Haber: Deniz Ogan
Kapak Fotoğrafı: Meltem Ulusoy/ csgorselarsiv.org
Kadınların erkeklerle eşit haklara sahip olmak için çıktıkları bu mücadelenin başlangıcı 8 Mart 1857 yılına dayanıyor. ABD’nin New York kentinde konfeksiyon ve tekstil fabrikalarda insanlık dışı çalışma koşullarından sonra binlerce işçinin grev kararı, polis saldırısıyla kanlı bir şekilde bitiyor. 129 kadın işçinin yaşamını yitirmesinden sonra BM’in kararıyla 8 Mart uluslararası bir gün olarak tarihe geçiyor.
Her yıl 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kadına karşı şiddete, eşitsizliğe, ayrımcılığa ve cinayetlere dikkat çekmek için meydanları doldurup seslerini duyurmak isteyen kadınlar talepleriyle alanları dolduruyor.
2020 yılında en az 300 kadın öldürüldü
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun 2020 yılı raporuna göre, 300 kadın öldürüldü, 171 kadının ölümü de ‘şüpheli’ olarak kayıtlara geçti. Ocak ayı raporlarında ise erkekler tarafından 23 kadının katledildiği yer aldı. Öldürülen kadınlardan 2’si ekonomik, 5’i ise boşanmak, evlenmeyi ve barışmayı reddetmek istekleri nedeniyle öldürüldü.
Kadınların çalışma durumlarının oldukça önemli bir kriter olduğunu ancak bu belirleyici özelliğin tespit edilemediğinin belirtildiği raporda şu değerlendirmeye yer verildi:
“Kadınların çalışma durumlarını tespit etmek ise çok zor. Önemli olan bu verinin de basın mensupları tarafından dikkate alınması gerektiğini düşünüyoruz. Bu ay TÜİK’in açıkladığı verilere göre, ‘ev işleriyle meşgul’ kadınların sayısı bir önceki yıla göre 1 milyon 348 bin azaldı. Böylece TÜİK’e göre işgücü dahi sayılmayan kadınların sayısı Eylül 2020’de 10 milyon 056 bin oldu. TÜİK’in verileri bu şekilde açıklaması, kadın işsizliğinin gerçek boyutunun üzerini örtmeye çalışmaktır. Çalışma hayatına alınmayan ya da istihdamdan uzaklaştırılan kadınlar toplumda oluşan toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık, şiddet ve kadın cinayetleri tehlikelerine karşı daha korunmasız hale gelmektedir. Ulaşılabilen veriye göre kadınların 45’i bir işyerinde çalışıyor ve 247 kadının çalışma durumu bilinememektedir.”
“Yargı sisteminde kadınlara indirim sağlanmıyor”
Türkiye’de ölmemek için öldürmek zorunda kalan kadına meşru müdafaa şartlarının uygulanmadığını dile getiren Mor Çatı gönüllüsü Elif Ege ve Ezgi Tetik Sağlam, “Meşru müdafaa şartlarının uygulanmadığını erkek egemen yargı sisteminin şiddet uygulayan erkeklere her türlü indirimi sağlarken kadınlara bunu sağlamadığını görüyoruz. Yapılması gereken cinayete giden süreçte önleyici bir çalışma yürütmek ve kadınların şiddetten uzaklaşabilmesini sağlayacak destek mekanizmalarının oluşturulması ve kadınların her yönden (sosyal, psikolojik, ekonomik vs.) desteklenmesidir” dedi. Gönüllü Elif Ege ve Ezgi Tetik Sağlam ile 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri olan kadına yönelik şiddet hakkında konuştuk.
‘Erkeklik indirimi’ için kadınlar mücadele vermeye devam ediyor
-Kadın cinayetlerinde tepki çeken iyi hal ve tahrik indirimi neden uygulanıyor?
Kadına yönelik şiddetin ardında, erkeklerin toplumun her alanında görülen egemenlikleri ve kadın ile erkek arasındaki eşitsizlikler yatar. İyi hal ve tahrik indirimleri de erkek egemen bakışa sahip olan cinsiyetçi hukuk sisteminin sonuçları olarak karşımıza çıkıyor ve kadına yönelik erkek şiddetinde cezasızlığı getiriyor. Feministler, ‘erkeklik indirimi’ de dedikleri bu indirimlerin kaldırılması ve kadına yönelik şiddetin cezasız kalmaması için uzun yıllar mücadele verdiler, vermeye de devam ediyorlar.
