetsiz açıklamaların, muhalefet saflarına döviz fiyatlarını dahil etme izansızlıklarının tarihi bir hata olduğunu yakında herkesin göreceğine işaret etti.
İşgal girişimiyle yapılamayan, darbe teşebbüsüyle başarılamayan, terör saldırılarıyla ulaşılamayan hain sürecin ekonomik saldırılarla, toplumsal hareketlenmelerle tamamlanmak istendiğini ifade eden Bahçeli, Türkiye’nin ekonomik ve siyasi çöküş senaryosunu kaleme alanların, erken seçim dayatmasının gerekçelerini imal ve ikmal etmeyi amaçlayan iç ve dış çıkar gruplarının milli hassasiyetlere ve milletin hürriyet haklarına vahim bir cephe açtıklarının vicdanı olan her insanın malumu olduğunu vurguladı.
Bu cephenin fitneyle bezendiğini, anti demokratik ve faşizan eğilimlerle temellendirildiğini kaydeden Bahçeli, Türk milletinin bu oyuna düşmesi, dış bağlantılı bu anafora batmasının hayal mahsulü bir beklenti olduğuna işaret etti.
Bahçeli, yönetilemeyen bir Türkiye algısının yerleştirilmesinin köşe taşlarını döşemek için geceli gündüzlü nifak nöbetine girenlerin, Biden lobisinin ivmesiyle hedeflenen iktidar değişiminin bir an evvel sağlanacağına sabitlendiğine dikkati çekti.
ABD Başkanı Joe Biden’in seçilmeden önce demokratik kanallardan Türkiye’de yönetimin el değiştirilmesi gerektiğini ifşa etmesinin “alçak bir siyasi ihale olarak zillet partileri” tarafından benimsendiğini belirten Bahçeli, ABD yönetiminin, Türkiye’den önce kendi siyasi birliğine kafa yorması, zayıflayan toplumsal huzur ve barış iklimini muhafaza etmek için emek ve mesai harcaması gerektiğini ifade etti.
Türkiye’de iktidarı belirleme hak ve yetkisinin sadece ve sadece büyük Türk milletinde olduğunun altını çizen Bahçeli, “Bunun dışında her yol gayri meşrudur, darbeciliktir, kanunsuzluktur, sonuna kadar mücadele edeceğimiz şerefsiz bir kalkışma sayılacaktır. Mutlaka da başı ezilecektir.” değerlendirmesinde bulundu.
Bahçeli, hiçbir ahlaki ve ekonomik temeli olmayan fiyat ve döviz kuru artışlarıyla Türkiye’yi teslim almaya, siyasi ve sosyal çalkantıların fitilini tutuşturmaya çalışan mihraklara bedeli ne kadar ağır olsa da taviz vermenin tarihi haklardan vazgeçmek manasına geleceğini ifade etti.
Devlet Bahçeli, FETÖ, PKK, DEAŞ ile mücadelenin kararlılıkla kesintisiz devam ettirilmesi, bunların ve destekçilerinin ekonomiye karşı menfur komplolarına elbirliği ve milli seferberlik anlayışıyla karşı koyulması gerektiğini vurguladı.
Bahçeli, İsveç hükümetinin YPG’ye 376 milyon dolar para yardımı sözü vermesini, “uluslararası hukukun ihlali, iki ülke arasındaki diyalogların inkarı, insan haklarının imhası, terörizmin kanlı emellerine iğrenç bir ikram” olarak niteledi.
“Türkiye büyüyen, güçlenen ve zenginleşen bir ülkedir”
Bahçeli, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Ekonomideki konjonktürel gelişmeleri ve isabetli politika tercihlerini çarpıtıp OHAL’den bahsetmek gafilliktir, şuursuzluktur. Yükselen, toparlanan ve dengeye gelen Türkiye ekonomisinde olağanüstü hiçbir şey yoktur. Geleceğe güvenle bakmak varken, makroekonomik parametrelerle ilgili cahilce polemikler yapmak yalnızca kriz severlere hizmet, yalnızca Türkiye’nin düşmesini gözleyenlere himmettir. Türkiye büyüyen, güçlenen ve zenginleşen bir ülkedir. Dönemsel sorunlar geçicidir, kısa süre sonra her şey eskisinden daha iyi olacaktır. Dünyanın dört bir tarafı kaynarken, çevremiz kuşatma altındayken, Türkiye’nin iç cephesini düşürmeye, kaleyi yıkmaya azmetmek vatana ve millete ihanetle eşdeğer bir aymazlıktır.
Rusya-Ukrayna arasındaki gerilimler, Kıbrıs sorunu, Balkanlar’daki anlaşmazlıklar, güney sınırlarımıza mücavir alanlardaki stratejik hesaplar ve düşmanca hedefler devamlı tetikte ve teyakkuzda olmamızı gerektirmektedir.
Bu kapsamda istiklal onurumuza, istikbal haklarımıza adam gibi destek veremeyenlerin cumhurbaşkanı adayı falı açmaları, yeniden parlamenter sistem istekleri ve üstelik ekonomik meseleleri provoke etme sinsilikleri ters tepecek, aziz Türk milleti bu hesabı zillet faillerinden tek tek soracaktır.
Seçimlerin yapılacağı 2023 yılı haziran ayı milli diriliş ve milli birliğin zaferini müjdelemektedir. Türkiye’nin geleceğini dış güçler, zillete düşmüş siyasi zihniyetler değil, Türk milleti tayin ve temin edecektir. Bunun dışında her şey felakettir ki, buna seyirci kalmamız, vahim gelişmeleri ağırdan almamız mümkün olmayacaktır.”
Yorumlar kapalı.