İnflamasyon bağışıklık sisteminin vücudu çeşitli hastalık ve yaralanmalara karşı korumak amacıyla oluşan tepkidir. Vücudumuza her hangi bir cisim battığında, bileğimiz burkulduğunda, ayağımızı vurduğumuzda, elimiz yandığında veya bir yerimiz kesildiğinde oluşan kızarıklık, şişlik, yanma hissi vücudumuzun akut olarak oluşturduğu birer yanıttır ve biz bu yanıta akut inflamasyon diyoruz. İnflamasyon uyaranlarının sürekli hale gelmesi durumu ise kronik inflamasyon olarak adlandırılmaktadır.
Yanık durumu;
Yanma olayı inflamasyon oluşmasının sebebidir. Kızarıklığın oluşması, su toplaması akut inflamasyon yanıtıdır. Tedavi süreci ise derecelerine göre düzenlenmektedir. Klinikte yanık derecesine ve yanık yüzdesine göre enerji ve protein ihtiyacını belirler ve beslenme tedavisini düzenleriz. Ancak yanık tedavisinde temel olarak önerebileceğimiz birkaç husus var. Bunların başında vücutta oluşan yara onarımı için vücudun hücresel baz da onarımın yapı taşı olan proteinlerdir. Özellikle esansiyel aminoasit olarak adlandırdığımız lösin, valin, lizin aminoasitleri yönünden zengin beslenmemiz gerek. Lösin kaynakları olarak balık, tavuk, sığır eti, süt ve yumurta, valin kaynakları olarak fasulye, yapraklı sebzeler, kümes hayvanları ve süt, lizin kaynağı olarak kuru baklagillere beslenmemizde sıkça yer vermemiz gerekmektedir. Ayrıca C vitamini, kolejen yapısında oldukça önemlidir ve yara iyileşmesini destekleyicidir. Bu nedenle beslenmemize turunçgiller, biber, domates gibi besinleri bolca tüketmemiz gerekir. Yanık sırasında D vitamini metabolizması hasara uğrar ve kemik yapımında azalma görülür. Hastalarda kemik kırılmalarının önlenebilmesi için, vitamin D ve kalsiyum desteklerinin önemi büyüktür.
Alerji;
Alerjiler de birer inflamasyon durumudur. Burada beslenme tedavisi için bir şey söylemek ne yazık ki pek mümkün değildir. Alerjik reaksiyonlar bazen toz, nem, hayvan tüyleri gibi nedenlerden ötürü de görülebilirken sıklıkla besin alerjileriyle de karşılaşmaktayız. Bu durumda esas olan eliminasyon diyeti dediğimiz beslenme yolunu izlemektir. Eliminasyon diyetinin temeli alerjinizi tetikleyen besinleri tespit edip öğünlerinizden çıkartmanız esasına dayanmaktadır. Beslenmenizde alerji yapmasından şüphelendiğiniz besinleri beslenmenizden çıkartıp durumunuzu takip etmeniz ve size yan etki yapmayan besinlerle öğünlerinizi düzenlemeniz gerekmektedir.
Diyare (ishal);
Diyare deyip geçmemekte fayda var. Çünkü bakteriyel veya viral bir inflamasyon cevabı olabilir. Ayrıca diyare durumunun uzun süre devam etmesi klinik tablolara sebebiyet verebilmektedir. Diyare durumunda en çok dikkat edilmesi gereken husus sıvı ve elektrolit kaybıdır. Bu nedenle diyare durumunda bol bol su tüketilmelidir. Beslenmemizde bağırsak hareketliliğini arttıran lif kaynaklarını kısıtlamamız, yağı sınırlandırmamız, acı ve rahatsızlık verici baharatları çıkartmamız, gaz yapıcı yiyecekleri tüketmememiz gerekmektedir. Pastörize olmayan çiğ süt ve süt ürünleri, asitli ve alkollü içeceklerin içilmemesi gerekmektedir. Diyare durumunun uzun sürmesi halinde kesinlikle doktorunuza başvurmanız gerekmektedir.
