Bursa’da adını Bitinya, Roma, Selçuklu ve Osmanlı medeniyetlerine ev sahipliği yapan İznik’ten alan gölde, kıyıdan yaklaşık 20 metre açıkta ve 1 metre derinlikte bulunan bazilikanın (büyük kilise) 13. yüzyılda Laskarisler döneminde terk edildiğine dair bilgilere ulaşıldı.
Bölgede 10. yüzyılda yaşanan büyük depremdeki çökmenin etkisi ya da suların yükselmesiyle göl sularına gömüldüğü tahmin edilen bazilikada Kültür ve Turizm Bakanlığının izni, İznik Müze Müdürlüğünün başkanlığında, Bursa Büyükşehir Belediyesinin desteğiyle Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü bilimsel danışmanlığında 2015 yılında başlatılan su altı arkeolojik kazı ve araştırmalar sürüyor.
Araştırma ekibi, Amerikan Arkeoloji Enstitüsünce 2014 yılında dünya çapındaki en önemli 10 keşiften biri seçilen bazilika hakkında önemli bilgilere ulaştı.
Kazının bilimsel danışmanı BUÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Mustafa Şahin, AA muhabirine, bu sezon 4 Temmuz’da başlayan kazı çalışmalarının 28 Eylül’de sona erdiğini söyledi.
Şahin, “İznik Gölü Bazilikal Kilise, hem Aziz Neophytos adına inşa edilen bir kilise olması hem de öncesinde büyük olasılıkla I. Konsil’in burada toplanma olasılığı nedeniyle dini turizm açısından oldukça önemli bir kalıntı. Bu nedenle burada söz konusu olasılıkların gerçek olup olmadığını ortaya çıkarmak üzere kazı çalışmalarına devam ediyoruz.” dedi.
Bu sezon kazılarda en az 2 yıldız bröve sahibi 12 su altı arkeoloğu lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencisinin yer aldığını dile getiren Şahin, 2021 yılı çalışmalarına BUÜ’nün yanı sıra Mimar Sinan Güzel Sanatlar, İstanbul, Kocaeli ve Düzce üniversitelerinden öğrencileri de kabul ettiklerini bildirdi.
10. yüzyıldaki büyük depremin etkileri
Prof. Dr. Şahin, bu sezon 480 dalış gerçekleştirildiği bilgisini vererek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu dalışlar neticesinde sorularımızı kanıtlayacak bulgulara ulaşmaya çalıştık. Buluntular arasından en önemli sonuç, kilisenin tam olarak 13. yüzyılda yani Laskarisler döneminde terk edildiği ve kaderine bırakıldığı. Yapı temellerinin 13. yüzyıldan sonra su altında kalmış olma ihtimali de var. Çünkü kazı yaptığımız alanda kilisenin gömülerek terk edildiğini tespit ettik. Bu, önemli bir ayrıntı. Gömülerek terk edilmiş olması, yapının Hristiyanlar tarafından önemsendiğini ve kutsandığını göstermekte. Henüz su altında ne zaman kaldığıyla ilgili açık bir veriye ulaşamadık ama yapının ilk etkili şekilde yıkılması, 10. yüzyılda gerçekleşen büyük depremde gerçekleşmiş olmalı. Bu konuda önemli ipuçları elimizde var.
Bu deprem, bütün körfezi etkisi altına almış ve İstanbul’a kadar büyük bir yıkıma neden olmuştur. Büyük bir ihtimalle 10. yüzyıldan sonra tekrar eski ihtişamına, görkemli günlerine dönemedi ve esaslı bir onarım yapılamadı. Elde edilen verilere göre, kilise biraz daha küçültülerek bir mezar kilise olarak varlığını devam ettirdi, kutsallığından dolayı. Sonrasında da 13. yüzyılda Laskarisler döneminde tamamen terk edilerek kaderine bırakıldığını en azından bu sene yaptığımız kazılarla kesin olarak ortaya çıkarmış olduk.”
Yapının 10. yüzyılda gerçekleşen büyük bir depremde ayakta kalmasının mümkün olmadığına dikkati çeken Şahin, 2021 kazılarında 13. yüzyıla ait buluntuların ortaya çıktığını, bunun en azından 300 yıl daha yapının bir şekilde kullanıldığını gösterdiğini anlattı.
Kazı yaptıkları alanda bol miktarda parçalanmış mermer bloklar bulduklarına değinen Şahin, “Bu bloklar bize yapının 13. yüzyılda gömülerek terk edildiğini düşündürüyor.” ifadesini kullandı.
Şahin, Fransa’daki Grenoble Üniversitesinden jeologlarla İznik ve yakın çevresinin geçmişte yaşadığı büyük depremleri tespit etmek amacıyla 2018’den bu yana çalışma yürüttüklerini belirtti.
“Önümüzdeki senenin sonlarına doğru burada bir su altı müzesi göreceksiniz”
Şahin, su altından toplanan hafriyat toprağının karaya taşınarak eleklerden geçirildiğini dile getirdi.
“Bu seneki buluntularımız arasında 100’e yakın sikke, 450 parça seramik, çok sayıda metal parçaları ortaya çıktı.” diyen Şahin, şunları kaydetti:
“Alanın özelliğiyle ilgili olsa gerek çok sayıda ahşap buluntuyla karşılaştık. Bundan sonraki aşamada, gelecek sene kazı başlayana kadar buluntuları kaydedip kataloglayacağız ve araştırmalarını yaparak ne olduklarını tespit etmeye çalışacağız.
Bursa Büyükşehir Belediyesi ile bu alanı su altı müzesi haline getirmeye yönelik daha önceki yıllarda çalışma başlatılmıştı ama ciddi anlamda ilk defa bu sene bir proje ortaya çıktı. Projeyi tamamladık, şu anda izin aşamalarında. Büyük bir ihtimalle önümüzdeki senenin sonlarına doğru burada bir su altı müzesi göreceksiniz.”
Şahin, su altı kazılarının her aşamasının Ar-Ge niteliği taşıdığını vurguladı.
Kazı çalışmalarının tamamlanmasıyla ilgili sürece değinen Şahin, şöyle konuştu:
“İlk başladığımızda yaklaşık 10 yıllık bir kazı programı yapmıştım. Kazılara 2015’te başlamıştık. 2025 yılı, I. Ekümenik Konsil’in toplandığı 325 yılının 1700’üncü yılına denk düşüyor. Başlangıçta kazıları 2025 yılında tamamlamayı düşünüyordum ama yapı kalıntısı tahminimizin ötesinde çok fazla bir alana yayılmış. Su altında çok fazla mimari var. Daha da önemlisi bir mezar kilise haline getirilmiş yani bir hazire durumunda. Dolayısıyla kazılar beni emekli eder, asistanımı bile emekli eder. Ben devam etmesinde fayda görüyorum. Müze haline getirildikten sonra bu tür aktif kazıların olması, ziyaretçilerin ilgisini daha fazla çeker.”
Yorumlar kapalı.