-Talep edilen uzaklaştırma kararları uygulanıyor mu, sonrasında da davanın takibi yapılıyor mu?
Şiddete maruz kalan kadınlar, polis ya da jandarma gibi kolluk kuvvetlerine başvurmaları halinde 6284 Sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Hakkında Kanun kapsamında uzaklaştırma kararı çıkarılmasını talep edebilirler. Kanun kapsamında kadına uygulanan şiddet ve tehditlerin önlenmesi amacıyla, şiddet uygulayan kişinin müşterek evden uzaklaştırılması, varsa silahına el konulması, müşterek çocukla ilgili olarak kişisel ilişkilerinin kaldırılması ya da sınırlandırılması, iletişim araçları kullanarak kadının rahatsız edilmesinin engellemesi ve gerekli görülmesi halinde kadına tedbir nafakası ödenmesi talep edilebilir. Kadın ayrıca gerek görülmesi halinde gizlilik kararı da talep edebilir.
Kadınlar, 6284 sayılı Kanun’dan doğan hakları ile ilgili olarak karakol, savcılık ya da mahkemeye başvurduklarında şiddetin aile içinde doğal olduğu, aile birliğini bozmamaları gerektiği yönünde caydırıcı söylemler ve bu doğrultudaki yaklaşımlarla karşılaşıyorlar, eksik ve yanlış bilgilerle şiddet gördükleri eve dönmeye teşvik ediliyorlar. Kadınlar ancak haklarını bildikleri zaman ve ısrarla talep edebildikleri ölçüde bu haklara erişebiliyor.
Ayrıca mevcut uzaklaştırma kararının şiddet uygulayan tarafından ihlali kolluğa şikayet edildiğinde bu şikayetler çoğu zaman işleme alınmıyor, tazyik hapsi için işlem yapılmıyor.
“Psikolojik şiddet, fiziksel şiddetin uyarıcısı olabilir”
-Şiddete maruz kalan kadın ilk olarak ne yapmalı, insanlar gerçekten neyin şiddet olup neyin olmadığını biliyor mu, psikolojik şiddet ve fiziksel şiddet arasında bir ayrım var mı?
Kadına yönelik şiddet, cinsiyeti nedeniyle ev içinde ve dışında kadına uygulanan sistematik şiddet davranışlarıdır. Bu şiddetin ardında, erkeklerin toplumun her alanında görülen egemenlikleri ve kadın ile erkek arasındaki eşitsizlikler yatar. Şiddetin türlerine baktığımızda kadını kontrol etmek, denetlemek, küçük düşürmek, aşağılamak veya cezalandırmak amacıyla, bedensel şiddet ve güç kullanılıyorsa ‘fiziksel şiddet’ söz konusu olmaktadır. Eğer şiddet duygusal şiddet ve ihtiyaçlar kullanılarak uygulanıyorsa ‘psikolojik şiddet’ olarak adlandırılmaktadır. Sevgi, ilgi gibi duygusal ihtiyaçların karşılanmaması, cezalandırmak, küçük düşürmek, alay etmek, kıskançlık adı altında kadının hareketlerinin kısıtlanması, hasta, sorunlu ya da deli olduğunu hissettirmek, hakaret etmek psikolojik şiddet yöntemlerinden bazılarıdır. Psikolojik şiddet sıklıkla fiziksel şiddetten önce başlar ve tecridin eşlik ettiği yoğun psikolojik şiddet, fiziksel şiddetin uyarıcısı olabilir.
Şiddete maruz kalan kadınlar en yakın karakola, jandarma komutanlığına, Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi’ne (ŞÖNİM), Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı İl Müdürlüğüne, cumhuriyet başsavcılığına, kaymakamlığa/valiliğe, aile mahkemesine, belediyelere ve kadın örgütlerine başvurabilir. Ayrıca günün her saatinde Alo 183 Sosyal Destek Hattı’nı ve 155 Polis İmdat’ı arayabilirler.