Tip 2 diyabet;
Sonradan gelişen ve yaşam tarzınızla yakından ilişkili olan tip 2 diyabetin en büyük sorumlularından biri de kronik inflamasyondur. Çünkü inflamasyon sırasında salınan ve kronik inflamasyonda çok yüksek olan bazı maddeler (sitokin ve proinflamatuar vb.) hücrelerin insülin kullanım mekanizmasını bozabilir. Sonuç önce insülin direnci oluşumu, sonra ise tip 2 diyabet tanısıdır. İnsülin direnciniz varsa beslenmenize özen gösterirseniz diyabet tanısı almanızın önüne geçmiş olursunuz. Burada dikkat etmeniz gereken basit şeker kaynaklarından uzak durmanız gerektiğidir. Basit karbonhidrat kaynakları olarak çay şekeri, beyaz unlu gıdalar, şerbetli tatlılar, şekerli içecekleri sayabiliriz. Bunların yerine sağlıklı karbonhidrat kaynakları (tam tahıllı unlar, bulgur, baklagiller vs.) tercih etmeniz gerekmektedir.
Çölyak (glüten intoleransı);
Glüten bir çeşit proteindir ve arpa, buğday, çavdar gibi tahıllarda bulunur. Bazı bireylerde glütene karşı hassasiyet vardır. Yani vücutları glüteni adeta bir bakteri gibi zararlı bir bileşik olarak algılayarak savaş açar ve şişkinlik, ishal, deride yaralar gibi etkilere yol açabiliyor. Çölyak tanısı aldıysanız beslenmenizden glüten içeren gıdaları çıkartmanız gerekmektedir. Glüten içeren gıdaların başında buğday, yulaf, çavdar, un bulunmaktadır. Bu gıdaların yerine pirinç, mısır, kurubaklagiller, peynir, kırmızı et, tavuk, balık tüketebiliriniz.
Laktoz intoleransı;
Laktoz intoleransı, süt içerisinde bulunan laktoz adı verilen şekerli kısmın vücut tarafından sindirilememesi problemidir. Sindirilemeyen laktoz vücutta yabancı madde algılanarak inflamasyon yanıtı olarak kramplar, şişkinlik ve diyareye sebep olabilir. Laktoz intolerasında laktozsuz diyet, laktaz enzim ilavesi veya laktozsuz süt ürünleri kullanılabilir. Süt ve süt ürünlerinin kalsiyum ve fosfor gibi değerli mineral ve süt proteinlerini içerdiği unutulmamak gerekir. Diyetisyen kontrolünde tolere edilebilen fermente sert peynir, yoğurt, kefir gibi süt ürünleri önerilebilir.
Anti inflamatuar beslenme nasıl olmalı?
İlk ve en önemli adımı Paleo (taş devri) tarzı beslenmedir yani; paketli, işlenmiş ürünlerden uzak durmak, karbonhidrat kaynaklarını azaltmak ve eski çağlardaki gibi sağlıklı yağlarla ve protein ağırlıklı beslenmektir. İkinci adım ise inflamasyonu azaltacak besinlere günlük beslenmenizde yer vermek olmalı. Antioksidanlardan ve omega3’den zengin besinler bu konuda çok etkili ve değerli. Antioksidandan zengin sarımsak, yeşil çay, zerdeçal ve zirai ilaçlardan uzakta yetiştirilmiş sebzelere, omega3’den zengin balık, avokado, ceviz ve bademe beslenmenizde yer vermeniz çok önemlidir. Tüm bunlara ek olarak egzersizden bahsetmemek olmaz. Çünkü egzersiz vücudunuzun doğal antioksidan kapasitesini geliştirir ve bu durum inflamasyon ile savaşmak için size düzenli olarak destek olur.
Yorumlar kapalı.