Akit yazarı Hüseyin Öztürk, “Adam budur, lider budur, Cumhurbaşkanı budur” başlıklı bir yazı kaleme aldı.
Öztürk, yazısına “Yazının başlığı elbette sadece İstanbul Sözleşmesini iptal ettiği için değil. Millet-devlet bütünlüğüne yönelik tüm icraatları içindir. Rabbim sağlık-sıhhat içerisinde önüne takoz olmayan çalışma arkadaşlarıyla birlikte nice hayırlı hizmetler nasip etsin” ifadeleriyle başladı.
“İstanbul Sözleşmesini hiç okumadım ve gerek de duymadım. Sadece iki şeye dikkat ettim. Bir sahip çıkanlara, bir de karşı duranlara baktım yetti” diyen Öztürk, şöyle yazdı:
Sahip çıkanlarla hiç ortak yönümün olmadığını gördüm. Karşı duranlarla ise yüzde doksan birlik içerisinde olduğumu gördüm.
Dolayısıyla taa baştan beri İstanbul Sözleşmesi denilen garabete, Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın içine sinmediğini kesinlikle biliyor ve inanıyordum.
Aceleci dostlar hemen deyiverecekler ki, “O vakit sekiz yıldır niye bekledi ve baştan onayladı”? Bu kadar acele etmeyelim ve kendimize şu soruyu soralım:
“Bizler kendi dünyamız ve işlerimiz hususunda her dediğimizi-istediğimizi yapabiliyor, yaptırabiliyor veya yaptırdığımızda da her şey istediğimiz gibi yürüyor mu”?
Soruya bu zaviyeden bakıp geçelim.
“İstanbul Sözleşmesi yaklaşık sekiz yıldır Reis’in canını sıkıyordu” ifadesini kullanan Öztürk, şunları söyledi:
Reis sayesinde belli yerlere gelmiş, belli imkânlara sahip olmuş ve hayatları boyunca bu imkânlarla yaşamak isteyen kişi yahut kişiler, Allah’a ve Allah’a iman eden milletimize şirin gözükmek yerine, başka mecralara şirin gözükme adına, sözleşmeyi maalesef gündemde tutarak, hem Reis’in hem milletimizin canını çok sıktılar.
Nihayet Cumhurbaşkanımız, amentüsünün gereğini yaparak sözleşmeyi iptal etti. Meselenin net anlaşılabilmesi için iptale kimlerin karşı çıktığını görmek kâfidir. Geçelim.