Mor Çatı: “Amacımız, kadınların şiddetle mücadele yollarını öğrenmesi ve bireysel olarak güçlenmesidir”
-Şiddetin her türlüsüne maruz kalan kadınlarla nasıl iletişim kuruyorsunuz, Mor Çatı olarak kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddetle nasıl mücadele ediyorsunuz?
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı 1990 yılında kadına yönelik şiddetle mücadele etmek amacıyla feministler tarafından kuruldu. Mor Çatı’da erkek şiddetine karşı mücadele feminist yöntemlere dayalı olarak yürütülür ve kadınların özgür ve eşit koşullarda yaşadığı, toplumsal cinsiyet temelli ayrımcılık ve erkek şiddetinden uzakta bir yaşam kurabilmeleri hedeflenir. Dayanışma merkezi ve sığınakta kadınları güçlendirici sosyal çalışma yapılır. Kadınlarla birebir dayanışma kurmanın yanı sıra şiddetle mücadele etmek ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamak için ulusal ve uluslararası sözleşme, kanun ve yönetmeliklerin uygulamaları izlenir, raporlanır ve karar vericilere gerekli politikalara dair öneriler sunulur. Alandaki bilgi ve deneyimi paylaşmak için şiddet alanında çalışan kadın örgütleri, sivil toplum kuruluşları, barolar ve belediyelerle atölyeler yapılır. Ulusal ve uluslararası kadın örgütleri ile dayanışma içinde kampanyalar ve eylemlilikler yoluyla patriyarkaya karşı, kadınların özgür ve bağımsız hayatlar kurabilmeleri için mücadele edilir.
Mor Çatı’ya kadınlar telefon, e-mail ya da direkt merkeze gelerek yüz yüze başvuruda bulunabilirler. Görüşmenin ardından kadınlar talepleri doğrultusunda sığınağa yönlendirilebilir ya da dayanışma merkezinden psikolojik, sosyal, hukuki destek almayı sürdürebilirler. Kadınlar Mor Çatı’ya en çok yaşadıklarını paylaşmak, sosyal ve hukuki hakları konusunda bilgi edinmek için başvuruyorlar. Arayan her kadına sosyal destek verilirken ihtiyaç duymaları halinde hukuki, psikolojik ve sığınak desteği de alabiliyorlar. Kadınlar Mor Çatı’yı bir veya birden çok kere arayabilmekte ve farklı desteklere aynı anda ihtiyaç duyabilmektedir.
Mor Çatı’ya başvuran kadınlarla iletişim kurarken, kadınların kendi değer sistemleri ve inançları göz önünde bulundurulur. Her kadın ‘biricik’tir ve bu nedenle her kadının şiddetle basa çıkma yöntemi farklı olabilir. Kadınların hayatları ile ilgili verecekleri kararlara müdahale edilmez. Kadınlar hiçbir karar vermeye zorlanmaz ya da yargılanmaz. Mor Çatı olarak amacımız, kadınların şiddetle mücadele yollarını öğrenmesi ve bireysel olarak güçlenmesidir.
İstanbul Sözleşmesi yaşatır!
-Kadına yönelik şiddette hükümetin yapması gereken nedir?
Türkiye Devleti, 2011 yılında İstanbul Sözleşmesi’ni ilk imzalayan devletler arasında yer almaktadır, kadınları şiddetten koruma ve şiddeti önleme sorumluluklarını yerine getirmeyi taahhüt etmiştir. Bu kapsamda 6284 sayılı Kanunu çıkarılmıştır. Kadınların 6284 sayılı Kanun’da açıkça tanımlanan haklara erişimlerinin ve bu hakları kullanmalarının sağlanması devletin yükümlülüğüdür. Şiddete uğrayan kadınların başvurduğu kolluk kuvvetlerinin, ŞÖNİM’lerin, savcılıkların, aile mahkemelerinin ve diğer kurumların kadınları hakları konusunda tam ve doğru bilgilendirmeleri gerekmektedir. Kadınların şikayetlerinin dinlenmesi ve 6284 sayılı Kanun kapsamında dikkate alınması gerekmektedir. Gerekli görülmesi durumunda kadına sığınakta kalma hakki sağlanması ve bu sığınakların güvenliğinin ve gizliliğinin titizlikle korunması gerekmektedir.
Yorumlar kapalı.