Türkiye’nin yükseköğretim yapısındaki sorunlar, iktidara yakınlığıyla bilinen Eğitim Bir-Sen’i bile isyan ettirdi. Sendikanın, “Yükseköğretime Bakış 2020” isimli raporunda, ön lisans içinde açık öğretim fakültelerinin payının 2015-2019 yılları arasında yüzde 54’ten yüzde 67’ye çıktığı kaydedildi.
Raporda, açık öğretimin yüksek öğretim içinde payının arttığı, üniversite kontenjanlarının boş kaldığı ve öğretim elemanı yetersizliği yaşandığı belirtildi.
Sendikanın, “Yükseköğretime Bakış 2020” çalışmasında öne çıkan bazı tespitler şöyle:
♦ 2015-2019 yılları arasındaki toplam önlisans ve lisans öğrenci sayıları içinde açık öğretim öğrenci oranlarında yaşanan değişime bakıldığında, açıköğretimin lisans içindeki payı hemen hemen sabit kalırken açıköğretimin önlisans içindeki payı yüzde 54’ten yüzde 67’ye çıkmıştır. 2019 yılı için 4 milyon 117 bin açık öğretim öğrencisinin 3 milyon 436 bini Anadolu Üniversitesi’nde okumaktadır.
♦ 2019-2020 öğretim yılı itibarıyla yükseköğretimde 51 bin araştırma görevlisi, 38 bin öğretim görevlisi ve 86 bin öğretim üyesi bulunmaktadır. Türkiye’nin mevcut yüz yüze öğrenci sayısı dikkate alındığında, OECD ortalamasında (15 öğrenci) öğretim elemanı başına düşen öğrenci sayısına sahip olması için toplam öğretim elemanı sayısının-araştırma görevlisi hariç-124 binden 206 bine çıkarılması gerekmektedir.
LİSE MEZUNİYET ORANI DÜŞÜK
♦ 2012 yılında zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması üzerine Türkiye’nin ortaöğretim mezuniyet oranlarında hızlı bir artış gerçekleşti. Buna karşın 2017 yılında OECD ülkeleri arasında Türkiye, lise mezuniyet oranı (yüzde 75) bakımından sonlarda yer almaktadır. Ortaöğretime kayıtta sağlanan başarının ortaöğretimden mezuniyette sağlanamadığı görülmektedir. 2011-2020 yılları arası 10 yıllık periyotta ÖSYS’ye başvuran aday sayısı yüzde 42 artış gösterirken, üniversite giriş sınavı sonucu yerleşen aday sayısı ise sadece yüzde 17 arttı.